- 4030 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
VAHŞİ AŞK -1-
Kerime Nine Mahallenin fırlamalarından Cingöz Sezai’nin getirdiği mektup karşılığında ona bir yirmilik verdikten sonra alzaymırlı elleriyle güç bela tuttuğu lavanta kokulu mektup zarfını yarım saatlik bir uğraşıdan sonra açtı ve içindeki pembe kağıt üzerine Krill- Urartu alfabesi karışımı bir alfabe ile yazılmış olan mektubu okumak için 7,5 Miyop, 5,5 Hipermetrop ve numarasını kendisinin bile unuttuğu astiğmat gözlüğünü aramaya başladı. Ararken de kendi kendinse kızdı tabii ki. Nereye koymuş olabilirdi acaba? Hay Allah şimdi bu mektup da gözlüksüz okunmazdı ki. Çaresiz en küçük torunu Melisa’yı çağırdı.
-Rukiyeeeee…Kız koş gel bakalım az…
Az sonra elma yanak, kiraz dudak sekiz yaşlarında bir kız çocuğu Kerime Ninenin odasına geldi ve sordu.
-Nineciğim Rukiye kim?
-Ayol senin adın Rukiye değil mi?
-Hayır nineciğim..Benim adım Melisa?
-Her neyse…Sen benim torunumsun değil mi?
-Evet nineciğim maalesef…
-O zaman söyle bana benim gözlüğüm nerede?
Melisa şaşkın şaşkın ninesinin yüzüne baktı.
-Nerede olacak nineciğim burnunun üzerinde.
Kerime Nine elleriyle yoklayınca gerçekten de gözlüğünün burnunun üzerinde olduğunu fark etti. Melisa’yı bir el işaretiyle odadan postaladıktan sonra biricik aşkı Nurullah Beyden gelen mektubu okumaya başladı.(Tabii ki mektubun bir ucunun yanık, sayfalarının göz yaşlarıyla ıslanmış ve de Nurullah Dedenin elinin çizilmiş olduğunu söylememe gerek yok sanırım. ) Aynen şunları yazmıştı Nurullah Bey…Ya da Dede…Her ne ise…
Nur-u Aynım ( Gözümün nuru ) zart-ı âlinizin ( aslında zât-ı âli yani yüce şahsiyet olmalıydı ama zart-ı âli yazınca yüce zartınızın oldu ama Kerime Nine nasılsa bir mok anlamıyordu yazılanlardan Neyse…) aşk-ı derûnundan sinem çâk çâk oldu. ( Bu ne demek ben de bilmiyorum. Bir sinem geçiyor ya her halde Sinem bilir. ) Âteş-i sûzan-ı firkatiniz ( Yani ayrılığınızın yakıcı ateşi ) bendenizin ( yani kölenizi n ) cism-ü canını ( E canım bu kadarını da anlayın gayrı ) helak eylemektedir…Leyl vü Nehar ( Gece ve gündüz ) zâtınızı tefekkür etmekten bîtab düşen bedenim muradımızın şem’inin ( dileğimizin mumunun ) ne zaman ziya vereceğinin hayalini kurmaktadır. Ey dilber-i bî vefa…Allah rızası için bir defa…
Aslında mektup daha uzundu ama Kerime Nine iki saatte ancak yarısına kadar okuyabildiği için oldukça yorulmuştu. Hem bir halt da anlamıyordu. O bakımdan direkt mektubun sonundaki şiire gitti gözleri. Nurullah Dede biricik aşkına müthiş romantik ve duygusal bir şiir yazmıştı. Aynen şöyle
AYIMA
Ne zaman mehtaba baksam seni,
Sana baksam ayı görüyorum.
Sen benim karanlık gecelerimin
Ayısın ayı…
Aşkım, bir tanem
Ayım benim.
Ve devam ediyordu şiir…
Ah le yar yar yine başımda sevdan
Ah le yar yar geceler kara zindan
Ah le yar yar bir parçacık canım var
Onu da sen al...
Her kes bu şiirin Alişan’ın olduğunu sanıyordu ama yalan… Nurullah Dede’ye aitti aslında.
Kerime Nine gözyaşlarıyla giryan, sinesi püryan bir vaziyette şiirini okuduktan sonra çarpıntısı tuttu. Yine Torunu Melisa’ya seslendi.
-Dürdaneeee…Kızım çabuk gel…Pansiyonum yükseldi. Hapımı ver bana.
Az sonra Melisa geldi yine
-Of nine yaaa…Yine mi o tımarhane kaçkını Nurullah Dededen mektup geldi?
Ninesine tansiyon haplarını verip odadan çıktı.
Biraz kıçı düzelttikten sonra Rukiye Nine mektubun okumadığı kısımlarına baktı ki ne görse iyi…Nurullah Dede olacak sapık açık açık ‘’ Gel kaçalım artık…Yetti gayrı düz duvarlara tırmandığım.’’ Diye yazmış ve de eklemiş.
Hayde gidelum hayde
Dağa k’arayemişa
Elun nişanlisina
Ben nasil deyim hayde
Çiktum çami budadum
Endurdum yarisina
Boyle sevda mi olur
Girsun yerun dibina
K’izilağaç fidani
Tepeden budanur mi
İnsan sevduği yardan
Bu k’adar utanur mi
Endum dere duzina
Aşlamayi aşladum
Sevdaluk eyi şeydur
Ben da yeni başladum
Kerime Nine bu buram buram aşk kokan çağrıya karşılık vermese olmazdı elbette. İkindi üzeri başlayarak yatsıyı müteakip bitirdiği şu satırları yine Cingöz Sezai vasıtasıyla Nurullah Dede’ye yolladı.
Baban beni babamdan da birkerecik istesin
Baban beni babamdan da birkerecik istesin
Allahın emri ile Allahın emri ile gelinim olsun desin
Gelinim olsun desin.
Mektubu alan Nurullah Dede Parkinsonlu elleriyle zorlukla açtığı zarftan çıkan mektubu okuyunca öfke ile söylendi.
-Hay senin hafızana tüküreyim e mi Kerime... Ulan bu güne kadar yüz kere istemedim mi Vermiyorlar işte ...Vermiyorlarrrr. Ama bu sefer yapacağımı bilirim ben.
Sabaha kadar düşündü Nurullah Dede...’’Bu güne kadar niçin alamadım Kerime’yi?’’ diye. Sonunda buldu..Kerime daha Sıbyan Mektebinde okudukları yıllardan beri hep Beyaz Atlı bir prensin hayalini kurmuştu. Oysa Nurullah Dede her seferinde elinde beyaz güller, Üzerinde beyaz takım elbise ve altında beyaz bir Kadillak ile gitmişti Kerime’ Ninenin kapısına...Gerçi Kerime Ninenin daha önce evlendiği diğer kocalarının da beyaz atları yoktu ama olsun...Beyaz bir at ile onu kaçıracaktı...Yaptığı bu muhteşem planı uygulamaya koymalıydı mutlaka.
Sabahleyin iş yine Cingöz Sezai’ye düşüyordu. Cingöz ise her zaman olduğu gibi posta güvercinliği sayesinde elde ettiği servetine yeni servetler katmak üzere sabahın köründe Nurullah Dede’nin kapısında beklemekteydi.
Nurullah Dede on rekat Sabah namazı kıldıktan ve gazasının vatana, millete hayırlı olması için dua etikten sonra Sezai’yi yanına çağırdı.
-Bak evladım bu gün sana çok mühim bir görev vereceğim. Öncelikle bana beyaz bir at tedarik edecek ve onu Kerime Teyze’nin evinin kapısı önüne bağlayacaksın tamam mı?
Sezai içinden ‘’ Moruk iyice kafayı yedi...Lan ben nereden bulayım şimdi at...Hem de beyaz’’ diye düşünmeye başladı. İşte o anda beyninde bir şimşek çaktı...Evet...Sur Dibi...Oradaki sucuk imalathanelerinden yaşlı bir at alabilirdi.
-Nurullah Amca sana Köroğlu’nun atını getiririm istersen..Sen yeter ki paradan haber ver.
-Para kolay...Kefen parası olarak sakladığım bir on bin liram var..Onu sana veririm...Sen yeter ki atı getir .
Sezai on bin lirayı aldı ve doğru sur dibine gitti. Ama şansından değil beyaz, doru bir at bile yoktu. Tüm kesimhanelere baktı...Nihayet en sonuncusunda beyaz bir katır gördü. Sıkı bir pazarlıktan sonra iki yüz elli lira vererek katırı aldı. Nasılsa ne Kerime Nine ne de Nurullah Dede at ile katırı ayırt edecek gözlere sahip değildiler. Ancak mahalle milleti malum meraklı olur onu bir katırla dolaşıyor görürlerse bir sürü soruya cevep vermesi gerekirdi. O bakımdan Katırı şimdilik orada bırakıp tekrar mahalleye geldi. Nurullah Dede’ye dürüst görünmek için de ona beşyüz lira geri vererek atı sıkı bir pazarlık sonrasında dokuz bin beşyüz liraya aldığını söyledi.
Plan tıkır tıkır işlemekteydi...Akşama doğru Nurullah Dede son kez mektup yolladı Kerime Nine’ye:
Salın da gel meydan kız görsün
Serpil de gel düşmanlar ölsün
Hopla da gel gel yanıma
Vallah kıyarım canıma
Serpil de gel gel yanıma
Vallah kıyarım canıma
Kınalı parmaklar ne güzel eller
Sarmaya yakışır o nazik beller
Hopla da gel gel yanıma
Vallah kıyarım canıma
Serpil de gel gel yanıma
Vallah kıyarım canıma.
Nurullah Dede mektubunun sonunda kesinkes uyarıyordu Kerime Nineyi: ‘’Gece geç saatte göndereceğim atın üstüne bin…Aman gözünü seveyim mutlaka üstüne… Sakın altına olmasın. Bu hususa özellikle dikkat et ki sakata gelmeyelim.’’
Ah zavallı ahh…O hayvanın katır olduğunu bilseydi hiç endişe eder miydi altı ya da üstü diye ?
DEVAM EDECEK EFENDİM MERAK ETMEYİN…ASIL CURCUNA BUNDAN SONRA ZATEN.
YORUMLAR
Oyyyyyyyyyyyyyy offffffffffffff anam karnım ağırayiii daaaaaaaa....selam ve kalemlarımla
sami biberoğulları
Selamm ve sevgilerimle.
hocam yazınız çok güzeldi ne varki bizim sucuklarda pahalanacak bu gidişle katır sucuk olamadı ne yazıkki inşallah görevi bittikten sonra asli yerine dönerde bizde ucuza sucuk yeriz efendim çok çok güzeldi başlangıç olarak kutlarım sizi emeğinizi saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Katırın sucuk olamamsna üzülme..Çünkü Bu geceki bçlümde işler tamamen değişecek..Okuyıunca göreceksin zaten.
İlgine teşekkürlerimle selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
sami biberoğulları
Devamı daha komik olacak..O konuda garanti veririm de nasıl anlatsam bilemiyorum...Biraz daha muzırlaşacak olay maalesef.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Baba Karslı, Anne Trabzonlu, Yirmi beş sene aynı yastığa baş koyduğum eski eşim Fethiyeli olunca ve de Batmandan Kocaeli'ye geniş bir alanda görev yapınca o şive kendiliğinden oluşuyor.
Selam ve sevgiler.
adi ayırlısı be ya,,dooomaneyi azır edem mi Kerime Nineme:))
beyaz atlı şimdi geçti buradan
beyaz atın süvarisi yorulmuş...
merakla bekliyorum ne olacak...
selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Doomane içın acele etmeyesizn be yav...En ıyısı bir baytar bulasın...Gelecek bölümde vardır bi çok sürpriız.
Selam ve sevgiler.
:))))))))))))))))))))))))))))
"Ayım benim" derken kalbımin titreştiğini hissettim adeta ...Alzaymır ile parkinson birleşirse heralde çocuk Benjamin Button olur ...
bence beyaz atı meşhur sucuk fabrikalarına bakmalıydı. kesin bulurdu..
Çok güzeldi valla.Karadeniz şivesini de tam çakmışsınız maşallah.
:))))
Tebrik ediyor,saygılar sunuyorum...
sami biberoğulları
Karadeniz şivesine gelinde : Haçan ana tarafundan Sürmeneliyuz daaa..
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Yahu karabatak gibi oldun bu aralar...Eskiden daha çok takılırdın siteye...İnşallah bir rahatsızlık yoktur.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Gelecek bölüm biraz daha muzır olacak ama daha komik olacak.
Selam ve sevgilerimle.
Allah sizi bildiği gibi yapsın ne diyeyim çok güzel olmuş ellerinize sağlık tebrikler
selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Bir sonraki bölüm daha bomba..İyi hazırlan gülme krizine..
Selam ve sevgilerimle.
önünüze bakın,hiç birşey yokmuş gibi yapın,gizlice takip edin,selamlar gönderiyorum...
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler.