- 3320 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
MÜRŞİDİ KAMİLE ULAŞMA MECBURİYETİ VE ÖZELLİKLERİ
Peygamberimiz SAV efendimize ashabı soruyor;
—Biz sizden sonra kime, neye uyacağız kime inanacağız?
Cevap veriyor O güzel Peygamber
—Ben size bir kitap ve sünnetimi (sözlerimi), bir de ehli beytimi bırakıyorum… Konuyu açıklamak için bize rehber olan peygamberimizin yaşamından bir örnek daha sunacak olursam sizlere ; Resûlullah, Muaz’ı Yemen’e gönderdiği zaman kendisine sorar:
--“Sana bir dava geldiği vakit nasıl hükmedeceksin?” Muaz RA cevap veriyor;
---“Allah’ın kitabıyla hükmedeceğim”
---“(Meseleyi Kitabullah’ta) bulamazsan?”
---“Resûlullah’ın sünnetiyle hükmedeceğim.”
---“Ne Kitabullah’ta ve ne de Resûlullah’ın sünnetinde bulamazsan?”
---“Kendi kalbime danışacağım.”
Hz. Muaz der ki: “Bu cevabım üzerine Resûlullah (memnun kaldı), göğsüme eliyle vurarak:
---“Allah’ın elçisinin elçisini, Allah’ın elçisini memnun edecek usulde muvaffak kılan Allah’a hamdolsun!” buyurdular.
Ve O’nu Yemen’e İslamiyeti yayması, insanlara anlatması için görevlendirerek gönderdi. Oradaki insanlar bu Peygamberce atanan ilk öğretmen tarafından davet alınca akın akın İslamla şereflendiler.
Peki, Muaz Hazretlerinin cevabında olduğu gibi kalbe danışabilmek ve cevabı orada bulabilmek acaba her ademoğlunun harcı mıdır.? Yoksa bu yetiye sahip insanlar özel seçilmiş Allahın elçisinin elçisi; yani varisi nebiler midir?
Peygamberimiz bize kitap, sünnet ve ehli beytini miras bıraktığını söylemektedir. Ehli beyt göçüp gitmiştir bu dünyadan. Ancak onun varisleri, varislerinin de varisleri vardır. Kevser suresinde “İnne şanieke hüvel’ebter; Doğrusu sana kin besleyendir, soyu kesik olan!(ebter)” diye buyurmaktadır .. Peygamberimizin soyu kıyamete kadar varisleri, varislerinin varisleri vasıtasıyla devam edecektir. O asla Ebter değildir. Kuran!ı Kerimde bize Kevser suresinde, yüce Allah gayet net olarak bu durumu bildirmiştir. Peygamberimiz SAV bir hadisi Şerifinde der ki; ”Ben Allahu Subhânehu ve Teâlânın nurundan halk oldum. Ehl-i Beytim de benim nurumdan halk oldu, Ehl-i Beytimi sevenler de onların nurundan halk oldu. Diğer nâs nârdadır.”
Peygamberimizin yaşamından bir örnekte anlatılır; Eshâb-ı kirâm sordular:
“Ya Resûlallah! Ehl-i beyt kimlerdir? O esnada, İmam-ı Ali geldi. Mübarek hırkasının altına aldılar, Fâtıma-tüz-Zehra da geldi Onu da yanına aldılar. İmâm-ı Hasan geldi Onu da bir yanına, İmâm-ı Hüseyin geldi Onu da öbür tarafına alarak,
“İşte bunlar, benim Ehl-i beytim” diye buyurmuştur O güzel peygamberimiz..
Peygamberimizin soyu Hz Ali’den ve Ondan devam eden ehli beyti kanalı ile devam edecektir bu konuda pek çok hadis mevcuttur. Peygamberimizin ehli beyt olarak kabul ettiği kimselerle bağı mecazidir.Bu bağ bir soy ya da akrabalık bağı değil yalnızca Allah’ın bir lütfudur. Salmani Farisi (R.A) ve Vasil Bin Eska (R.A) Muaz Hazretleri gibi sahabelere peygamberimizin ehli beytinden oldukları müjdesi verilmiştir. Ve bunlar peygamber varisi Allah’ın veli kullarıdır. Somuncu baba bir Türk olmasına rağmen ehlibeyttendir daha niceleri vardır. Ehlibeyt bir ırkla sınırlandırılmamıştır zaten dinimizde ırk kavramı yoktur. Ölçü takvadır. Mevlana Hazretleri., Hacı Bayram Veli hazretleri, Cüneyt Bağdadi, Yunus Emre hepsi peygamber ailesinden ve ehlibeyttendir Allah hepsinden razı olsun şefaatlerine bizleri nail etsin.
Cennetin Efendileri vardır Peygamber efendimiz onları “Ben, Hz Ali Hz Hamza Caferi Sadık (R.A.), Hasan, Hüseyin, Abdullah ibni Ömer, Sa’d bin Muaz, Übey bin Kâb" diye sayar 12 imam cennet efendilerinden ve peygamberimizin soyundan gelen onun ehli beyti ve varisidir.Şimdiye kadar 11 imam gelmiştir. Son olarak ahir zamanda 12. imam gelecektir ve o da Mehdi Resuldür. Ve o hazreti Ali’ye fiziken de çok benzeyecektir. O’nun soyundandır. Peygamber varisleri diğer bir değişle ehlibeytten olan bu kâmil mürşitler aynı zamanda Kuran’ı Kerim’in tefsirini yaparlar, müctehitdirler..Yani; Ayet ve hadislere dayanarak hüküm çıkarabilen İslâm hukukçusu alim kimselerdir…
Peki, günümüzde gerçek İnsan-ı Kamil’i nasıl ayırt eder nasıl anlarız nasıl buluruz sorusuna cevap ararsak Allah’ın veli kullarının bizlere sunduğu işaretleri izleri takip ederek onları bulmamız gerekir. Hırka-i Şerif; Miraç yolculuğundaki peygamberimizin giysisidir ve Peygamberimiz SAV efendimizce Veysel Karani Hazretlerine verilmesi istenmiştir..Bu bir tesadüf müdür?Mirac yolundaki bir giysinin neden Veysel Karani’ye verilmesini vasiyet edilmiştir. Mirac konusunu anlatan çok fazla ayet ve hadis mevcuttur. Peygamberimiz SAV Üveys’i tanımadığı halde Hz.Ömer (r.a) ve Hz. Ali(r.a) elindeki ve vücudundaki iki işareti söylemiştir. “Siz onu görürsünüz. Sol böğründe ve avucunun içinde bir gümüş miktarı beyazlık vardır. Bu baras hastalığı beyazlığı değildir. Ona varınca, benim selâmımı söyleyin ve ümmetime dua etmesini bildirin.” Demiş ve hırkasının Veysel Karani Hz. götürülmesini vasiyet etmiştir. Veysin duasına nail olan ümmet kurtulacaktır. Buradaki hadisi şerife baktığımızda şefaat etme hakkının da Veys’e verildiğini görüyoruz.
Hz. Peygamber bir hadisinde;
“ Beni ziyaret etmek imkânına erişemediğinizde, kardeşim Veysel Karani’yi–Makamını-ziyaret ediniz.” buyurmuştur. Veysel Karani Hazretleri, Peygamberimize ait hırkayı almakla varisi nebi olarak ondan vekâleti devraldı. Ve sadece varisi nebi olmakla kalmayıp kıyamete kadar nefes ve nazarı ile nice kalplerin uyanışında görevli kılındı..İşte bu dünyada mürşidini bulamayanların Medine’ye gidip vakfeye durmasındaki hikmet budur.. O’nun nazarına uğramak ve O’nun nefesini duyumsayıp insanların kalp iklimlerinin uyanması için Müzdelife‘de vakfeye durmak hacda farz kılınmıştır.. Müzdelife kelimesi, kelime kökü itibariyle "yaklaşmak, yakınlaşmak" anlamı taşır…
Veysel Karani Hazretleri mürşidi Nebiyi seçmekle görevlidir. Kıyamete kadar bu işini icraya memur bir öğretici ve seçicidir. Mürşîdsiz olamayacağı için Mürşidini arayanlar için; Medine’ye hicret etmek ve vakfeye durmak bir çare olarak Haccın farzları arasında sayılmıştır. Peygamber hırkası ile kıyamete kadar Veysel Karani hazretleri mürşid seçmek ve bildirmekle görevli olarak vakfede bulunmaktadır. Bu kadar önemlidir Mürşidi Kamil insanı bulmak ve ona ulaşmak. Bu konuda Cüneyd-i Bağdadi der ki; “Müride, mürşid gerek... Yoksa şeytan gelir ona mürşid olur”
Şeytan nasıl mürşid olur derseniz; Allah’ın velilerinin karşısında, şeytanın da velileri vardır. Bildiğiniz gibi insanoğlu dünyaya gelmezden evvel sadece cinler ve hayvanlar yeryüzünde yaşıyordu. Şeytan o dönemde takva sahibi bir melekti ve diğer meleklere hocalık yapmaktaydı.. Âdem Peygamberin yaratılmasından sonra asi olunca üzerindeki takva elbisesi çekilip alındı. Ancak bu elbise kendisinden alınana kadar yedi kat gökte defalarca Mirac etmişti..O yüzden şeytan yedi kat göklere ve miraca dair pek çok sırra vakıftır. Şeytan doğruyu çok güzel bir şekilde bilmekte, ancak doğruyu kullanarak insanları yanlışa yöneltmekte akıllarını çelmektedir.Şeytan aldatıcıdır.Şeytan insanları yanlışa sürüklemek için en çok doğruyu kullanır..Kişiye miraca giden yol hakkında bilgiler verir, fevkalade haller sunar ve o kişi ise rahmaniyette bir noktaya geldiğini sanır… Kendisi, kendisinde gördüğü hallere inanır..
Abdulkadir Geylani hazretleri bu hususta şöyle diyor; “Şeytanın mazharı olmuş bu kişi havada uçuyor, suda yürüyorsa kanadını kır ve düşür… Yani foyasını açığa çıkar yalanla amel etmesini önle ifşa et. Ne çok sahte hoca tanıdık hatırlarsanız Allah hepimizi şeytanın şerrinden emin kılsın, korusun.
Peki gerçek Kamil insanı nasıl anlarız, nasıl biliriz gördüğümüz şeytanın hilesi midir yoksa gerçek mi.? Bu konuda çok önemli ip uçları bize taktım edilmiştir. Bir kere şeytanın özü ile sözü bir değildir yalancıdır. Sahte mürşitler de yalan söyler ve söylediği yalana gün gelir kendisi de inanır.Yalan sözün insan üzerinde tesiri olmaz, insan ruhunda iz bırakmaz.. Doğru insanı bu sözler etkilemez, kendi bünyesinde bu sözün tesirini fark etmez. Ben bu satırları yazarken ve bazı araştırma kaynaklı yazılarımda da hissetmişimdir öyle yazılar okuyorum ki bir an göz ucu ile bakıp geçiyorum içine almıyor derinliğine çekmiyor beni yazı... Bazen de öyle yazılar okuyorum ki, günlerce tesirinden kurtulamayıp,okuduğum o an göz yaşlarına boğuluyorum kalbime gönlüme ruhuma değiyor..Bunu siz de hissetmişsinizdir mutlaka gerçeğin samimiyetin kendine has bir sıcaklığı vardır ruhunuzda hissedersiniz….Yalanın ise, izi olmuyor dostlar, ruh üzerinde tesiri de…Ne güzel der bize Necip Fazıl mürşidi ile karşılaşmasının ruhunda uyandırdığı tesiri;
"Bana yakan gözlerle bir kerecik baktınız,
Ruhuma büyük temel çivisini çaktınız. "
"Allah dostunu gördüm altı yıl evvel;
Bir akşamdı ki zaman donacak kadar güzel
Onlar gül gibidir,
felekler dahi onlarda yüzer. "
İşte gerçek Mürşidi Kamil insanın yüzünde ve sözünde peygambere ait “nazar ve nefes” olmalı. Veysel Karani Hazretleri vasıtasıyla peygamberimizin mirası olarak aktarılan nazar ve nefesin tesiri hissedilmeli.. Ocak sahibi olmalı o zat. Ocakların ocağı Ahmet Yesevi Hazretleri gibi… Mikrofondan aldığı sese hoparlör olabilmeli. Yani peygamberin anlatımını sesini nefesini aktarabilecek olmalı…Bu özellikleriyle kişi mürşidi Kamildir
Kamil mürşidlerinin peygamber varislerinin en büyük özelliklerinden biri de çalışmalarıdır. Tüm peygamberlerin hayatına baktığınızda bir meslekleri olduğunu, başkasının emeğini asla kullanmadıklarını görürüz. Dünya nafakalarını kendileri temin eder.Bir kaç peygamberin mesleğini hatırlarsak; Hz. Âdem(AS) : İlk ziraat mühendisi ve çiftçidir. Hz. İdris (AS) : İğneyi ilk icad eden, ona delik açan, iplik geçiren olduğundan, terzicilerin- konfeksiyoncuların- örücülerin piri sayılır. Hz. Nuh (AS) :Marangozcuların- gemicilerin- denizcilerin ve Barbarosların piridir. Hz. Salih ( AS) sürülerle develer yetiştirirdi. Hz. İbrahim ( AS) Kabeyi inşa edişiyle, Hz Süleyman (as)’a ve Mimar Sinan’a önderlik etmiştir. Hz. İsmail(AS) Kara ve deniz avcılığı ile geçimini sağlardı. Avcıların piri sayılır aynı zamanda 70 dil bilir bu özelliği ile tercümanların da piridir. Hz. Yusuf(AS) Saati ilk icat eden, Toprak mahsulleri ofisini ilk defa kuran peygamberdir. Hz. Davud (AS) Demiri işleyen, zırh yapan ve düzenli ordular kuran, bir kumandandır.
Hz. Süleyman (AS) Emir ve hükümdardı.. Sazlardan zenbil yapardı. Bakır madenini ilk defa işleyen yine O’dur. Hz. Lokman ( AS ) doktorluk ve eczacılık mesleğinin piridir. HZ. Muhammed (SAV) ise ”Her peygamber kardeşimin bir mesleği vardır. Benim mesleğim cihaddır ”demiştir.. Peygamber efendimiz askerlikte başarılı bir ordu kumandanı idi. Aile içinde şefkatli bir baba, Müslümanlar arasında örnek bir insan, dürüst bir tacir idi. Çocukluğunda çobanlık yapmıştır. Dünya da bütün insanlara rehber, ahirette ise Kendisine ümmet olanlara şefaatçidir..
İşte tüm bu özellikleri taşımayan, sahte mirac yapan ve şeytanın mazharı olanların gösterdiği özel haller isticrac kabul edilir. İstidrâc; İman nuru olmayan kişide gözüken olağanüstü benlikten kaynaklanan, şeytani mazhariyetten beslenen hallerdir… İstidrac sahibi, nefsine güvenmesi ve o olağanüstülükleri kendisine bağlamakla enaniyeti ve gururu öylesine fazlalaşır ki, ’İnnemâ ûtîtühû alâ ilmin’ "Bu Servet, bilgim sayesinde bana verilmiştir." demeye başlar.Benliğinde gurura kapılır..Allah bizleri bu hallerden ve bu hallere uğrayanlardan muhafaza etsin..
Konuyu bağlarsak, her işaret bizleri bir mürşidi kamile yönlendiriyor bu hususta ayet ve hadisler ise rehberimizdir… Son kez irdelersek ; "İsra-71’ de:"Yevme ned’u kulle unesin bi İMEMİHİM." "O gün bütün insanları İmamlarıyla çağıracağız."der ve bu ayeti Hz. Ali şöyle açıklar "Bu ayette ki İmam, insan topluluklarının her devirdeki İmam’ı demektir. Buna göre her zamanın halkı, emirlerini uygulayıp, yasaklarından kaçındıkları İmam’la çağrılacaklardır."
Yunus EMRE;
“Kadılar müftüler cümle geldiler
Kitapların hep önüme koydular
Sen bu ilmi nerden aldın dediler
Bir kamil mürşide varmazsan olmaz. “
Ocaklar ocağı olan Pirler Piri Ahmet Yesevi Hazretleri ise bize şöyle der;
“Tarikata şeriatsız girenlerin,
Şeytan gelir imanını alır imiş.
İş bu yolu pirsiz dava kılanlar,
Şaşkın olup ara yolda kalır imiş.
Tarikata siyasetli mürşit gerek,
O mürşide itikatlı mürit gerek,
Hizmet edip pir rızası bulmak gerek,
Böyle aşık Haktan nasip alır imiş.”
Ez cümle;
"Ey Yüce Rabbim! Senin işin ne güzeldir!
Sen bir kulunu sevmek isteyince onu bir dostuna gönderirsin, Dostuna gönderdiklerini de seversin."
Haktan nasip almak ve sevilmek duasıyla..Saygılar…
Perihan KILIÇ 18 Mayıs 2012
ESMİZE İZMİR
YORUMLAR
Hay Allah razi olsun,
Bugünkü bütün sikintimiz Irsad-Makamini devre disi birakmamizdan kaynaklaniyor. Oysaki atalarimiz osmanli, veya ilk müslüman olan türkler islamiyeti tasavvuf olarak taniyip yasamislardir.
Onun icin Ahmet Yesevi hz. Pir-i Türkistan olarak anilir. Yani türklerin Piri. Osmanlida herkes tasavvufadandi. Padisahlar cogunlukla mevlevi´idiler, devlet adamlari belirli bir dergaha müntesipdi, sanatkarlar ahi´idiler ve toplumun 90% fazlasi mutlaka bir dergaha intisap ederdi. Kisacasi herkes tasavvufu yasardi.
Mürsidsiz dinin yasanmasi mümkün degildir. Cünkü dinden kasit Nefsin, seytan yönelik olmasi hasebiyle, terbiyesidir. Hickimse, Allah tarafindan vazifeli kilinmis bir manevi ögretmene ulasmadan, kendi kendini tedavi, terbiye etmesi mümkün degildir.
Allah razi olsun
BizimYunus tarafından 5/18/2012 9:54:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
Esmize - Perihan Kılıç
Esmize - Perihan Kılıç
Yazılar da yiyecekler gibi. Lezzetli ve faydalı bir yemek yemiş kadar oldum.
Selâm ile.
Esmize - Perihan Kılıç
vakit bulabilirsem bu yazıya yeniden döneceğim inş..
umarım günde görürüz inş
cumanızı kutluyorum
saygı ve duamla
Esmize - Perihan Kılıç
Emeğinize Sağlık.
Çok Güzel Bir Yazıydı okuduğum.
Tebrikler Güzel Yazınıza.
Yeni Yazılarınızı da bekleriz.
Sizi Okumak Gerçek Anlamda Büyük Bir Zevk.
Saygılarımla.
TEBRİKLER.
TEŞEKKÜRLER.
Esmize - Perihan Kılıç
Değerli Kardeş...
Tasavvuf isim olarak da ususl olarak da bid'at'tır. Öyle hoş ve yerinde bir bid'attır ki ,insanın iskeleti gibi bütün vücudu ayakta tutan bir yol'dur. yazdıklarına bütün olarak katılmakla beraber usulen ve esasen anlaşılamamış haliyle "tasavvuf" bazı zaman ve ülkelerde yanlış anlaşılmış,yanlış yaşanmıştır.
Bizzat şahit olduğum olaylarda "tasavvuf" un ruh'u arındırma,perdeleri kaldırma vazifesi dikkate alınmayıp adeta bir "büyücülük" vesilesi gibi göründüğüni biliyorum.
mesela bir zamanlar memleketimizde insanların akın akın kapısına gittiği bir tasavvuf ehlinin yanına gitmiştim.
Bulunduğu mesciddeki elektrik tesisatında bir arıza olmuştu. O zat da arıza ile uğraşanlara "Arıza nerdedir?" diye sordu. Mihrabın altından çıkan sakallı genç adam elindeki sigortayı hoca'ya uzatarak" iste bu sigorta yanmıştır" dedi. Hoca eline aldığı sigortayı evirdi çevirdi ve " bir elektrikçi bulun da tamir etsin "dedi.
O zaman bu temiz yüzlü adamın hakikatten tasavvuf ehli olduğuna kanaat getirdim.
Selam ve saygı ile.
Esmize - Perihan Kılıç
erolabi
Ve ne muazzam bir çare..
Esmize - Perihan Kılıç
BizimYunus
Elbette Allahin dininin adi Islamdir. Fakat siz Islam adi altinda Peygamber Efendimizin ve onun sahabesinin yasadigi Kuran´daki Islami yasamaz iseniz neye yarar bu?
Lütfen yazilarima bir göz atin. Kuran ayetleriyle, bugün Kuran´daki islam yasanmadigini ispat etmeye calistim.
Sevgi ve Saygilarimla