- 769 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İbrahim Kaypakkaya Anısına
İBRAHİM KAYPAKKAYA ANISINA
İdeolojiler toplumsal yapılardan kök alırlar,oradan beslenirler. İnsan nesnel,maddi gerçeklik içinde yaşadıklarını düşünür, toplumsal pratikten, hayatın kendisinden çıkardıklarını yazar, yaşadıklarını türküleştirir, duygu, düşünce, öfke ve acılarını şiirleştirir, yazarak aktarır gelecek kuşaklara. İdeolojiler ve yaşadıklarımız, şiirleştirdiklerimiz, resmettiklerimiz, bunların hiç biri yaşadığımız toplumsal ilişkilerin değer sistemleri dışında değildir, bu değerlerin yansımasıdırlar.
Özgürlük, dünyayı devrimci yöntemlerle değiştirme bilincidir ve her insan kendi sınıfsal ilişkileri içindeki rolü kadar özgürdür. O nedenle bütün sınıflı toplumlarda, toplumsal gerçeklik sınıfsaldır. Toplumsal devrimci bilinç insanı gerçekle, gerçeği değiştirme mücadelesiyle buluşturur, kısacası bütün dünya insanıyla. Her insan, öncelikle içine doğduğu ülkenin ve mensubu olduğu sınıfın değerleriyle tanışır,oradan kök alır ve giderek dünyayı tanımaya çalışır.
Devrimci, sosyalist, komünist partileri de insanlar kurarlar. Bunu insanlar istedikleri için değil, sistem dayattığı içindir. Çünkü bütün örgütlülükler kendi nesnel koşulları içinde bir zorunluluğun sonucudurlar ve bulundukları sosyo ekonomik, sosyo politik, sosyo kültürel yapılar üzerinde şekillenen çelişkiler üzerinden kendilerini ifade ederler. Kendi ülkesinin gerçeklerinden kök alırlar ve orada gelişirler. Kendi nesnel zeminlerinden koparılmış partiler, gerçeğin karşısına yanlışlarıyla dikilir ve kendi ülkesinin gerçekleriyle kavga ederler,dövüşürler. Ama gerçek kahredicidir,sonuçta yıkar saltanatını yanlışın.Yanlışta ısrar eden, gerçekten kopan insan özgür olamaz, özgürlük gerçekle yüzleşmektir.
İbrahim Kaypakkaya’yı gerçekle buluşturan, onun; yaşadığı coğrafyayı ve genelde bir bütün olarak dünyayı doğru kavramasıdır. O; sınıfsız bir dünyanın ve büyük geleceğin dava adamıydı. O; insanlığın bir gün güneşi zapt edeceğini bilerek ölümsüzleşti ve çoğaldı. Param parça ederek katlettiler, ama o parçalandıkça çoğaldı. O, tarihsel sürecin ürettiği bir ağırlıktı, az yaşattılar ama çok yaşıyor,hep yaşayacak.O, Dersim’in kızıl gülü,Türkiye proletaryasının ve ezilenlerinin kumandanıydı. Türkiye-Kuzey Kürdistan devriminin çelişmesini, kemalist diktatörlüğün faşist yüzünü bütün çıplaklığıyla deşifre ederek koca bir parti armağan etti Türkiye ve dünya devrimine.Saygıyla anıyoruz.
Erdoğan Ateşin
16.05.2012
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.