- 1547 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
VAHŞİ AŞK - 4 -
Baba Selami Mutfakta kuru fasulye pişirmek için uğraşırken motelin kapısından içeri son sürat beyaz bir Hacı Murat girdi…Hacı Murat büyük bir hızla bahçede eşelenmekte olan tavuk Hanife’nin üzerine doğru gelmekteydi. Çok şükür ki Hanife iki tekerin arasında kalmış ve ezilmekten kurtulmuştu. Üzerinden Hacı Murat geçtikten sonra Hanife şöyle bir kanatlarını çırptı ve keyifle söylendi:
-Ohhh be erkek dediğin işte böyle olacak…
Arabayı bahçedeki dut ağacına çarparak durduran Nurullah Dede, saçlarını bir danaya yalattırarak şekil vermeye çalışan Ertuğrul’a seslendi.
-Evladım buralarda ‘’Motel Pireli’’ diye bir motel varmış. Bana gösterebilir misin?
Ertuğrul düşünmeye başladı…Buralarda ‘’Motel Pireli diye bir motel????’’...Oldukça uzun süre düşündükten sonra cevap verdi:
-Bey baba buralarda bildiğim kadarıyla öyle bir motel yok.
Nurullah Dede geri dönüp arabaya binerken yine seslendi.
-Çok özür dilerim Vişne ağacınıza çarptım. Zararı neyse ödeyim.
Ertuğrul nezaketle cevap verdi.
-Mühim değil bey amca..Hem o çarptığınız Vişne ağacı değil…Koskoca çınara öyle bir çarpmayla bir şey olmaz.
Nurullah Dede tam arabaya binecekti ki Selami Baba yetişti. Önce Ertuğrul’a çıkıştı.
-Yahu oğlum amca beyin aradığı motel burası değil mi? Neden bilmiyorum diyorsun adama?
Ertuğrul kafasını kaldırıp babasının gösterdiği motel tabelasına baktı…
-Aaaa sahi ya Hay Allah ben o tabelayı hiç görmemiştim. Yeni mi yaptırdın?
-A benim salak oğlum …Sen doğmadan iki sene öncesinden beri o tabela orada..İnsan bir kere kafasını kaldırır da bakar… O ağaç da çınar ya da vişne değil dut ağacıdır.
Daha sonra Nurullah Dede ve Kerime Nine’yi içeri buyur etti.
-Buyurun Efendim…Buyurun…Motelimize hoş geldiniz. Sizi ağırlamaktan şeref duyacağız.
Nurullah Dede ve Kerime Nine artık yorgunluktan helak olmuş vaziyetteydiler. Kerime Nine aynen bir deniz anası gibi salondaki kanepeye yayılırken Nurullah Dede ciğerlerinde kalan son bir kaç nefes soluğu Selami Baba’nın sorularını cevaplandırmak için harcıyordu. Merakla sordu?
-Boş yatak var mı?
-Merak etmeyin Beyefendi. Bütün yataklar boş…Kuş tüyü mü istesiniz? Ortopedik mi, hatta isterseniz su yatağımız bile var.
Kerime Nine seslendi:
-Su yatağı olsun…Daha fantastik oluyor.
Selami Baba Nurullah Dede’nin kulağına eğildi?
-Teyze baya tecrübeli galiba. Neyse ben nüfus cüzdanlarınızı alayım kayıt için.
Nurullah Dede nüfus cüzdanlarını uzattı. Baba Selami baktı…
-Hımmmm Nurullah Tokmak ve Kerime Kaşar...Ayrı ayrı odalar vereceğiz değil mi?
-Olur mu hiç? İkimiz bir odada yatacağız.
-İyi ama evli değilmişsiniz siz…
-Yahu sen orasını karıştırma.
-Yani bu yaştan sonra size godoşluk yapayım diyorsunuz. İyi madem…Nasılsa memleketin neredeyse alayı godoş oldu. Ha bir eksik, ha bir fazla ne fark eder.
Nurullah Dede ve Kerime Nine’ye odalarına kadar eşlik etti. Kapı önüne geldiklerinde Kerime nine kikirdedi.
-Nurullah…Beni kucağına almayacak mısın?
Nurullah Dede ‘’ İmddaaattt’’’ der gibi Baba Selami’ye baktı…Dünyanın gelmiş geçmiş en usta kıvırtıcılarından Olan Selami Baba hemen olaya el koydu.
-Efendim…Motelimizde evli olmayan çiftlerin birbirlerini kucakta taşımaları nakliye ve lojistik yönetmeliğinin elli beşinci maddesinin d fırkası c bendi mucibince yasaktır.
Nurullah Dede yırtmıştı…Kerime Nineyle içeri girerlerken baba Selami eski bir Türk geleneği olduğu için gerdeğe girmek üzere olan Nurullah Dede’nin sırtını yumrukladı. Oldukça hafif bir yumruktu bu…Ama bu kadarcık bir yumruk bile Nurullah Dede’nin sendelemesine, yuvarlanmasına , Kerime Nine’ye çarparak ikisinin birden yere yuvarlanmasına ve gözlüklerinin kırılmasına yetmişti.
Selami Odadan çıktıktan sonra Kerime Nine biricik aşkı Nurullah Dede’nin yanına uzandı.( O çoktaaan uykuya geçmişti.) Uzanmasıyla birlikte onun da gözleri kapanmaya başladı. Yorgunluk ve heyecan iyice uykusunu getirmişti…Deriiinnn bir uykuya başladı.
Onlar uyuya dursun Baba Selami tekrar yukarı çıktı. Övünmek gibi olsun ya da olmasın herkesin kabul ettiği bir gerçek vardı o da Baba Selami kuru fasulyeyi harika yapardı. Yanına bir de pirinç pilavı döktürdükten sıra bulaşıkları yıkamaya geldi.
‘’Kafayı yiyecem yaaa ‘’ diye bağırdı…Alt tarafı bu evde üç kişi yaşıyorlardı ama mutfak tezgahında tam yirmi beş adet bardak yıkanmak için sıra beklemekteydi. Her su içişte gerek Cengaver, gerek Ertuğrul ayrı bardak kullanmaktaydılar. Sıcak suyu açıp çamaşır deterjanı ve arap sabunundan müteşekkil karışımla bütün bulaşıkları bir güzel yıkadı. Zaten oldum olası yıkanacak her madde için ayrı deterjan kullanılmasına şiddetle karşıydı. Çamaşırda, bulaşıkta, banyoda, hep arap sabunu ve çamaşır deterjanı karışımı bir mamulat kullanmaktaydı.
Bulaşıkları gıcır gıcır yaptı ama mutfak dolabındaki raflara koymadı. Nasılsa daha sonra onları yerinde bulması olanaksızdı. Öylece tezgahın üzerinde bıraktı ve bilgisayarının başına koştu. Bu gün şiir yazacaktı. Kafaya koymuştu bir kere…Şiir dalında da kurdela alacaktı. Başladı harfleri araya araya şiir yazmaya…Saat on bir gibi başladığı şiirini akşam beşe doğru yazıp bitirebildi nihayet.
Bıktım felek, bıktım senin elinden.
Ne istersin sakalımdan saçımdan?
Bırak artık benden sana hayır yok.
Terk et beni, ayrıl artık kıçımdan.
Çoook çoook beğendi yazdığı şiiri…Bu sefer artık site Seçki Kurulu kesin günün birincisi yapacak ve o güne kadar alamadığı kırmızı kurdelayı alacaktı…Öyle de bir takıntısı vardı bu Selami’nin. Takıntılı adamdı vesselam.
Baba Selami’nin bu uzun şiiri yazmak için beyninin tüm kıvrımlarını zorladığı anlarda Kerime Nine bir el tarafından yavaşça sarsıldı.
-Hoooppp….Ne oluyor Yahu?
-Kız tanımadın mı beni?
-Hay Allah iyiliğini versin senin e mi.? Bunca zamandır nerelerdeydin?
-Ya hiç sorma hayatım…İş güç işte…O rüya senin, bu rüya benim bir sürü geri zekalı, umutsuz insana martaval anlatıp duruyoruz …
Tahmin etmişsinizdir…hani bir zamanlar iki meşhur zat vardı…Bunlardan biri tuvaletlerin vazgeçilmez kahramanı ‘’Tosun ‘’ diğeri de rüyaların vazgeçilmezi ‘’ Mr. Aksakallı Gard Father ‘’ …Ben yaştakiler mutlaka hatırlar…Bu Tosun Tuvalet duvarlarına edebiyatımızın nazım alanındaki en önemli eserlerini yazar, altına da imzasını atardı : ‘’ Benim adım Tosun…Okuyan okusun ‘’ Sonraları ne olduysa Tosun ortalardan kayboldu ama Ak Sakallı varlığını hâla sürdürmekte.
-Kız iki ay gözükmedik ortalıkta diye bakıyorum hemen başkasını bulmuşsun.
-Yaa hiç sorma…kapıya beyaz atı dayayınca dayanamadım işte. Hem yazık zavallıya…Bak ben bu güne kadar Ak Sakallı Dede olan seninle idare ettim rüyalarımda da olsa ama bu zavallı ne yapsın?…Sizin Ak Saçlı Nine versiyonunuz yok ki…
-Haklısın kız valla..O da garip…Hem bu dünyada Çerkez, Azeri ve özellikle Abazalara yardımcı olmak çok büyük sevaptır…Büyük sevaba girmişsin.
İşte tam bu anda Selami Baba akşam beşe doğru Nurullah Dede ile Kerime Nine’nin uyanıp uyanmadıklarını, Daha doğrusu hayatta olup olmadıklarını kontrol etmek üzere onların odasına doğru yöneldi. Kapıyı tıklattı..Cevap veren olmayınca ‘’Acaba bir şey mi oldu ‘’ diye yedek anahtarla kapıyı açarak içeri uzattı başını. Onun içeri uzanması ile birlikte Ak Sakallı ortadan kayboldu…Selami İse kapıdan kafasını uzattığı anda yaptığı çok büyük hatanın farkına vardı ama iş işten geçmişti bir kere.
Nurullah Dede ve Kerime Nine’nin yattıkları oda motelin deposuydu. Rahmetli Büyük büyük dedesininin döneminden kalma olanlar da dahil ne kadar ıvır zıvır varsa o odada toplanırdı. Mesela Paspas, bahçe süpürgesi, su damacanaları, hatta öğretmenlik yaptığı yıllardan kalma bir laboratuar iskeleti bile bulunmaktaydı o odada. Dahası patates çuvallarından meyve sandıklarına kadar her şey o odadaydı. Kısacası üst kattaki ev nasıl bir durumdaysa, alt kattaki depo da aynı durumdaydı ve Nurullah Dede ile Kerime Nine işte bu depoda yatmaktaydı.
Selami Baba ‘’İyi iyi uyuyorlar, aman ses etmeyeyim de durumu çakmasınlar ‘’ diye düşünerekten usulca kapıyı kapatırken Nurullah Dede uyandı…İşte o andan sonra da o odada oldukça erotik ve vahşi bir aşk başladı.
BUNDAN SONRASINI 18 YAŞINDAN KÜÇÜKLERE OKUTMAYIN…MİNİK BEBELERİ UYUTUN…
Nurullah Dede yataktan doğrulduğunda Kerime Nine’nin bütün güzellik ve ihtişamıyla karşısında ayakta dikilmekte olduğunu gördü. Yavaşça yanına sokuldu…Önce saçlarını okşamaya başladı. Her ne kadar o saçlardan yayılan koku çürümüş kavun ile ekşimiş domates arası bir koku ise de Nurullah Dede’yi mest etmeye kafiydi.
-Hayatım bu ne güzel bir parfüm. Kristiyan Diyor mu?
Kerime Nine de uyanmıştı…Bir müddet ‘’Acaba Ak Sakallı’yı gördü mü ‘’ diye düşünse de Nurullah Dede’nin sorduğu soruya bakılırsa Ak Sakallı ile ilişkisi hakkında bir malumata sahip olmadığını anlayarak rahatladı.
-Yok şekerim ben her zaman Helena Rubinştayn kullanırım dedi.
Kerime Nine de sevgi ile erkekinin vucuduna doladı kollarını.
-Ay hayatım bu ne hal buz gibi olmuşsun..Üşüttün mü yoksa ?
Nurullah Dede, Kerime Ninenin saçlarını parmaklarının arasına alarak öpüp koklamaya devam etti. Okşadığı bu ipek saçlar Nurullah Dede’yi iyice azdırmıştı. Ellerini az daha aşağı indirerek Kerime Nine’nin göğüslerine uzandı. Bu soğuk ve ıslak göğüsleri mıncıklamaya başladı. Mıncıkladıkça şıp şıp sular akmaya başlamıştı göğüslerden. İyice azdı Nurullah dede. Sütyenin iplerine asıldığı gibi kopardı. İplerin kopmasıyla birlikte avucuna ıslak, acayip bir sıvı bulaştı.
Selami Baba ek iş olarak yapmakta olduğu öğretmenlik görevine gitmeden önce güvenlik kameralarını çalıştırmak üzere kamera odasına girdi. Depo’nun kamerasını çalıştırdığı anda ise dehşetle yerinden sıçradı? ‘’Yahu bu moruklar ne yapıyor böyle? Odanın anasını ağlattılar…Ne yapmaya çalışıyorlar bunlar ‘’ diye söylenmeye başladı.
-Ulan Moruk haydi duvara yaslı süpürgeyi öpüp kokluyorsun, süpürgenin çalılarını sevip duruyorsun onu anladık da suyu süzülsün diye direğe astığım yoğurt keselerinden ne istedin? Onların ipini ne diye çözüp de onca yoğurdu telef ettin? Ya Şu nineye ne demeli…Ulan mübarek karı o kadar çok mu susadın..İste getirelim…Hayvan damacanaya sarılmış… Yav tüm sapıklar, manyaklar da hep gelip beni buluyor diye söylene söylene alt kata doğru inerken Kerime Nine’nin damacanayı bırakıp İskelete doğru yöneldiğini gördü. Derhal olaya müdahale etmek zorundaydı…Her an bir kaza çıkabilirdi.
Tekrar aşağıya inerek Genç aşıkların (!) kapısını çaldı. Fakat Nurullah Dede odanın ortasındaki direğe, Kerime Nine ise iskelete öyle şeyler yapıyorlardı ki Selami Baba’nın kapıyı çaldığını duymaları imkansızdı.
Çaresiz yine yedek anahtar ile kapıyı açarak içeri girdi ve Nurullah Dede ile Kerime Nineyi ellerlinden tutup odanın ortasında bir araya getirdi. Böylece Nurullah Dede’yi direkten, Kerime Nine’yi de İskeletten kurtarmış oldu.
‘’Öf be birader bu kadarına da pes…Odayı kurtaralım derken tam zepevenk olduk ‘‘ diye söylenerek odadan çıkmıştı ki Nurullah Dede’nin…’’İmdaaat yetişin kadın ölüyor ‘’ çığlığı ile tekrar depoya daldı. Manzara gerçekten de korkunçtu.
Kerime Nine boylu boyunca yerde yatıyor ve gözleri yuvalarından fırlamış bir şekilde hırlıyordu. Yani sizin anlayacağınız kadıncağız resmen boğulmaktaydı. Belli ki boğazına bir şey kaçmıştı. Öğretmenliğe başladığı ilk yıllarda gördüğü İlk yardım kurslarından bu gibi durumlarda neler yapılması gerektiğini çok iyi bilen Baba Selami Üç adım geri çekildikten sonra hızla hoplayıp tam olarak Kerime Nine’nin karnı üzerine oturdu. Böylece Kadıncağızın boğazına kaçan nesne dışarı fırladı…Tabii ki Baba Selami’nin gözleri de yuvalarından fırladı.
-Yok artık…Bu kadarına da pes doğrusu…
Kerime Nine’nin boğazından fırlayan şey ne olsa beğenirsiniz: Nurullah Dede’nin takma dişleri.
İnanmazsanız inanmayın kardeşim…Size yalan borcumuz mu var…Kerime Ninenin boğazına takılıp onu neredeyse öldürecek olan şey Nurullah Dede’nin takma dişleriydi. Bunu nasıl becermişlerdi hiç bir zaman hiç kimse anlayamadı. Daha sonra incelenen kamera kayıtlarında bu ikisinin öpüştükleri ve hemen akabinde Kerime Nine’nin boğulma tehlikesi atlattığı görülüyordu. Ama o protezler Kerime Nine’nin taa gırtlağına nasıl inmişti işte orası hep sır kaldı…
Baba Selami ne olur ne olmaz diyerekten ambulans çağırmak için telefonun bulunduğu salona giderken Nurullah Dede heyecanını gidermek üzere odadaki bir rafta bulunan Yeni Rakı şişesini aldı eline…
Baba Selami telefon ederek ambulans çağırmıştı… Tekrar depoya döndü…Nurullah Dede’yi elinde rakı şişesi ile görünce ‘’ İçmeeeee’’ diye bağırdı ama Nurullah Dede çoktan mideye indirmişti şişenin yarısını. Tabii ki Baba Selami hemen bir daha telefona koştu ve Motel Pireli’ye bir ambulans daha çağırdı. Çünkü O rakı şişesinin içinde - Baba Selami’nin baldırlarında sık sık çıkan çıbanlar için sakladığı- su içinde sülükler vardı. O sülükler Nurullah dede’nin midesine inerse neler olurdu kim bilir.
Durumu Nurullah Dede’ye anlatan Baba Selami bir taraftan da sülükler hemen çıksın diye Nurullah Dede’ye bir şişe makine yağı içirip onu tuvalete yolladı.
Nurullah Dede tuvalete girer girmez bütün sülükleri çıkardı. Ama onu çok daha büyük bir tehlike bekliyordu : Tuvalette sular akmıyordu. Şimdi diyeceksiniz ki bunun neresi tehlike..Adam tuvalet kağıdına silinsin çıksın ‘’ İyi de tuvalet kağıdı da yok tuvalette… Siz şimdi yine ‘’ eee ne olmuş yani…Tuvalet kağıdı olmaması o kadar büyük bir tehlike değil ki’’ diyorsunuzdur biliyorum. Neyse…Ben anlatayım ki anlayın tehlikenin büyüklüğünü.
Nurullah Dede suların akmadığını görünce tuvaletin köşesinde yerde duran içi su dolu şişeyi aldı. İçindeki suyu eline döküp kıçına sürmesi ile birlikte ‘’Yandım Allah’’ diyerek o vaziyette kendini bahçeye attı…
Baba Selami anlamıştı olan biteni…Nurullah Dede su zannettiği tuz ruhunu sürmüştü kıçına…’’Yandım Allah ‘’ diye kendisini dışarı atmasının sebebi buydu.
Sonra ne mi oldu? Şimdilik ben de bilmiyorum… Artık müsait bir zamanda öğrenip sizlere de bildireceğim.
YORUMLAR
Hah haaa !
İyi de öykünün üçüncü bölümü olmayacak mıydı bu öğretmenim..:))
sami biberoğulları
Öykünün üçüncü bölümünü ''Bizim evin iğrenç Halleri '' başlığı altında yazdm...Sanırım o bölümü atlamışsın.
Selam ve sevgilerimle.
Fikret Yılmaz Çavdar
Evet ben başlıklara bakıp okumuştum öyküleri :)))
Önce o evin hali neydi öyle. Karmakarışık oldum. Sarhoş gibiyim şu an. Ne nerdeydi bende unuttum. Nasıl yaşanır o evde hayal bile edemiyorum. Hele birde bizim yaşlılarda gelince aşkla...
Offfffffff yaaaaaa gülmekten yazamıyorum hocammmmm... Her zaman söylediğim gibi. Siz bizi güldürdünüz Allah'ta sizi güldürsün her daim. :))))
Yüreğinize, emeğinize sağlık. Saygılarımla...
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Kocayınca aşk böyle oluyormuş, anladık. Çok güldürdünüz yine.. Hele takma dişler, çok hoştu.
Takma dişlileri düşündüm,kardeşlerimin var, gece yatarken çıkarıyorlar, işin tuhafı erkek kardeşim
takma dişlerini yemek yerken çıkarıyor. Dişler, sırıtmak için yani, göstermelik..
Çok hoştu,
tebrikler,
selâm ve saygılar..
sami biberoğulları
Yazımı tekrar okuyunca ''Yahu amma da abartmışım'' dedim...Ama abartmadan da komedi olmuyor malum...Takma dişlere gelince: Ağabeyilerinizle tanışsaydım sanırım bana güzel bir yazı malzemesi çıkardı...Yemek yerken takma dişleri çıkarmak gerçekten de çok ilginç
Selam ve sevgilerimle.
glenay
dişlerini,yemek yerken. Ben de hem güler hem söylerim- bu dişler neye yarıyor diye. Diş takınalı bir yıl olmamıştır. benim küçüğüm ve en küçük kardeşimin de ön dişleri takma. Bir ben varım takma dişsiz.
Erkek kardeşimi tanısanız onda yazmaya malzeme çok. Aklımda tutabilsem, konuşmaları komedi.. İtfaiyeci, şimdi burada görevli.
Yerinde durduğu yok, bir bizde, bir diğer kardeşlerimde, altında bisiklet
tur atıyor Çubuk'ta. Şikâyet te ettiler, fayda etmedi. Bildiğini okur,
kimseyi takmaz, ağzına geleni korkmadan herkese söyler.
Oradan oraya sürerler başedemezler.
Ankara itfaiyesinde çalışmadığı semt kalmadı,Akyurt ve Çubuk hariç.
İşinden memnun, belki yaşıtsınız..
Bu kadar..
İyi geceler..
efendim harikaydı gülmekten krnıma kramp girdi bu nasıl motelki sular akmıyor adamcağız yandım anam şarkısı söyletiyorsunuz muteşemdi kutlarım emeğinizi kolay gelsin hocam saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Öncelikle yazılarıma göstediğin ilgi için çok teşekkür ederim.
O motele gelince...Su olmamalıydı ki Nurullah Dede Yandım Allah diye fırlasın dışarı ...
Selam ve sevgilerimle.
ben gece okumuyorum artık sizi,,yoksa ev ahalisi yataktan fırlıyo kahkahalarımla:))))) ahh o tosun...
,edebi!!! katkılarını inkar etmeyelim dimi...pess hocam pesss,,yüreğinize,,emeğinize sağlık...merakla bekliyorum ne olacak...
selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Bundan sonrsında daha neler olabilir inanın şu an itibarıyla ben de bilmiyorum. İki yaşlı insanın başına bundan daha kötü ne gelebilir ki...Ama saksıyı zorlayacağım bakalım ne muzırlıklar çıkacak ortaya...
Selam ve sevgiler benden.
Hocam timurun filleri gibi iki oğlan yetmiyor anlaşılan birde morukları almışın yanınına ne diyeyeyim sen kurufasulyeyi seviyorsun.
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Geldilermi peş peşe geliyorlar maalesef...Bir insanın kaderi kötü olmayagörsün...
Selam ve sevgilerimle.
resme bakamadan geçtim takma diş fobim var
tosun kayboldu artık yok dedinizya tosun bizim burada Batıkentte oğlumun arkadaşı çocuğun soyadı tosun adını bilmiyorum hep tosun diyorum
yazı süper süperolmuş
sevgiler
sami biberoğulları
Senin bahsettiğin Tosun başka Tosun...Bizim Tosun şimdi eğer yaşıyorsa en az 70-80 yaşlarında olmalı...Çünkü biz doğmadan önce de varmış o...
Selam ve sevgilerimle.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Bunlar aklıma nereden geliyor ben de bilmiyorum..İnşallah Rabbim bana 70- 80 yaşındaki halimi bir ilhamla göstermiyordur...Çok iğrenç gerçekten de...
Selam ve saygılarımla.