Ağaç Göğü
Gözyaşı…
Bırakılanlar bu kez eski bir hırka gibi tahta sandalye arkasında asılı kaldı.
Bugüne dek ona dikte edilen, zorla damarlarına zerk edilen tüm aykırılıklardı, geride kalan.
Bünyeye uymayan, alerjik, eklektik uzuvlardı.
Öyleyse bu durduramadığı gözyaşı neyin nesiydi?
Acıların bileğine kazıdığı intihar dövmesi neler yaşadığının kanıtı gibi duruyordu kafasına atılan sehpanın üzerinde.
Uğraşmalarına hatta ömür adamalarına rağmen edinemedikleri çocuğun ayak sesleri beyninde örseleniyordu.
Sevgiyle okşanmayı unutan saçları durumunu özetlercesine karışmıştı.
Kurumuş, çatlamış elleri başkasının gibi sessizdi, manasızdı.
Yakmaya kıyamadığı fotoğrafları özenle yerleştirdiği bisküvi kutusuna daldı. Üstündeki meleklerle dertleşti.
Bir kelebek geldi kondu omzuna.
Ertelenmiş düşlerin bekçisi var mıdır?
Dudaklar…
Eksik kaldığında –an-, çekirdek çitler gibi tüketildiğinde –aşk-, sevdiği şarkı radyodayken kesilen yayın titretirdi dudaklarını.
İstemsiz, şiddetli, kekeme eden bir titreyişti bu.
Olmayanların omzuna biriktirdikleri ile yaşamak; sonsuzluğun kendisi…
Kuğu…
Âşıkken beyaz boynunu kuğuya benzeten o adamı özleyecek hali bile kalmamıştı. Renkler birbirine karışırken aklı uzaktaki bir parka uçuverdi.
Patenler…
O yaşlarda tüm dertler ona kalmış gibiydi, hoş şu an da aynı duygularla durağanlaşmıştı. İçinden çıkılmayacak kadar zor durumla karşılaştığında, paten kaydığı park yardımına koşardı. Hızını aldıktan sonra kafasını yukarı çevirir, ağaç göğünden süzülen ışıklarla dertleşirdi.
Ya yaşlı bir teyze ya da pas vermediği ergenlerden biri bağırıyordu mutlaka.
_Önüne bak deli kız
Hayatının her döneminde bu uyarıyı alıyor ama uslanmıyordu…
Düşme tehlikesi, yaralanma riski, etrafın ne diyeceği kaygısı bir yanda; uçmayla eşdeğer zevk, hızın büyüsü, farklılık, farkındalık, ağaç göğünün ışık gösterisi diğer yanda.
Hayata ne kadar benziyormuş paten kaymak…
07.05.12
Nadir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.