- 2041 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
VAHŞİ AŞK -2-
Gecenin ilerleyen saatlerinde Cingöz Sezai Sur Dibinde sotalı bir yerde sakladığı katırı bağlandığı direkten çözerek mahalleye doğru çekmeye başladı. Bir de katır milleti için inatçı derler…Zavallı katır sucuk olmaktan kurtulmanın sevinciyle hiç itiraz etmeden Sezai’nin peşine takıldı. Ama sonradan öğrendiğimize göre katırın Sezai’nin peşine takılmasının asıl nedeni ona yol boyunca yedirdiği ‘’İncir Reçeli ‘’ imiş. Koskoca ömrü boyunca ilk kez böyle bir lezzetle karşılaşan katır, Sezai’nin peşine takıldığında Sezai’nin daha nice kısrakları hep bu ‘’İncir Reçeli ‘’ ile kendine meftûn eylediğini bilmiyordu tabii ki. Kısacası Nuri Alço dönemleri sona ermişti …Artık ilaçlı gazoz kullanılmıyordu. Devir ‘’İncir Reçeli’’ devriydi.
Cingöz Sezai katırı Kerime Ninenin evinin olduğu sokağa soktuğunda Nurullah Dede’nin çoktan Kerime Nine’nin evinin önünde nöbete başlamış olduğunu gördü. Nurullah Dede ise Cingöz Sezai’nin getirdiği bu sefil yaratığa, bu kemikleri tek tek sayılan uyuz katıra hayranlıkla bakmaktaydı.
‘’Hay Maşşallah…İşte at dediğin böyle olur. Gazi koşusuna çıkacak Safiye Sultan bile bu kadar güzel olamazdı. Çok sağ olasın evlat..İyi iş başarmışsın.’’ Dedi. Sezai içinden ‘’ Ben adamımı bilmez miyim..Yuttu enayi ‘’ derken dışından ‘’ Yakışır Nurullah Abime (!) ‘’ dedi. Tabii ki kendisine ‘’Abi ‘’ denmesi Nurullah Dede’nin kör olan gözlerini iyice kör etti.
Şimdi sıra Kerime Nine’yi evden çıkarmaya gelmişti. Bu iş de Sezai’ye kaldı tabii ki. Çünkü Nurullah dedenin o buruşuk dudaklarla ıslık çalması mümkün değildi-Hoş çalsa da Kerime Nine duymazdı ya- O Parkinsonlu ellerle cama taş atması da mümkün değildi.
Sezai yerden ufak bir taş aldı ve Kerime Nine’nin yattığı odanın camına fırlattı. Aaaa o da ne hemen anında ışık yandı…Kerime Nine duymuş olabilir miydi bu kadarcık bir sesi…Az sonra pencere açıldı ve küçük bir kafa göründü…Bu ,torun Melisa’dan başkası değildi. Dışarıda Nurullah dedeyi gören Melisa bir haltlar karıştırıldığını anladı tabii ki. Ve mecburen yalana baş vurdu.
-Ninem evde yok…Boşuna beklemeyin…
Nurullah Dede bu hikayeyi yutardı belki Ama Sezai yutmadı tabii ki ve en son bestesini patlattı hemen.
Bir taş attım pencereye tık dedi
Torunu çıktı ninem evde yok dedi vay vay
İnanmazsan gel yukarı bak dedi
Armut dalda kız balkonda sallanır vay vay
Şeker yemiş dudakları ballanır vay vay
Atalım mı arap kızı atalım mı vay vay
Senin için onbeş sene yatalım mı vay vay
Rakıyı da şaraba katalım mı vay vay
Demirciler demir döğer ocakta
Şimdi ki kızlar ne hoş olur kucakta vay vay
Öpüşürken yemek yandı ocakta
Armut dalda kız balkonda sallanır vay vay
Şeker yemiş dudakları ballanır vay vay
Atalım mı arap kızı atalım mı vay vay
Senin için onbeş sene yatalım mı vay vay
Rakıyı da şaraba katalım mı vay vay
Sesler ve ışıktan rahatsız olan Kerime Nine uyandı ve dışarı bakınca bembeyaz bir safkan İngiliz tayının yanındaki Kont ‘’Moron dö Stupid’i ‘’ gördü . Hayallerindeki erkek nihayet gelmişti. Torunu Melisa’nın eline çoktandır hayalini kurduğu laptop’un parasını sus payı olarak sıkıştırdıktan sonra yavaşça dış kapıya yöneldi…Kapıyı açarak kendini sokağa atmasıyla birlikte Aman Allah’ım!!!
Bu ‘’aman ‘’Allah’ım’’ garibim katırın ağzından çıkmıştı. Zavallı hayvancığın gözleri büyüdü, büyüdü…kocaman oldu. ‘’Olamazzzz’’ diye bağırdı. O uysal, kemikleri sayılan yaşlı katır gerisin geri dönüp dört nala mezbahaya doğru koşmaya başladı…Evet…evet…Sucuk imalathanesine doğru kaçıyordu katır. Hem de kıçına nişadır sürülmüş gibi dört nala…O hız ile Veli Efendi Hipodromuna çıksaydı kesin açık ara farkla tüm yarışları kazanırdı…’’ Lan böyle işin içine ederim ben..Karı neredeyse bir ton…Onun altında yamyassı olacağıma sucuk olayım daha iyi ‘’ diyerekten kesimhaneye kadar arkasına hiç bakmadan koştu…koştuuu…koştuuu…
Beri tarafta ise artık ok yaydan çıkmıştı. Bu gidişin dönüşü yoktu. Cingöz Sezai yolda bir evin önünde duran beyaz bir Hacı Murat’ın kelebek camını bir taşla indirip kapıyı açtıktan sonra Babasından öğrenmiş olduğu üzere düz kontak yaptırarak arabayı çalıştırdı…Nurullah Amca ve Kerime Nine’yi arabaya oturttuktan sonra kendisi oradan sıvıştı…Bundan sonrasında iş artık tamamen Nurullah Dede’nin maharetine kalmıştı. Kerime nine Kikirdedi.
-Becerebilecek misin?
Keramettin Dede kıpkırmızı kesildi.
-Kız o ne biçim soru öyle? Ne ayıp…
-Arabayı diyorum…Kullanabilecek misin?
-Haa o mu…Kolay…Az mı fayton kullandık Ada sahillerinde.
Kerime Nine aşk ile başını erkekinin göğsüne yasladı. Nurullah Dede’nin evden çıkmadan önce bütün vücuduna sürdüğü hacı yağının kokusu onu mest etmeye yetmişti.
Nurullah Dede önce debriyajı kökledi. Debriyajdan ayağını kaldırır kaldırmaz Allah ne verdiyse gaza yüklendi. Araba olduğu yerde bir ileri, bir geri yapıp zınk diye durdu. Kerime Nine içinden ‘’ İşte erkek…Şimdiden zangır zangır titretmeye başladı ‘’ diye geçirmekteydi. O sarsıntı esnasında eli vites koluna dokunmuştu…’’Abovvvvv ‘’ diye feryat etti.
Bir Hacı Muratta ne arasın diyeceksiniz ama vardı valla…Arabanın bu sarsılmaları üzerine şoför hotluğunun önündeki hava yastığı açıldı. Nurullah Amca ‘’Vay beee…Cami yıkılsa da mihrap yerinde. Kadındaki göğüslere bak ‘’ diyerek hava yastığını mıncıklamaya başladı. Sonra seslendi
-Kerime az geri çekilebilir misin hayatım ? Boğulacağım neredeyse…
Kerime Nine onu duyacak halde değildi. Sıkı sıkıya yapıştığı vites kolunu bırakmadan hırıltılar içinde cevap verdi.
-Haydi dokun bana…Sev beni…Yıllardır bu anın hayalini kurmaktayım.
Keramettin Amca şaşırdı tabii ki:
-Nur-u aynım yarım saatten beri seni mıncıklıyorum ya daha ne dokunmasından bahsediyorsun.
-Beni mi mıncıklıyorsun? Ayol saçımın teline bile dokunmadın…Asıl ben iki saattir seninle uğraşmaktayım …
-Benimle mi uğraşıyorsun? Yahu tırnağının ucunu bile dokunmadın.
-Allah Allah nasıl olur.
Keramettin Dede artık ne yaptıysa araba çalışmaya başladı ve vites değiştirmek için elini vites koluna uzattığında anladı her şeyi…İlk kez vites kolunun üzerinde birleşti elleri.
Artık E-5 Karayoluna çıkmışlardı. Bunu nasıl becerdiler ben de bilmiyorum ama becerdi Nurullah Dede…Hızla bir yerlere doğru gitmekteydiler ama nereye olduğunu kendileri de bilmiyordu. Her ikisinin de aklından geçen tek şey vardı : Bir an önce bir motel bulup halvet olmak.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte oldukça geniş bir tarlanın yanından geçmekteydiler…Tarlada kocaman kocaman papatyalar vardı. Tarlanın tam ortasında da başında hasır şapkası ile bir köylü vatandaş kollarını açmış sevgi ile onlara gülümsemekteydi. Nurullah Dede arabayı durdurdu ve bu güleç yüzlü çifçi kardeşe doğru yürüdü.
-Merhaba milletimin efendisi değerli köylü kardeşim. Müsaade edersen şuradan sevgilim için bir kaç papatya koparabilir miyim?
Güleç yüzlü köylü kardeş hiç kıpırdamadı…Cevap da vermedi.
Nurullah Dede arabadan indi ve bir kaç tane ay çiçeğini saplarından keserek deste yaptı…Korkuluğa ‘’Çok teşekkür ederim köylü kardeşim…Ürünün bereketli olsun ‘’ dedikten sonra arabaya dönerek elindekileri biricik sevgilisine uzattı. Kerime Nine bu jestten son derece memnun kalmıştı.
-Nurullah’ım…Aşkım benim…Senin her şeyin gibi papatyaların da kocaman…Ne harika bir insansın sen…Dedi.
Nurullah Dede ‘’Allah Allah benim neyim kocaman ki ? ‘’ diye düşüne dursun Kerime Nine hâla vites koluna takılı kalmıştı.
Nurullah Dede arabayı çalıştırmadan önce bir kez daha güleç yüzlü köylüye seslendi.
-Afedersiniz buralarda yakında bir motel var mı ? Varsa bize gösterebilir misiniz?
Türkiye gibi bir yerde…Hem de yollarda kesinlikle sorulmaması gereken soruyu sormuştu Nurullah Dede : ’’ Gösterebilir misin? ‘’ Aşağı yukarı her Türk vatandaşının birinci göreviydi göstermek… Birden koro halinde bir ses duydular…’’ Gösterelim anam !‘’
Hımmm…’’ Arabesk’’ filminden araklama yapacağımı sandınız değil mi? Çok yanıldınız… Nurullah Dede’nin Hacı Murat’a yanaşan bir Alamancı aileydi bu koro…Anne ,Nurullah Dede’nin korkuluktan yardım istediğini görünce oğullarına…’’ Amca’ya motelin yerini gösterin ‘’ demiş; oğulları da kibarca ‘’ Gösterelim anam’’ diye cevap vermişlerdi. Belki de ilk kez ‘’Gösterebilir misin ? ‘’ sorusuna gerçek manada cevap veriliyordu ülkede.
Alamancı Aile bizim kaçaklara 20 Km ilerideki bir motelin yerini gösterdi. Nurullah Amca tekrar arabaya bindi ve Sezai’den gördüğü üzere düz kontak yaparak arabayı çalıştırdı ( işin bu kısmını karıştırmayın gayrı…Parkinsonlu bir herif bu kadar işi o görmez gözlerle nasıl beceriyor filan diye sorup da tepemin tasını attırmayın…Oluyor işte…Mucizelere inanmıyor musunuz yoksa ? )
Neyse efendim bir beş km. kadar daha yol aldıktan sonra nihayet sağ tarafta bir motel gördüler…Daha doğrusu motel gördüklerini sandılar… Çünkü Hıyarağasının biri güya espri olsun diye yol kenarındaki ahırının üzerine ‘’ Moo- Hotel ‘’ diye tabela asmıştı. Nurullah Dede ve Kerime Nine bunu tabii ki Motel olarak okudular ve direksiyonu o tarafa kırdı Nurullah Dede…Çok acelesi vardı…Kırk yılda bir yakalamış olduğu ereksiyonu kaybedemezdi. Son sür’at Moo-Hotele doğru gaza yüklendi.
Az sonra Hacı Murat paldır küldür Moo-Hotelin kapısından içeri girdi. Nurullah Dede artık sarı samanların üzerinde sırt üstü yatmakta ve Kerime Nine de onun üzerinde boylu boyunca uzanmaktaydı.
-Aşkııımmmm…Nihayet…Ama biliyor musun nefesimi kesiyorsun.
Kerime Nine’den ses çıkmıyordu. Sadece körük sesine benzer bir soluma duymaktaydı Nurullah Dede. Sevgi ile aşkının narin tenini okşamaya başladı.
-Maşallahh..Maşallah ne kadar pürüzsüz bir tenin varmış. Kadife gibi adeta.
Kerime Nine den yine ses çıkmadı. Nurullah Dede ‘’Bir de soyunmama müsaade etse ne güzel olacak ama üzerimden kalkmıyor ki…Sanırım işi uzatmak istiyor ‘’ diye düşünerek kalçalara el attı. Kerime Ninenin kalçaları oldukça iriydi ama bu kadar da değil hani…Nurullah Dede mıncıklamaya başladığı kalçaların iriliği karşısında adeta dona kaldı. Daha sonra sevgilisinin o mübarek başını okşamaya başladı. O da ne?
-Sevgilim…Kafanı bir yerlere mi vurdun. Kafanda şişlik oluşmuş. Ah benim canııımmm…Öpeyim de geçsin.
Sevgilisinin kafasındaki şişlikleri öpmeye başladı…Ve nihayet Kerime Nine de Nurullah Amca’nın bu derin aşkına karşılık verdi onun yüzünü yalayarak. Nurullah Dede yüzünün yalanmasından son derece memnun bir vaziyette mayışamaya başlamıştı ki sert bir sesle irkildi…
-Hooooppp…Ne oluyor lannn…Benim avratla, Hem de benim ahırımda…Bu ne namussuzluk, bu ne edepsizlik, bu ne ırz düşmanlığıdır böyle? Ben adamı ne yaparım haaa? Ne yaparım???
Önce üzerindeki, sonra Nurullah Dede ok gibi fırladılar yattıkları yerden… El yordamı ile gözlüklerini bulan Nurullah Dede karşısında azgın bir boğa olduğunu görünce neye uğradığını şaşırdı…Az önce halvet etmek üzere olduğu dilber ise Moo-Hotel’in en nadide ineklerinden Hollanda uyruklu Eva Won Holştayn’dan başkası değildi.
Boğa bağırmaya devam etti.
-Ben adamı ne yaparım ulan haaa…Ne yaparım…Bana adıyla sanıya Boğa dö la Montafon derler.
Nurullah Dede öyle kuru gürültüye papuç bırakacak adam değildi. Tam eline sopayı alıp Dö la Montafon’a girişecekti ki Kerime Nine ok gibi yetişti ve Boğaya çıkıştı.
-Ne bağırıyorsun lan gavat..Sen bana az şeyler mi yaptın. Naapalım oldu bir kere..Kör tuttuğunu demişler…O senin Holştaynı, sen de beni…Berabereyiz…Haydi uzatma da işimize bakalım…Haa bu arada çok teşekkürler…baya iyiydi.
Nurullah Dede de Eva won Holştan’a geçirdiği aşk dolu dakikalar için teşekkür etti ve takrar arabaya binerek motele doğru yola koyuldu bizim iki kaçak.
SONRA NE Mİ OLDU?...ASIL OLANLAR İŞTE O MOTELDE OLDU…BEKLEYİN DE GÖRÜN ARKADAŞLAR.
YORUMLAR
hocam muteşemsiniz valla ne denirki adı üstünde vahşi aşk çok çok güzeldi hep gülerek okudum sizinde gülmeniz dileğimle saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Allah gülmekten ayırmasın sizleri.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Allah gülmekten ayırmasın sizleri.
Selam ve sevgilerimle.
:)))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
)))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
frenim tutmuyo,,yorum yazamıcam:)))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Hocam Allah sizi bildiği gibi yapsın. Ben sizin sonunuzu hiç iyi görmüyorum. Sizi evlendirmek farz oldu, yoksa siz İstanbul da ki ikiz kulelere tırmanacaksınız. Size artık eli ayağı tutan gözü gönlü gören güzel bir hatun kişi bulmak lazım.
Çok güzeldi çok komikti ve de çok muzırcaydı
tebrikler
sevgiler selamlar
sami biberoğulları
Elini çabuk tutsan iyi edersin..Durum vahim yoksa.
Selam ve sevgiler.
sami biberoğulları
Sen normale dönmeye çalışıyorsun ama arkadan bir şok dalgası daha geliyor...Demedi deme...
Delam ve sevgiler.
sami biberoğulları
Allah gülmekten ayırmasın sizleri.
Selam ve sevgilerimle.
hadi bakalım başlarına neler gelecek merakla bekliyorum aksiyon olsun şöyle katiller hırsızlar falan birbirine aşık bu iki yaşlı çiftin onlarla karşılaşmasını hayal ettikçe gülüyorum.selamlar sevgiler gönderiyorum
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler.
sami biberoğulları tarafından 5/18/2012 12:38:12 AM zamanında düzenlenmiştir.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sezai incir receli ha süper valla birde katır üçlüsü çok iyi
katırın adı ne ''H''
SELAM VE SEVGİLER
Kırkından sonra azanı demişler mezbaha paklarmış,katır haklı bu işte.
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler.