KÜTAHYA ŞEHİDİNİ UĞURLARKEN-2 (SON)
İkindi namazını mütabiken eller üzerinde Ulu caminin avlusundan Ergun Çelebi hazretlerinin yattığı Dönenler camii istkametine doğru Itri efendinin bestelediği "Allahu Ekber,Allahu Ekber,La ilahe İllallahu Vallahu Ekber " nidaları içerisinde şehidimizin cenazesi omuzlarda taşınmaya başlandı.İçlerinde dört generalin de bulunduğu üniformalı askerler ve sivil halk birbirine kaynaşmış şekilde ağır adımlarla cenazeyi takibe koyuldular.Annesi altmış yaşındaki Nevin annemizin Hatayda ki merasimde "oğlum Ahmedim bak herkes senin için ayakta" dediği gibi binleri aşan kişi arkasında saf saf olmuş yürüyordu.Asım gündüz caddesine doğru binlerce kişi sık sık,kah "Ya Allah bismillah,Allahu Ekber" diyerek,kah "Şehitler ölmez,vatan bölünmez" diyerek ve kah "Aponun piçleri yıldıramaz bizleri" gbi sözleri yüksek perdeden haykırıyorlardı.Hainlere karşı bir öfke,şehidimize karşı bir şanlı sahipleniş vardı bu haykırışlarda.
Ahmet teğmenimizle birlikte aynı araçta bulunup pusuya düşürülen diğer iki kahramanımız da Dörtyolul’un Kuzuculu beldesi yamaçlarında şehit edildiler kalleşçe.İki kız babası Erhan binbaşımız ilk saldırı anında hep birlikte yara almalarına rağmen biraz daha ağır yaralanan Aytaç üsteğmenimiz ve Ahmet teğmenimizi o haliyle daha korunuklı bir alana çekmek için son bir gayretle mücadele ederken ikincibir saldırı ile şehit düşüyordu.Onlara bir büyüklük,abilik yapıp aynı karakolda görev yaptığı kendisine emanet iki genç personeli korumak içgüdüsüydü bu.İnsanlıktı bu.Elazizli Aytaç üsteğmenimiz ve Kütahyalı Ahmet teğmenimizinde abileri kendileri gibi birer asker,astsubaydılar.Askerliğe gönül vermiş bir aileden geldikleri belli idi şehitlerimizin.
Daha sonra hep birlikte Kütahya merkeze bağlı bir mahalle haline dönüştürülen Afyon yolu üzerindeki Sinerköy’e(Siner mahallesine) hareket ettik.Köy tam bir Anadolu köyü idi.karşıdan bakınca ufak bir köy gibi görünmesine rağmen tepenin arkasına dönülünce köyün aslında çok dha büyük olduğu göze çarpıyordu.Köyün iki camisi vardı.Yolları kah parke döşeli,kah toprak yollardı.Hemen hemen her ev al kırmızı bayraklarla donatılmıştı.Sanki herbir ev bir zafer kutluyormuş gibi,bir düğün evi gibi Türk Bayraklarıyla donatılmıştı.Köylü kadınlar öbek öbek yol kenarlarına toplanmış belki de ilk defa köylerine akın akın gelen üniformalı askerleri,halkı bir geçit merasimi izler gibi izliyordu.Çocuklar yanımızdan hızlı adımlarla koşturuyor,mezarlığa bir an önce varmak için yarışıyorlardı.Köydeki evlerin çoğunluğu kerpiç ve kiremit evlerden oluşuyordu.Şehidimizin baba evi de kerpiç duvarlı,kiremetli mütevazi bir evdi.Köy de belliki tarım ve hayvancılık rağbet görüyordu.Hemen hemen her evde hayvan zibilleri yığıntıları göze çarpıyordu.
Bir Mayıs ayında zambaklar açmış,kirazlar dallara durmuş iken, bizlerde sanki şehidimiz Ahmet teğmeni Sinerköy’ün mezarlığına bir taze fidan olarak dikmeye gidiyorduk.He bahar mevsiminde zambaklar gibi açsın diye.
Mezarlık alabildiğine kalabalıktı.Kızılay tarafından bir taziye çadırı kurulmuştu.İmam efendiler Yasin-i Şerif okuyorlardı.Ahmet teğmenimin gencecik cesedi üzerine az sonra en sevdikleri başta olmak üzere toprak atmaya başladılar.Bu nasıl bir duyguydu,bu nasıl bir şeydi Allahım!Sevdiğini gömmek,sevginin başka bir tezahürü olmalıydı sanırım.Hem de çok ilginç bir tazahür.Siyahlar giyinmiş eşi Neslihan hanım,şehid eşi Neslihan hanım her şeye rağmen metanetini korumaya çalışıyordu.Gözleri önünde yiğidi,erkeği,şehidi topraklara gömülüyordu bir fidan gibi.Kollarından tutan byn jnd.Astsb ve bir bayan eşlik ediyordu ona.Kimbilir karnında dört aylık bebesiyle neler düşünüyor du bu mazlum,onurlu şehit eşi.
Eski bir mezarlık olduğu belli idi mezarlığın.Yosun tutmuş eski büyük mezartaşları arasında yığın yığın kalabalık vardı.Herkeste bir sessizlzik,bir hüzün hakimdi.Bir ara şehidimiz defnedilirken havacı bir manga asker tarafından komutla üçer el "saygı atışı" yapıldı bulutlu göklere doğru.Sessizliği bu kurşun sesleri yaraken,Okunan Ku’an-ı Kerimler,ve albyarağın dalgalalanışı birbirinre harmanlaşmıştı.Anadolu buydu sanırım.Anadolu Şehit idi,Anadolu bayrak idi,Anadolu Ezan idi Kur’an idi.
Şehidimizi defnedip imam efendinin yaptığı dua sonrasında hep birlikte Fatihalarımızı şehitlerimizin ruhuna gönderdikten sonra geldimiz araçlara binmek için tekrar geri döndük.Saat 19’u geçe araçlarımıza binmek için mezarlıktan dönerken köydeki bir taksinin üzerinde ki bir yazı gözüme ilişti.Sanırım bu yazı her şeyi özetliyordu."Ayrılık,vakit sormaz".Nur içinde yatsın bu vatan için canlarını feda eden her bir şehidimiz.Nur içinde yatsın gençliğinin baharında aramızdan ayrılan şehit Ahmet teğmenimiz.
Talip KAZGI
20 Mayıs 2012-Kütahya