- 886 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ALİ OSMAN’DAN ÂL-İ OSMANA -29 -
19 Haziran 1736’da Rusya’nın Kont Petro Lassi komutasındaki Don Kazaklarından oluşan 28.000 kişilik Don Ordusu Rusya’nın Don Irmağı üzerinde bulunan Rus gemi filosuna bindirilerek Azak Kalesi önüne gelip bu kaleyi Osmanlılardan aldı ve Kılburun kalesine de hücum ederek bu kaleyi de eline geçirdi 1737’de Ruslar Dinyester üzerinden Boğdan üzerine girmeyi planlamakta idiler. Ama çok iyi takviyeli Osmanlı ordusu hücuma geçip Rus ordusunu Bender’den attı.
Temmuz 1737’de 40.000 askere yükselen ordusuyla bu sefer General Lassi’nin Don Ordusu Kırım’a yürüdü. Kırım Hanlığı orduları ile yapılan birkaç çarpışmada galip gelerek Karasubazar (1944’e kadar Kasarubazar şimdi Bilohirsk) şehrini aldı. Fakat General Lassi ve ordusu da iaşe ve malzeme kıtlığı nedeniyle Kırım’dan çekilmek zorunda kaldı. Bu sırada Maresal Munnich Dinyeper Ordusuyla hücuma geçip Özi (şimdiki adı Ochakiv) kalesini eline geçirdi.
12 Temmuz 1737’da Avusturya da Rusya’nın yanında savaşa girdi. (80.000 profesyonel asker, 50.000 milis askeri ve 36.000 attan oluşan) Avusturya ordusu Maria Tereza’nin kocası olan Lorenli Franz I. Stefan komutasinda idi. Avusturya orduları üç koldan Osmanlı topraklarında ilerlemeye başladılar.
Doğuki kolordu gücündeki birlikler Mareşal Wallis komutasında Eflak’da ilerlemeye başladı. Eflak üzerinden hücuma geçen bir Osmanlı ordusu Eflak’da ilerleyen Avusturya doğu kolunu Bükreş yakında yapılan bir muharebede yendiler ve kış başlamadan bu Avusturyalıları Erdel’e geri püskürtuler ve Mareşal Wallis’in askerleri Karpat dağlarındaki dağlık geçitleri savunmaya koyuldular.
Batıdaki yine kolordu gücündeki Avusturya koluna Prens Josef von Hildburghausen komuta etmekteydi. Karadağlılar yardımı ile eyalet merkezi Bosnasaray dahil Bosna eyaletini işgale başladılar.
Bosna valisi Hekimoğlu Ali Paşa idi ve Avusturyalılara karşı Bosna’da Osmanlı direnişini organize etti. Avusturya’nın Macaristan’ı aldıktan sonra yaptığı mezalim ve dinsel baskıdan kaçmış olan Macar asıllı kale savunma timarlı birlikleri Bosna kalelerini Avusturya’ya vermemek için büyük direniş gösterdiler. Bu kolordu Banja Luka’yı kuşattı. Hekimoğlu Ali Paşa’nın topladığı gönüllü Bosna birlikleri 4 Ağustos 1737’de bu şehir surları önünde yapılan Banja Luka Muharebesi’nde bu Avusturya kolunu bir bozguna uğrattı ve bu kol Sava Irmağı kuzeyine çekilmek zorunda kaldı.
Esas büyük Avusturya ordusu Mareşal Friedrich Heinrich von Seckendorff komutasında Morova Irmağı vadisinden yürüyerek ve Hıristiyan Sırp Osmanlı tebası tarafından iaşe ve hatta ek asker sağlanarak 1 Ağustos 1737’de Nişi eline geçirmeyi başardı. Bu ordudan büyük bir kol Khevenhiiller Ludwig Andreas komutasında Vidin üzerine gönderildi. Ama Vidin’deki Osmanlı askerleri bu kuşatmaya hazırlıklı oldukları için başarılı olmadı. Bu kol da Tuna üzerinde Adakale yakınlarında 28 Eylül 1737’da yapılan bir muharebeden sonra çekilip Mareşal Wallis’in güçleri ile birleşti.
Ana Avusturya ordusunun ilerlemesi Osmanlıların beklemediği bir halde olmuştu. Osmanlı orduları çok geçmeden organize olarak karşı hücuma başladı. Orta koldaki Avusturya güçleri de yaz sonlarında Osmanlı ordularının hücumu altında kaldı. 20 Ekim 1737’de Niş tekrar Osmanlılar eline geçti. Bu Avusturya ordusu batıya doğru çekilmeye başladı. Daglık bir bölgedeki Sırbistan’daki Uzice ve Bosna’daki Drina Nehri üzerindeki Zvornik kalelerini kuşatmaya koyuldular. Ana Avusturya ordusunun Drina üzerine bu yürüşü ile Morova üzerindeki ilerleme sona erdi ve Avusturya ordularının kolları arasındaki bağlantılar ortadan kalktı.
1737 kışında Fransız elçisi Villeneuve Markizi vasıtasıyla yapılan ateşkes teklifleri Osmanlılarca kabul edilmedi.
1738’de Mareşal Munnich zamanını Osmanlı’lara karşı isyan etmeye teşvik için, Eflak ve Boğdan’dan gelen heyetlerle, Ruslara o bölgelerden Hiristiyan desteği sağlama amacıyla, konuşmalarla geçirdi. 15 Ağustos 1738 tarihinde Osmanlı-Kırım ordusu Rusların elinden Özi ve Kılburun kalelerini geri almayı başardı.
Aynı yıl Avusturya orduları başkomutanı değişti; Kont von Königsegg-Rothenfels yeni başkomutan olarak atandı. Osmanlı orduları atağa geçmişti ve Avusturyalılar ise savunma savaşları yapmaları gerekti. Osmanlı orduları Humbaracı Ahmet Paşa tarafından yapılan reformları benimsemiş, özellikle Sürat Topçularını çok efektif olarak kullanmaya başlamıştı. Osmanlılar yeni topçularının yardımıyla Sırbistan’da bulunan kaleleri aşama aşama ellerine geçirip Avusturyalıları geri itmeye başladılar. Tuna Nehri kıyılarında önemli savunma mevkileri olan Uzice, Semendire ve Adakale Osmanlılar eline geçti. Serdar Sadrazam Yeğen Mehmet Paşa Adakale fatihi adıyla halk arasında ün aldı. Mehadiye kalesi Osmanlılar eline geçip Osmanlılar Banat yaylasına sarkmaya başladılar.
Avusturyalılar İstanbul’da Fransız elçisi olan Villenueve Markizi’nin aracılığı ile barış müzakereleri istediler. Bu müzakerelere İstanbul Fransız ve Avusturya elçileri ve Rusya grandükü ile İstanbul’da başlandı. Fakat müzakereler yavaş gitmekteydi.
22 Mart 1739’da Yeğen Mehmed Paşa sadrazamlıktan ve serdarlıktan azledildi. Yerine Vidin Seraskeri İvazzade Mehmed Paşa geçirildi.
Yine Avusturyalılar üzerine hücumlar devam etti. Avusturya ordusunun başkomutanlığına Mareşal Kont Wallis getirilmişti. Wallis 60.000 Avusturya ordusu ile Tuna’yı Pancsova’dan geçip Belgrad’a doğru yürüdü. 21-22 Temmuz 1739’da Belgrat’ın hemen doğusunda yapılan Hisarcık Muharebesi’nde Mareşal Wallis komutasındaki Avusturya ordusu büyük bir mağlubiyete uğratıldı. Wallis savaşarak Tuna kuzeyine çekilmeye başladı. Osmanlı ordusu Belgrad şehrini kuşatmaya aldı. Belgrat kalesi kısa bir kuşatmadan sonra tekrar Osmanlılar eline geçti.
Bu mağlubiyet bir önceki Osmanlı-Avusturya savaşında Savoy Prensi Eugen’in galibiyetleri gibi gayet iyi sonuçlar bekleyen Avusturya başkenti Viyana’da şok tesiri yaptı. Avusturya orduları başkomutanı Mareşal Wallis bir divan-i harp mahkemesinde yargılandı.
Mareşal Munnich 1739da Lehistan ile anlaşıp Polonya’ya ait arazilerden geçip Osmanlı ordusunun hiç beklemediği arka cephesine indi. Böylece 19 Ağustos 1739’da Rus ordusu Dinyester nehrini geçerek Hotin yakınlarında Osmanlı ordusuyla karşılaştı. 28 Ağustos’da Hotin’in 12 kilometre güneybatısında bir mevkide Serasker Veli Paşa ve Mareşal Munnich ordusu bir çarpışmaya girişti ve Ruslar iki misli daha fazla zayiat vermekle beraber Osmanlı ordusu yenildi. 30 Ağustos’da Hotin kalesi ve sonra da Bender kalesi Rusların eline geçti. Ruslar sonra Eylül içinde Boğdan içlerine yürüdü ve Yaş şehrini aldı.
Mareşal Munnich ordusuyla Eflak üzerine yürümeyi planlıyordu, ama müttefiki olan Avusturya işi karıştırmıştı.
18 Eylül’de Avusturya ile yapılan barış görüşmeleri nihayet Osmanlı Devleti adına meyvelerini vermeye başlamıştı. Avusturya’nın Osmanlı Devleti ile Belgrat Antlaşmasını imzalaması üzerine Rusya çok zor duruma düştü.
Bu arada Rusların Boğdan’dan istedikleri yardım gerçekleşmedi. İaşe, malzeme ve asker sıkıntısı aynı Kırım’da olduğu gibi yine Mareşal Munnich ordusunu tehdit etmeye başladı. Barış dolayısıyla tecrübeli Osmanlı ordularının Avusturya cephesinden çekilip ve Rus cephesini takviyeye kullanılacağı gayet açıktı. Bu nedenlerle Rus başkomutanı Mareşal Munnich de Osmanlı devleti ile barış yapılmasını kabul etti.
Ruslar anlaşma yapılması için İstanbul Fransız elçisinin arabulucuğunu kabul etti ve müzakereler Niş’te yapılıp 3 Ekim 1739’da Rusya ve Osmanlı devletleri arasında antlaşma imzalandı. Bu imzalama gerçekte Niş’te yapılmakla beraber antlaşma ismi Belgrad Antlaşması’dır.
Avustruya ile yirmi yedi senelik, Rusya ile süresiz olan bu antlaşmaya göre: Belgrad, Osmanlı Devleti’ne kaldı. Avusturya ile Tuna ve Sava nehirleri hudut kesildi, Ruslar; Azak denizi ve Karadeniz’de donanma bulunduramayacaktı. Azak kalesi yıkılacaktı. Kazaklar Osmanlı topraklarına, Kırım hanları da Rusya’ya akınlar düzenlemeyecekti. Antlaşma, taraflarca 12 Aralık’ta imzalanarak yürürlüğe girdi.
Devletin doğusunu ve batısını anlaşmalar neticesinde emniyet altına alan sultan Mahmut Han, Rusya’nın düşmanı olan İsveç ile 4 Ocak 1740 tarihinde dokuz maddelik bir ittifak antlaşması imzaladı. Bunun üzerine Avusturya ile Rusya, ittifaklarını yenileyerek Osmanlı Devleti’ne bildirdiler. Bu iki ittifakın kurulması, dört devletin harbe hazır hâle gelmesine rağmen, barışın otuz bir sene kadar muhafazasını temin etti.
YORUMLAR
Osmanlı'nın yayılmacı bir politikası varmış. Bu benim hiç kabul etmediğim bir durum. Sonra
duraklama,gerileme derken çöküş.. Ne beklenirdi ki başka.
Şimdi de bu kapitalist sistem çöküşte, başta Amerika olmak üzere.
Son çırpınışlarla Türkiye'yi kolunun altına alıyor..
Selâm ve sevgilerimle..
sami biberoğulları
Demokrasi ve İnsan Haklarının tüm Dünyaca benimsenmeye başlamasının miladı olarak 1789 Fransız ihtilali kabul edilir. Bu tarihe kadar tüm dünya için Emperyalizm denilen bir kavram da yoktur. O bakımdan kendini güçlü gören her devlet yayılmacı bir politika izlemiştir.
Peki Fransız İhtilalinin yaydığı hürriyet, eşitlik, adalet ve özellikle her milletin kendi bağımsız devletini kurararak bağımsız yaşama hakkı gibi haklar bizzat Fransa tarafından nasıl uygulanmıştır: Mesela Fransız İhtilalinden sadece 11 sene sonra Fransız ordusunun Akka Kalesinde ne işi vardır...Haydi ondan geçtim 30 Ekim 1918 den sonra Urfa, maraş, Antep ve Adana'da ne işi vardır?
Kısacası kabul etsek de etmesek de tarihi oldu şu dur ki: Kendini güçlü gören devlet mutlaka yayılmacıdır...yayılmacı olur...Bu gün Amerike böyledir, Yakın Geçmişte İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya, İtalya, Japonya, Çin, her birisi yayılmacı politikalar izlemiştir...Ondan Öce ise bunu Osmanlı Devleti, Kutsal- Roma İmparatorluğu yapmıştır...Daha da geriye gidersek Büyük İskenderin taaa Hindistanda işininin adı neydi diye sormamız gerekir. Cegiz Han'ın Polonyada işi neydi?
Kısacası yayılmacı olmak maalesef güçlü olmanın doğasında olan bir durum. Kabullenmek istemiyoruz...İnsanlık dışı diuyoruz ama maalesef dediğim gibi güçlü devlet olmanın doğasında olan bir şey bu. Güçlü olup da yayılmacı olmayan bir tek devlet gösteremezsiniz.
Bu arada yanlış anlaşılmasın...Ben de karşıyım yayılmacı politikalara..Ben çok çok iyi yaşayım diye dünyanın bir bölümünün açlık ile pençeleşmesini kabullenemiyorum. Ama sanırım insanlar hayvanlar aleminden daha vahşi Onlar aç oldukları zaman saldırıyor biz ise ''Ya aç kalırsam'' diye
Selam ve sevgiler.
glenay
Şimdi gerçek imparatorluk, ekonomik güç.Para babalarının, cüzdanlarının
kabarıklığı bir türlü yetmiyor.. Bizim gibi ülkeleri yiyerek semiriyorlar..
konu çok derin,
iyi geceler..
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Osmanlıya karşı Avrupa ve Rusya daki topraklar kaynamaya başladı. Osmanlı geri sayma yavaş yavaş başlıyor galiba
tebrikler hocam
sevgi ve selamlar
sami biberoğulları
Yazmayı unutmuşum...1739 da imzalanan Belgrat Antlaşmaları Osmanlı Devletinin imzaladığı son kazançlı antlaşma olmuştur..Dediğin gibi I. Mahmuttan sonra artık geri sayım hızlı bir şekilde devam ediyor.
Selam ve sevgilerimle.
Başları sıkışınca barış isterler zor durumumuzda saldırırlar ayni yine değişen şey yok.
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Tarihi okuyup anlamaya çalışınca devletler arasında ebedi dostluk diye bir şeyin olamayacağını görüyoruz...Hele hele de gayri müslim devletlerle kesinlikle olamıyor.
Selam ve saygılar.