TELEFONUN KABLOSU KISA
Mİsafirlikte olduğum bir zamanda sık sık vakitsiz olduğu gibi yine vakitsizce çaldı telefonum.
Saat gecenin 23’ü. Utana sıkıla, eğile_büzüşerek yüksek müsade dileyerek yan odaya geçiyorum.
Arayan bir haftadır tanıştığım Şaban dayı.
Oğlunun mahkeme işleriyle uğraşıyorum.
Ardımdan odaya giren kaynanamla birlikte; ’’bu konuda aramış olması gerekir’’ diyerek telefonu açıyorum.
’’ Ne yaptın oğlum’’ deyip henüz cevabımı almadan ’’ben ev telefonuyla arıyorum bana ev numarasını versene seni arayayım’’ deyiverdi.
Kaynanamdan müsade istemeden anlayıvermiş olmalı ki bana evin numarasını söylüyor. Ben de dayıya misafirlikte olduğumu, verdiğim numaranın benim olmadığını söyleyerek verdim numarayı.
Cep telefondaki arama biter bitmez misafirlikteki telefon çalıverdi.
’’Alo Aykut oğlum özür dilerim’’
_Estağfurullah özür dilenecek bir şey yok dayı.
’’Yok yok oğlum sen beni aradığında evde misafir vardı senle rahat konuşamadım.
-Önemli değil dayı ben de yarına bıraktım. Yanına gelecektim. Anladım rahat konuşamadığını. Ben de rahat değilim ondan bunu düşündüm.
Dayı heyecandan kendini unutmuş olmalı ki;
’’Önemli değil oğlum çık dışarda konuşalım.’’
-Dayı odadan dışarı çıkamam. Telefon kablosu yetişmez. Hem gürültüden ev rahatsız olur.
’’Olsun oğlum dışarı çık sokağa kimse rahatsız olmaz’’ deyivermez mi.
Ardından misafirliğin de adabını bozan bir kahkaha, hıçkırık, öksürük ve envai türden tufan.
Elimde ahizesini sıktığım telefon ve kelimeleri cümlelerle bağlayamadığım Şaban dayının sesi.
’’Herşeyi sana bıraktım.’’
’’Sen en doğrusunu bulursun.’’
’’Karar’’
’’Aklın’’
’’Oğlum’’
...........
Ondan sonra ne dedıyse evet dedim çaresizce; bakalım sonraya ne çıkacak.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.