- 506 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÖYLE BİR YERDE...1
***arada geçen kayıp yıllar****
BABA-ANA-OĞUL... Mezuniyetime bir aydan az kala bir zaman dilimindeydim Kısılmış olan telefonumun titremeyle, sol cebimde sessizce çalıyoru. Çıkarıp baktığımda -babam- yazıyordu. Yine beni okul çıkışında almak için aramış olmalı dedim.Kapattım oysa her seferinde ona,
"Baba ben büyüdüm artık koskocaman adam oldum.Üniversite son sınıftayım eve yanlızgidebilirim." derdim.O da her seferinde,
"Oğlum ne yapayım özlüyorum işte."derdi. Akşam eve gelince ikisi birden sanki beni yıllarca görmemişcesine sarılırlardı. Annem daha sıkı sarılır üstüne üstlük kocaman bir şekilde beni koklardı bir çiçeği kokladığı gibi.
Boyu yetişmediği için ben bükerdim ki belimi, boynuma daha iyi sarılsın.O beni koklarken onun o uzun gül kokan sarı saçlarından bende koklardıım.
Yemeğe geçtiğimizde her seferinde tabağımdakini bitirmemi beklerdi.Onu kırmamak için kafede yetiklerimin üstüne tıka basa atıştırmaya çalışır ona belli etmemeye çalışsamda annem hemen ince dudaklarını açıp yumuşak sesiyle,
" Yine o cafede hamburger yiyip geldin değil mi ? " derken, ben ağzımdaki son lokmayı zoraki yutarak gülümseyen gözlerle başımı sallayarak itirafta bulunurdum.
Yemek sonrası, dört kişilik kolduğa üç kişi oturu televizyonun izlerdik. Onlar nedense en çok beni izler gibiydiler. Çocukluğumdan bu yana ellerini başımın üstündeki sevmelerinden hiç mi hiç kaldırmamışlardı.
Evin tek çocuğu olmak sevgiyide tek bir noktaya yoğunlaştırıyordu.Bu yüzden hep bir kardeşimin olmasını isterdim.Bu yoğun ilgiyi ikiye bölmek benide biraz daha rahat kılacaktı belkide. Bu arada şikayetçi asla olmadım bu yoğun sevgiden. Bazen insana fazla gelir ya her şey ondan.
İkinci kez sesiz olan titreşimdeki telefon, çıkma ziline beş dakika kala yine çalıyordu.Ekranda gördüğüm babamdır diyerek açmıştım ki "annem" diye yazdığını gördüm.
Derste açamazdım. Meşgule getirip kapadım telefonu. Şimdiden duyacağım sesi biliyordum.
Ya " Kara gözlü can oğlum yine kaşkolunu unutmuşsun evde.Bari akşam babala gelde otobüs beklerken üşüme emi " diyecekti. Yada " günlerden çarşamaysa " Sakın o cafede hamburger falan yiyip gelmeyesin " diyecekti.
Ben her zaman beni rahatsız ettiği için kaşkol takmak istemezdim, bilerek evde unuturdum.Onlar üzülmesin diye yanıma alır daha otobüs durağına varmadan boynumdan çıkarır paltomun sol cebine tıkıştırırdım.
Yemeğe gelince aslında ben onun sadece kuru fasulyesini değil tüm yemeklerini seviyordum. Benim için en güzel çay bile onun elinden demlenmiş olan çaydı.
Sonunda duvarda asılı duran şartlı refleks çanları çalmış derslerden sıyrılmıştım. Profösör ağır adımlarla çıksada sınıftan koşmak istercesine olan duygularımı ve adımları onun adımlarının hızına getirirdim.
Bunun en büyük sebebi yan sınıftaki aşık olduğum kızın ellerini bir an önce tutmaktı.Oradan da anneler günü için annelerimize bir hediye seçecektik. O annesine künye, bense bir annemin en sevdiği orkide ve güllerden alacaktım.
O esnada meşgule düşürdüğüm o iki telefona cevap vermekte aklımdaydı.
Son adımımla sınıfın kapısından koridora adım atacaktım ki telefonum benden önce davranıp beni titretircesine sallamıştı üçüncü kez.
Bu seferki tanımadığım bir numara. Ben telefonu kulağıma dayadığım an dersten erkenden çıkmış olan İrem yanıma gelmişti.
Tefonun ucundaki ses iki defa gırtlağını ıslatmış olsa gerek ki üç defa hafif öksürüğüyle bunu fazlasıyla belli etmişti.
" Mustafa ..... Beyle mi görüşüyorum ? Ben Taksim ....Devlet Hastanesinden arıyorum.Ailenizin kaza yaptığını haber vermek için aramıştım." demiş ve susmuştu.
Benzim sararmış, yutkunmakta zorlanarak donmuş kalmıştı.Titrek sözlerle karşıdaki sesin sahibine " Neler oldu ? " diye sorarken telefonun ucundaki ses sadece hastaneye gelmemi istemişti.
******
Cansunun donuk bakışları üzerimde ikimiz birlikte bir çırpıda kendimizi hastaneye atmıştık.Beni arayan kişiyi aradığımda, beni alt katta beklediğini söylemişti.
Merdivenlerden hızla adımlarla aşağı inerken ok işareti olan levhalarda "morg" yazılarını gördükçe yüzüme vuran soğuk hava içime işliyor oradan sol yanımda bir yerimi fazlasıyla üşütüyor,titretiyordu.
*****
Çektiği çekmeceden çıkan kişi annemdi. O an ne kadar ağladığımı ve nasıl kendimden geçtiğimi bilmiyorum.Gözümü açtığımda hastanedeki odaların birindeydim. Başucmda duran İrem gözlerini silerken ellerimden tutup, ağlamaklı gözlerle;
"Baban kurtulmuş. Bir saat önce ameliyattan çıktı.Hayati tehlikesi yokmuş." derken tesellisiyle hüznümü ikiye bölmek istiyordu.
Kolumdaki serum iğnelerini çıkarmamla birlikte İreme sorduğum sorularla babamın yattığı odaya geldiğimde onun hayyatta olduğuna sevininirken halen annemin hüznü içimi kemirip duruyordu. Gözlerimden akalnları ise İrem elindeki kağıt mendillerle silip diğer eliyle bana sarılmıştı.
*******
(zaman hızla akıp geçer)
BABA-OĞUL
Ogünden sonra babamın aksayan ayaklarıyla hiç sektirmeden perşembe günleri ziyaret giderdik. Bugün günlerden pazar.Onun yokluğundan buyana geçen üçyüz altmış beşinci asır yüreğimin nasırlaştırsada hala onu dün gibi özlüyor gözlerim ve yüreğim.
Önce dizlerinin üzerine çöken babam avuçlarıyla mezarın üzerini kazdı sonrasında ben. Elimizde getirdiğimiz küçük saksılardaki gülleri saksısındaki toprağını dökmeden o nur yüzlünün üzerine dikmiştik.
Bir kaç adım ötedeki hayrat çeşmesinden boş saksılara doldurduğum suyu getirip üzerine döktüm.Babamla birlikte onun toprağını öyle sevdik ki ona dokunur gibi. Ellerimizdeki toprağı hiç umursamadan semaya kaldırıp dua ederken sanki onun sesini duyar gibi olmuştum. Gün batmak üzereydi.
Vedalaşma vakti gelmişti. Tam bir kaç adım atmıştık ki babam son anda geri dönüp cebindeki buğday tanelerini onun üzerine döktü. Bunu annemden ölmüştü. O da kendi annesinin mezarının başına her gittiğinde buğday dökerdi. Kulaklarımdan hiç çıkmaz onun sözleri;
" Oğlum buraya konup bu buğdayları yiyen kuşlar burada kim yatıyorsa yatan için Allah’ a dua eder ." derdi.
Küçük ken konuşan kuşlar olurmu diye gülsemde şimdi çok ama çok iyi anlıyorum onun söylemek istediklerini. Biz daha uzaklaşmadan konan bir kaç serçe ve bir kaç kumrunun kanat seslerini duyar gibiydim.
Bu seslere sanki annemin seside karışmış geliyordu biz giderken babamla bana bir şey söylüyordu.Bunları sadece hissedebiliyordum....
*************
(annesizlikten sonraki geçen asırlar)
BABA-OĞUL
İremi götürüp anneme gösterdim.İrem de annemi gördü, konuştu, dualarıyla......
........
"klavye yordu...devam edecek..."
*************************************TÜM ANNELERE İTAFEN......************************************
**********************************HAYATTA OLAN YADA OLMAYAN...*******************************
ÇOCUĞU OLAMAYAN RUHLARINDA ANNELİK SEVGİSİ İLE YAŞAYAN ANNELERE...
*************************TÜM ANNELERİN ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN....**********************
YORUMLAR
Duyguların dökülmüş yine bu güzelim sayfaya yazan yüreğiniizi kutlarım sevgilerimle ,ayrıca anneler gününüzüde kutlarım sevgilerimle
DİLEK YILDIZI
Sizden kaynaklı değil biliyorum,
rumuzun kusuru sadece "Dilek Yıldız"...Çoğu karıştırıyor doğal olarak.Bayan bir yazıcı değilim...
Tekrardan yorum için teşekkürler...
Saygılarımla...