Tüm Tanrıça Annelere....Goddess Kumari'ye hürmetle
30 Eylül 2000, Kathmandu…
Bir bebeğe tanrı kimdir diye sorulabilse ve cevap verebilse herhalde tanrı annemdir derdi. Her çocuk ne kadar büyüse de tanrı gibi görür annesini bir yandan ve gizliden gizliye tapınır annesine ve bu tapınmaya ve tanrının himayesine, gücüne ihtiyaç duyar. İhtiyacı olduğu, istediği her an tanrıya ulaşabilmelidir, zira tanrı hep yanımızda hep bizimle değil midir?
Nepal’de bilinç dışı dünyamda oluşturduğum Tanrı kavramı bir gerçek yansımasıyla buluştu. Goddess Kumari, henüz daha çocuk, narin, hassas ürkek bir genç tanrı; ergenliğe girmemiş, cinselliği bilmiyor ve bakire… Dokunulmamış ve de dokunmamış….
Tanrı sadece günün belli bir saatinde dışarıdaki halka evinin penceresinden hafifce kafasını uzatıyordu ve kıpırtısız kısa bir selamlama ile Tanrı Kumari’yi görmenin gizemini yaşıyorlardı oradaki ziyaretçiler.
O gün bizim grup da tanrıyı görmeye gidecekti ve tanrı grubumuz için özel olarak o pencereye çıkacaktı. Acenta yetkilimiz ile biz önce gitmeye karar verdik, bu özel seremoni sırasında her şey yolunda olmalıydı.
Derken tanrının evine girdik ve ben bunu hiç beklemiyordum, bu denli kutsal, bu denli önemli bir yerde olabilmek, ve hatta izin aldık sonrasında grubun tümünün de bahçeye girebilmesi için.
Derken Sude, yukarıya çıkalım dedi.. ben önden öylece çıktım, oracıkta birisi duruyordu öylece küçücük bir genç kız…
- Gülümsedim…
- Boş bir bakışla yüzüme baktı.
- Tekrar gülümseyip Namaste, dedim.
- Namaste dedi ve hafifçe eğildi. Biraz heyecanlı olduğunu söyledi.
- Neden, dedim?
- Birazdan gelecekleri selamlamak için hazırlanıyorum dedi
- Goddess Kumari dedim. Bu sefer ben biraz eğildim önünde.
- Sizinle tanışmayı beklemiyordum, dedim.
- Ben de sizinle konuşmayı beklemiyordum…
- O kadar güzel ve hazır görünüyorsunuz ki, heyecanınız niye…
- Goddess Kumari bile heyecanlanabilir, dedi. Ama bunu kimseler bilmez sadece … Ve gözleri nemlendi hafifce.
Ona oracıkta sarılmak istedim ama tanrılara sarılınabilir miydi bilmiyorum. Çekinip bir an sadece ellerimi uzattım. O da ellerini ellerimin içine uzattı ve tekrar bana
- Namaste, dedi.
- Ben de namaste derken, öylece bir süre baktık gözlerimizdeki derinliklere; öylece…
Yerel acentadan Sude’nin sesi geldi o an…
- Goddess Kumari, dedi.
- Ve ikimiz de bu derin yolculuktan geri geldik. Goddess Kumari odasına gitti hemen ben de aralarda bir yerlerde kaldım. Kapının dibinde, koridorun ortasında, Nepalin başkentinde, dünyanın uzak bir güney doğusunda, evrende ve sanki evrenin her yerinde gibi…
Goddess Kumari ile konuştunuz mu, inanamıyorum dedi, lütfen, lütfen anlatır mısın?
Yok, bir an sadece öylece daldım bir düşe ve sen de düşümden yansıyanları gördün, hepsi bu dedim. Bir Nepal’li dostun anlayışlı gözleri gibi baktı ve iki elini birleştirerek Namaste dedi,
Namaste, dedim.
Tanrılar da korkuyorlarmış, ne yapacağını bilemedikleri anlar oluyormuş, çaresiz öylece sarılacak tutunacak bir dal arıyorlarmış meğer. Bir anne gibi, çaresiz, güçsüz, şuursuz, ne yapacağını bilemeden öylece kalabiliyorlardı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.