Böyle
Böyle
Bulaşığını yıkadım hayatın. Dün geceye böyle başladım. Geçtim önümden, kendime bir gül gibi el salladım. İmgeler, ah imgeler düşünmeden konuşuyor olmanın yalınsızlığı yok mu, karmakarışık kafam, kafamın içinde deli gibi içen esrik bir kadın. Kırmızı kadın. Kıpkırmızı yanakları da var. Bir içimlik sigara gibi. Mis kokan günahları var, şaşırırsınız. İstanbul, emziğini ağzından çıkarıp yere tükürüyor gibi. Evet dün geceye böyle başladım. Terk edildim! Kendime beraber gittim gidelecek ne kadar yol edinmişsem. Ne kadar ağlamamam gerektiyse o kadar boşalttım gözlerimdeki sek bardağı. Tanrı, bizi tokuşturmadı dün gece! Çarpmadım alnına, kaderine değmedi çizgilerim. Avuç içine, beni unutma.. Yazarken neler planladığını da biliyordum. Gitmek isteyen gider, telefon numarasından adınızı çıkartmaya çalışmayın ey ölü dostlarım! Ey ölü dostlarım, hayatın içine içine karışmayın, sonra biri ittirir sizi, çıkamazsınız bardan. Kapılar neden bir esnemeye bile kapanmaya hazırdır? Hep bunu düşünün. Hep beni düşünün. Dün geceye böyle başladım. Kalktım bir kibrit suyu içtim. Yüzümü ve kalbimi tentürdiyotla yıkadım. Yaralarımın her birine ismini verdim. Onları da karıştırdım. Kafam karmakarışıktı, kafamın içinde deli gibi deliren ıslak bir çocuk. Bildiği duaları söyleye söyleye unutmuş gibi bakıyor bana. Bakış açılarımda acılarımın açıları, kesilmiş ve hep biçilmiş yalanlara yapışmış ağım. Bir örümceğin midesine gitmek belki daha iyiydi bir yalandan. Her neyse, dün geceye böyle başladım. Hatrım varsa benimle kal dedim, istifini bozmayan bir kelebek maketi gibiydin yine. Görevini yapıp gidecektin, aslında görev miydi bu tartışmalıydı. Kitabın ilk sayfasını açıp okudun. Sen hep kitabın ilk sayfalarını okudun. Bir insan taşındı içimden. Dün geceye böyle başladım. Uyanıp bir bardak dolusu aşk içtim. Çünkü. Ben her geceye böyle başlarım. Ah hataların savruk sebepleri. Beni son trene uğurlayın. Öldüm. Ve katilim bulunana dek ben de şüpheliyim. Her şey iyiydi. Her şey olması gerektiğinden fazla iyiydi. Tâ ki bir sebeplerden beni uçurumlara atana dek. Kuşlar kadar aklım kaldı. Dün geceye böyle başladım. Bir an ipler koptu dedin. Kopan, hiç bağlanmadığın bir aşkın teknesiydi. Belki. Belki yine yanılırım. Öyle sokulursun ki yanıma artık sonsuza dek uyumayız seninle. Bir kibritin sönüşünü tekrar tekrar izleriz. Parmaklarımızı aşılarız birbirimize. Birbirimize ihtiyaç duyarız. Sana son kez sormuştum. Dün geceye böyle başladım. Son bir kez kabullendim, sevmiyordun ne diyebilirdim. Susmak, eylemlerin en ağır sezgisidir. Kana bulanmıştı önlüğüm, hayat okulunu bırakalı çok oldu. Dün geceye böyle başladım. Bir Allah vardı içinde, indirdim. Saate baktım. Saat hep bana baktı. Dakikalar sayarken delirdim. Bütün bulaşığını yıkadım hayatın. Dün geceye böyle başladım. Bilmelisin aynalara kırık bir piyano gibi bakarken bütün notaları değil de gözlerinin içine bakıyorsan sen de üzgünsün. Beni üzmüşsün. Bunu yeni ölen biri söyledi. Bilmem. Belki. Dün geceye böyle başladım.
Hap attım, tad attım, acıyla yattım. Günah kalktım. Avcumun içini öpmüştün, yıkamayalı sanırım binbeşyüzaltıbinsekizüçdörtmilyonyedimilyar yıl oldu. Öyle sanırım. Ben de sayamadım. Giderken hoşçakal dedin. Sen hep hoşçakal dedin, hep giderken hep gittin. Bıçakladın. Niye kanlandı diye bana kızdın. Oldu işte. İstediğin her şeye tamamım, bak fikrimin ince gülü şarkısı çalıyor. Bak mimoza çiçekleri tavrındayım. Gecemin ekranını kapattım yalnızca karanlıkla meşgulüm. Ve beni yerle bir eden o sert yalnızlığımla. Alışırım. Elbet telefon numaranı yazdığım her duvar santiminden tırnaklarımla silebilirim geçmişi. Ve senin için tuttuğum bütün notları elbet bir gün örümcek ağı sarar da göremem. Belki kör olurum. Belki gözlüğümden lahit yaparlar. Seni çağırırım. Ben hep seni çağırırım. Allah’ını arayan peygamber gibi. Sönük bir sigaranın yeniden yanması için kibrit aramak gibi. Söylemiş miydim, sokak adlarını kediler için sakladım hep. Çünkü ait olunca, kaybedilirmiş. Kaybetmişim. Anladım. Dün geceye böyle başladım. Bütün çöplerini karıştırdım. Tarağındaki saç tellerini aldım, ibadet ettim kıl çarpsın. Beni hep bir şeyler çarpsın. Kendime getirsin. Kendimi kendime götürmeyi bir türlü ikna edemedim ben. Annem mi. Annem öldüğümü görünce öldü. Başı sağ olsun. Başı hep sağ dursun görmesin yüzümü. Çünkü ben sana kalmak için hep soluma yattım. Dün geceye böyle başladım. İyiydik. Biz hep iyiydik aslında. Sen özgürlüğünü, yalnızlığını, hep başkalarını... Neyse. Belki. Belki de. Bilemiyorum. Saçmalıyorum diyelim yine. Ama yine de... Bilmiyorum. Yemin olsun. Tükenmişliğin kanlı tükürüğü olsun asılmış yüzümden gözyaşları. Şehla kılavuz gölgemi bile göremiyorum artık. Bir kuş uykusudur gidiyorum. Kimin yokluğu uzansa hemencecik uyanıyorum. Dün gece gittim sana güzel rüyalar aldım. Hani içinde bulutların geçtiği. Meleklerin bir zarf içinde nur getirdiği. O eski akşamları özlemeyeceğin. Çok içmeyeceğin geceler aldım sana. Kim diye sorma. Şey... Özür dilerim adımı unuttum. Dün geceye böyle başladım. Gittin! Sen yine ve hep yine yine yine yine gittin. Durdurmak istedim. Hani kolundan çekip seni bir gezegende bırakmak. Arada sana papatyalar alabilirdim. Vallahi. Bana inan. Bana son bir kez güven. Son bir kez görüş. Demiştim. Koparttın kendi ellerinle her ihtimali. Yine istedin vazgeçmeyi. Vazgeçtin. Vazgeçtim. Belki. Niye. Belki de. Bilemiyorum. Dün geceye böyle başladım. Evet yine bir yazıyı yeniledim. Yazları yeniledim. Kışlara geçtim. Düşten adamlar yaptım. Burunlarına acı koydum. Gözlerine ölüm. Ağızlarına sevap. Bana benzettim. Belki de. Kendimi kaybettim. Belki de bana benzemiştir. Kendimi binbeşyüzaltıbinsekizüçdörtmilyonyedimilyar yıldır hatırlamıyorum. Bir gangster gibi sızlıyor şimdi yaralarım. Ve bir veledin boş poşeti gibi uçuşuyorum. Saçlarından geçiyorum duramıyorum. İzin veren yok. İzin vermiyorsun. Son bir kez sarılsam, dünya mı yıkılır. Hem yıkılırsa kime ne. Başkası için yaşıyorsun. Hep. Başkaları. Belki. Başkası. Bilemiyorum. Neyse. Niyeyse. Dün geceye böyle başladım. Ondan önceki gece gülüyorduk. Anlamadım. Kıyamet kopuşuna koşamadım. Geç kaldım. Acı kaldım. Kime kaldım söyle kimsesizliğim. Yine yanlış davranışlara yalvardım. Sana yalvardım. Son kez sormuştum. Cevapladın. Bütün plakları da topladım gittim kendimi gramofonun içine attım. Bul bulabilirsen. Dna’mda yok artık. Kanımın pıhtısı. Ah sorma. Sen hep sor da. Neyse. Dün geceye böyle başlattın. Sağ ol hayat. Seni çok alkışladım. Son kez başkaladım. Afladım mı bilemem. Sakladım mı bulamam. Suçladım mı çözemem. Diyemem. Sustum. Sonsuza dek binbeşyüzaltıbinsekizüçdörtmilyonyedimilyar kez sustum. Son demeyi sevmem. Hoşça kal...
Payanda
YORUMLAR
Güzel Cümlelerden Oluşan Güzel Bir Yazıydı.
Anlatım Harika.
Cümle Yapısı Sağlam.
Mana En Güzel Bir Şekilde Yansıtılmış.
Saygılarımla.
Payanda
Sevgi, saygılar...
umutsuz, mutsuz, yalnız... bir sesin "dün geceye böyle başlamasına" minnettar olabilir mi bir insan?
ben minnettarım.
yani bir tezat durumu var elbet. anlatıcıya üzülüyor insan tabi. ama anlattıklarını "nasıl anlattığıyla" ilgilenince minnettar kalıyor işte. bu iç konuşma boyunca tekrarlar, bir nöbet hali, terk edilmiş adam figürü, çizilen atmosfer çok başarılı.
sevdim.
yazarı fark ettiğime de sevindim.
yazı tamamıyla kusursuz, etkileyici, sarsıcı, bizden,ondan, benden, şundan...
hayattan. insanın kalbini söküp avcunda konuşturmak gibi...
...
"kafamın içinde deli gibi içen esrik bir kadın. Kırmızı kadın. Kıpkırmızı yanakları da var. Bir içimlik sigara gibi. Mis kokan günahları var"
mis kokan günahlar...
bu kısmı ayrı sevdim.
alkışlıyorum.