İLK VE SON
İLK VE SON
Rüzgâr çanının raks edercesine savruluşları çarptı gözüme bir sonbahar sabahı. Takılıp kaldım öyle belli belirsiz düşüncelere dakikalarca. Çırpındı bir yanım kurtulmak için bu tekerrürlerden. Söylemeyi unuttuğum sayısızca kelime düğümlendi boğazıma ve yudumlayamadığım, genzimden hiç geçmeyen bir acı saplandı, ağlayamadım. Yutkundum sensizliği her nefeste. Yüzme bilmeyen bir gemiyim sanki bir adanın açıklarında unutulmuş, savrulmuş, kırık dökük…
Platonik duygularımın müdavimiydi gözlerin. Güneşimdin benim, boynum bükük kalırdı her batışında. Küserdi yapraklarım bedenime, kapanırdı çiçeklerim. Sen anlatılamayanımdın benim, dilimin dönmediği, sesimin yetmediği… Şimdi sensiz geçen senli günlerimin son demlerindeyim. Tadım biraz acı, tenim koyu siyah… Bilinmeyene yöneliş içerisinde kaderim. Bu kaçıncı girişim o beyaz çuvala. Kaçıncı çıkışım tanrının karşısına.
Yaşlandı çocuk yüreğim. Dokunuşlarım titrek hayata karşı. Baktığım her yer bir sis bulutuna mahkûm, biraz bulanık biraz şekilsiz… Alışkanlıklarımla yaşıyorum uzun zamandır. Yanlışlıkla bir şeyin yerini değiştirsem tüm dünyam değişecekmiş gibi hissediyorum. Hayatımı ezbere yaşıyorum. Hiçbir yenilik olmasın istiyorum. Ayak uyduramamaktan korkuyorum bu yeni dünyaya. Yeni bir icat yok benim için, yeni olan her şeyi reddediyorum. Ben sen gittiğinden beri durdurdum dünyamı. Senin gittiğin gündeyim yıllardır. Bir adım dahi atmadım geleceğe doğru. Bir tek söz dahi söylemedim. Ben hala o gittiğin günü yaşıyorum.
Yürüyorum… Bu uzun boş sokaklar adımlarıma aşina. Bir kolumda çıplak çınar ağaçları, bir kolumda uçsuz bucaksız Akdeniz var. Yürüyorum… Anne karnından çıkmak isteyen bir bebek gibi deniz. Öyle sabırsız öyle heyecanlı, afacan… Yağmur bugünde aralıksız yağmaya devam ediyor. Bir bank seçiyorum kendime şöyle deniz manzaralı. Hatıralar kuşatıyor dört bir yanımı. Meğer ne kadar kısaymış hayat, bu kadar hızlı koşmayı nerden öğrenmiş ki zaman. Ne kadar kısa zamanda bulup kaybetmişim mutluluğu. Avucumda tutmayı becerememişim. Asi bir kedi gibi kıvranıp çıkıp kaçmayı başarmış deli yüreğin, yakalayamamışım. Biliyorum ne yapsam durmayacaktın yanımda. Bu bir itiraf… Senin istediğin özgürlüğe sahip değildim ben. Sorumluluklarım vardı, nedenlerim vardı. Varlığımı topyekün ayaklarına serebilecek kudretim yoktu benim. Sana ‘’dur gitme’’ diyebilecek gücüm yoktu.
Bak sırılsıklam oldu her yanım. Üstüm başım su içinde. Tıpkı deniz gibi… Ben deniz oldum sevgili. Özgürce savrulacak bir limanı olmayan, yapayalnız bir deniz. Bak kocaman oldum tıpkı sevgim gibi, tıpkı sensizlik gibi… Kirli yeşil… Dinle sesimi, bir fahişenin sahte tahrik çığlıkları gibimi geliyor sevgim sana. Kulak ver… Bir tinerci çocuğun sevgiyi elindeki bez parçasında araması gibi bağımlıyım gözlerine. Aç gözlerini de bir bak bana.
Ey sevgili kırbaca sevdalı bu beden. Hiçbir yara acıtamaz beni yokluğun kadar. Ama yaşlandım artık. Gövdesinden yara almış bir sandal gibiyim sanki. Yavaş yavaş batmaya mahkum. Yolun sonu dedikleri yerdeyim. İçimde büyük bir özlem var gözlerine karşı. Keşkelerle başlayan yığınla cümle var içimde. Ben kırık kafesinden çıkıpmaya cesaret edemeyen bir kuş gibi yaşadım yıllarca. Seni çok sevdim. Bu yaşlı kalp seni hep sevdi. Keşke beni biraz olsun anlayabilseydin.
akin çkrn.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.