- 570 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
“İnsan”ın Telif Hakkı Kimde?
“İnsan”ın Telif Hakkı Kimde?
Telif Hakkı: Bir düşün ya da sanat yapıtını yaratan kişinin bu yapıttan doğan haklarının tümü.
Madem her sanatçının sanatından telif hakkı oluşur, o halde insanın “DNA”sını dizen, insanı planlayanın da insan üzerinde hakkı vardır. Bu da salat; tebrik, tezkiye(zikir), dua, istiğfar(Af dilemek), rahmet istemek şeklinde olabilir.
Telif hakkı kullanım hakkıyla aynı değil. Telif hakkı bilgi, data üzerinden oluyor; marka üzerinden. Kullanım hakkı benlik üzerinden olur. “Ben” bedeni kullanır!
İnsan üzerinden konuyu açmaya devam edeyim; insanın yaratıcısına telif ödemek gibi bir yükümlülüğünün olduğu kanaatine varıldığında iki durum çıkar. Birinci durumda insanı bir yaratıcı güç yaratmış ve ondan yaratış maksadına uygun şeyleri bekler, telif de ister. İkinci durum; insan kendini yaratmışsa yani tamamen evrim sonucu kendi imkanlarıyla gelişmişse telif hakkı kendinde olacaktır. Bu iki durum da bu boyutta mevcut bilgilerle inanç olarak devrededir.
Yaratanın tekliği açısından “İnsan kendini yarattı” ile “İnsanı mahiyeti bilinemez bir güç yarattı” aynı kapıya çıkar ikisinde de yaratan tektir. İnsanı yaratan kudret kendini de yaratmıştır, değilse onu da yaratan başka olur ki bu sonsuz yaratma zincirini başlatır. Yani yaratan önce kendini yaratmalı ve tek olmalı. Diğer bir durumda da yaratan insan ise kendini yarattıktan sonra tapınacağı ilahını da yaratır. Yine yaratan tektir! Burada “La ilahe illallah” (İlah yok Allah var) ne kadar manidar değil mi? Çünkü yaratan konusunda insanla başka bir gizemli varlık arasında ikilem var ve “La ilahe illallah” ile bu ikilem kaldırılıyor. İnsan mı ilahını yarattı, ilahı mı insanı yarattı ikileminin cevabını din “La ilahe illallah” diyerek veriyor. Benim dikkati çekmek istediğim husus şu; ister insan kendini ve ilahını yaratsın, ister ilahı insanı yaratsın her iki durumda da yaratan “tek” oluyor! “Zerre küllün aynasıdır” hakikatinden yola çıkılırsa yine teklik bulunur. Bir noktadan evrenin doğumunun veya tüm evrensel bilgilerin bir noktada toplanmasının sırrı görülür. Bir nokta kadar tohumda kocaman ağacın tüm bilgileri var, insan tohumunda da var elbet; bu kainattaki işleyişin bilgi (Data) üzerinden işlediğini gösteriyor, “Kün” işliyor.
Soyut olan bilginin somutlaşması her boyutta o boyuttaki sekenelerin, varlıkların algılayacağı nesnelerle olabilir. O halde sınırsız ve sonsuz bir ilim var ve o ilim algılanabilir boyutlarda somutlaşıyor. Sanatçının aklındaki soyut fikirler heykel için kil, resim için tuval, şiir için kağıt gibi somut araçlarla kendi boyutuna aktarılıyor.
Eğer “İnsan kendini yarattı” denirse hiç bir kudrete karşı yükümlülüğü olmaz! “İnsanı mahiyeti bilinemez bir güç yarattı” denirse o gücün hakkı olan telifin ödenmesinde aracılar olacaktır.
Dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da sanatçının telif hakkının korsanlarca kapılmaması. Bu da taklit ve aracılarla olur. “İnsan”ın telif hakkını da aracılar kapmak ister, yüzyıllarca bunun için ne dümenler döner. Bir sürü asalak çeşitli adlarla ( Halife, şeyh, ruhani lider, dini önder, ulu kişi, hoca) yaratıcı ve insan arasında olan telif hakkına aracılık etmek için yoğun çaba harcar. Şuurlu olmayanları aldatmada başarılı da olurlar! İnsanın yaratıcısının insanın ta kendisi olduğuna, hariçte ayrıca bir yaratanın olmadığına inananlara zaten kimse aracılık edemez. Aracılara telif kaptırmamak için illa yaratıcı inkar edilmez elbet! Yaratıcı doğru algılanırsa, aracılara da pirim verilmemiş olur.
Son tahlilde; insan yaratış veya yaratılış gayesine uygun davrandığında telifini de ödemiş olur. İnsan olduğunun bilincinde olursa aracı ve asalaklara da pirim vermemiş olur.
Bu konu ilerde daha çok açılır, inşallah.
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.