- 522 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖYLE BİR YERDE..-6
( yıllar akıp giderken aynılaşan zamandaki değişimdeki iç sesler)
OĞUL
Olağan zamanın akıp gittiği bir deniz kenarında çalkantılara karışmış hayatımıza alışmaya başlamıştık ne kadar alışmak sitemesekte.Bir yüzümüz hüznün yosunlarını büyütüyordu.
/kalin ]
Artık eskisi gibi dışarda fırtınların ses çıkarması yada şimşeklerin odamıza düşmesine bile umursamayacak kadar süngerindeki yüreğimize hatıralarımızı çekip buğulu camlardan arasıra baksakta.
Değişmeyen gerçeğimiz rutin hayatımızda ince bir pınarın bir çaya karışımından sonra denizin kenarında tuzla martıyla balıkla buluşup karışmasıyla akıp gidiyordu. Babam her zaman ki hüznünü mutfağa koyduğu açelyasıyla uğraşıp, sessizce onlarla konuşurdu.
Artık ben hastanede çalıştığım sıralarda ona sırdaşlık edecek iki saksı çicek vardı.Ona ben yokken yoldaşlık eden birşeylerin olması bana azda olsa teselli veriyordu. Sıkıntılarım iiçten içe beni kemirirken bazı zaman içimde ağırlıklar oluşurdu.
Biri sağ omzuma düşen babam, biri sol omzuma düşen iyileşmek için bekleyen hastalarım üçüncüsü sol göğüs kafesimin altında bana batan İreme duyduğum özlem ve sevgi.Bunları düşünürken anlamaya başlamıştım yeni kötü bir huy edindiğimi.
Herkese yalan söylemeye başlamıştım şimdi çok iyi anlıyordum. En kötü ölmek üzere hastalarıma düzeleceksin iyileşeceksin derken, İrem’ e babamın hakkında evet çok iyi demeye başlamıştım.
Onu üzmemek için hüznülü yüzümü bir kenara atıp gülümsemeye başlarmıştım. Aynı şeyi babamın yüzündeki annemin hatıralarını görüp üzüleceğime ona gülümsemelerle, hastalarımdan çok İrem’ i anlatmaktan çok izlediği dizilerin özetlerini anlatmaya çalışırdım.
Oysa ona hep annemi anlatmasını yada benim çocukluk anılarımı anlatmasını isterdim içimden. Çünkü hayata dair annemden sonraki tek kalan kişiydi babam.
O hayattayken çocukluk anılarımı ilk yürümemi ilk sözümü annemin beni emzirişlerini ilk hastede gözümü açtığımdaki anda annemin gözlerindeki bakışların hepsini ama hepsini anlatmasını istedim.
Oysa ben ne yapıyordum havadan sudan şeylerle onun eski hatıralarından kurtara bilmek için rol oynamaya başlamıştım. Hepsi ama hepsi ezberlenmişti. Kopardığım tekvim yaprakları dahi bir kaç kelimesi dışında aynıydı.
Zemheri soğuğu, kırlangıç fırtınaları ve daha nicesi... Özlem rüzgarları ve dğanın kanunu benim hayat yelkenimi açmamı söylediğinde konuyu açmıştım önce İrem’ e
"Benimle kalan hayatını paylaş aynı yastık baş koyduğumuz yol olsun" dedim.
Babama söylediğimde onun cevabını yıllar sonra ilk kez gözlerinde bir gülümseme gördüm. Beni sağ koluyla omuzlarımdan sarıp tıpkı o eski zamanlar gibi sarstı " oğlum" dedi.
Sevinç gözyaşları döküldü yanaklarına. O sırada beni o kadar sıkı sarmıştıkı sol omzum ağrımıştı. Ve bir o kadar bendenim bir tüy gibi sallanmıştı adeta.
"Uçma vakti evlat.Keşke annende görseydi. İrem kızım olması sevincimi dahada artırdı" dedi.
Hemen kendi odasına koşarak gidip avcunun içinde sımsıkı yumruk halinde geldiğinde, yumruk yapan eli titreyerek bana uzatırken açıldı. Öylesine sıkmıştıki elinde ki madolyonun izi ellerine çıkmıştı.
Titrek bir o kadar sevecen sesiyle,
"Oğul, bu annenin vasiyetiydi.- Mustafam evlenecek olursa bana ilk karşılaşmamızda aldığın bu madolyonu ona ver.Ver ki onun aşkıda bizim ki gibi ebediyete kadar yaşasın- demişti. Şimdi bunu almanı ve gelinimin boynuna takmanı istiyorum " demişti.
O an gözlerim kendini tutmadı. bu sefer ben ona o kadar sıkı sarıldım ki kendinden geçmişlişliğindeydi sanki zaman.
*******
( hüzün yapraklarını yeni sürgünlerle tazelerken yeni bir başlangıç)
KIZ & OĞUL...
Küçük bir düğün salonunda onbeş kişilik bir imza alkışı kıyılır kopar alkışlar.İrem’in şahidi babam olurken, benim şahidim hastanemizdeki bizi çok seven temizlik işinde çalışan Remzi olmuştu. ( Remzi’nin annesi benim iyileşen nadir hastalarımdandı Bu yüzden bizi her kantinde görüşünde yanımıza yaklaşır iyi dileklerini ve minnetini belli eder.Annesinin yaptığı iki poçayı bize getirirdi selamıyla.
İşte o zaman ona söz vermiştik.O yersiz gibi konuşan adama. Bizim birbirimizin gözlerinden anlamış sevdiğimizi. Onun boş adam olmadığını biliyordum. O en büyük hayat diplomasını yüreğinde taşıyan bir adamdı.)
*******
Artık İrem’in ailesine ve babamın oturduğu evin orta bir yerinde, orta katta, orta büyüklükte bir ev tutarken herşeyin ortalamasını almaya çalışsakta.Ortada kalan tek babamdı aslında.
İrem de bunu biliyordu ve bunu ortadan kaldırmak için elinden gelen herşeyi yapıyordu. Benim babam olduğu için değildi yaptıkları. O benim gibi insanı insan olarak sevenlerdendi. Ve yüreği cennet kadar sıcak bir o kadar sevecendi.
******
( yıllar akıp giderken fidanların dibine düşen damlar büyütüyordu başka şeyler)
BABA-OĞUL-KIZ
Her akşam yemeğine babamıda İremle birlikte alıp akşam yemeği yemek için üçüncü kattaki dairemize gelirdik. Çarşamba harici günler.
Çarşamba önces salıdan babam fasulyeyi ısladığını söyler birşey yemeden gelmemizi temihlerdi. Bizde öyle yapardık. Remzinin çöreklerini bile kağıda sarar babamın yaptığı akşam yemeğine giderdik..... [
klavye yordu yine....duamlasın değerli yazar kalem...Allah şifa versin çabuk iyileş......
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.