- 1283 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Uykuyla Dans
Uyuyamıyordu genç adam. 48 saat içinde sadece 2 saat uyumuştu. İşi olduğundan değildi az uyuması. Uyuyamıyordu. Yatağı kabul etmiyordu onu. Koynuna alıyor evirip çevirip tükürüyordu. Genç adam sıkıntı içindeydi. Uyuması gerekiyordu. Uyuyamıyordu.
Sinirleri geriliyor, kemikleri sızlıyor, eklemleri ağrıyordu. Aylardır çok uyuyup aylaklık etmesinden yakınıyordu ama şu iki günde uykunun ne demek olduğunu anlamıştı. Keşke yine aylaklık edebilseydi. Uyuyamadığı her saniye dünyaya sövüyordu. Aklına gelen ne varsa sövüyordu. Siyasetçisine, sanatçısına, yastığına, hoşlandığa kıza, hoşlanmadığı kızlara...
Kalktı kitap okudu uyuklarım hevesiyle. Olmadı kitabın sayfalarını hızla geçmesine rağmen gözlerinde uykudan eser yoktu. Hatta kitaba yoğunlaştıkça daha da ayılıyordu. Olmuyordu. Kitabı en heyecanlı yerinde fırlattı attı. Okuyarak olmuyor belki yazarak olur diye açtı bilgisayarını yazı yazmaya başladı. O anda yazacağı şey tabi ki uykusuzluktu. Çektiği ıstırabı ve hatta işkenceyi yazıyordu. Gelmesini umut ettiği uyku gelmiyordu. Yazdığı yazı da uykusuzluk etrafında dönüyor bir yere varmıyordu. İyice sinirlenmişti. Ne ilham perisi ne de uyku onu ziyaret etmiyordu.
Sandalye de oturmasından dolayı beli de müthiş bir şekilde ağrımaya başlamıştı. Bu kötüydü. Artık uykusu gelse bile vücudu ağrıyı bahane ederek yine daldırmayacaktı onu uykuya. Vazgeçti adam uykudan. Ve hala yaşadığı gün olan dün 2 saat uykuyla sınava girmişti. Ve hiç uyumadan bulunduğu günde yapılacak olan sınava girmeyi düşünüyordu artık. Gerçi zorunluluktan düşünüyordu. Uykusu gelmiyor gelse bile o saatten sonra uyuması halinde sınava yetişemeyeceğini biliyordu. Tam anlamıyla bir boşvermişliğin içindeydi, gözleri yorgun, bedeni yorgun bir şekilde.
Ayağa kalktı genç adam. Yalpalıyordu. Bedeni gücünü çoktan kaybetmişti. Uykuya ihtiyacı vardı ama yatak gözüne bir çin işkencesi gibi görünüyordu. Camdan bakınca günün aydınlanmaya başladığını gördü. Sınava kadar da uyumazsa 3 gün olacaktı. Sınavda göreceği halüsülasyonları düşünüyordu. Sonra durdu düşündüğü bütün o halüsülasyonlara sövdü. Güneş doğmaya başlamıştı. Yavaş yavaş odayı şereflendiriyordu. Genç adamın yüzüne vuran güneş ona yatmasını söylüyordu. Bütün gece gelmeyen uyku müthiş bir gecikmeyle randevusuna gelmişti.
Genç adam bu sefer de hem yorgun hem uykulu bir şekilde uyumama savaşı verecekti. O saatte uyumak sınavı kaçırmak demekti. Ve o sınav final sınavıydı. Girmezse kalırdı. Düşündü. Derse sövdü. ’Ben dedi acılar çekiyorum kıçı kırık ders benden önemli mi ? Seneye veririm nedir’ diyerek attı kendini yatağa. Güneş iyiden iyiye odaya teşrif etmiş, genç adama yorgan olmuştu. Genç adam özlemle beklediği şeye; uykuya kavuşmuştu. Uyudu, gönül rahatlığıyla uyudu. Dersten kalmanın en ufak pişmanlığını, üzüntüsünü yaşamadan....
Ahmet BAYRAM