- 1960 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖĞRETMENLER GÜNÜ HEDİYESİ
Öğretmenimi ne zaman görsem içim kıpır kıpır olur. Yanağında dünyanın en güzel çiçekleri, gözlerinde ışıl ışıl sevgi güneşi, yüreğinde sıcacık duygular… Hele akıl hazinesinde sakladığı ve kimsenin bilmediği bilgiler… Öğretmenim bütün güzelliğiyle sarıp sarmalar beni. Kuş olup dalına konmak isterim. Ayrıca dünyanın bütün çiçeklerini taç yapıp başına takmak isterim.
Öğretmenler günü yaklaşıyor. Bu, öğretmenime olan sevgimi sunmak için güzel bir fırsat. Ama ne yapmalıyım, nasıl bir hediye almalıyım? En güzel hediye benimki olmalı... Bu düşüncelerle hemen Elif’in yanına gidiyorum. Bu konuyu onunla biraz konuşayım, biraz fikir jimnastiği yapayım, belki güzel bir şey bulurum.
- Elifçiğim! Öğretmenler gününde öğretmenimize ne hediye almayı düşünüyorsun?
Elif susuyor, saçını geriye doğru atıyor, biraz sonra bal rengi gözleriyle beraber yüzü aydınlanıyor.
- Öğretmenimiz kahve içmeyi çok sever. Ben ona bir kahve takımı alacağım.
Ah Elif, sen ne akıllı kızsın! Öğretmenimiz her kahve içtiğinde seni hatırlayacak. Peki, ben ne yapmalıyım? Öyle bir hediye almalıyım ki… Böyle düşünürken bir çığlık atıyor ve başlıyorum anlatmaya:
- Tamam, ben de öğretmenime bir kazak alayım. Hem de açık mavi bir kazak. Öğretmenimize çok yakışacak çok. Kış da geldi sayılır. Öğretmenim her gün giyer onu.
Zaman çabuk geçiyor. Yarın öğretmenler günü. Annemle beraber gidiyoruz çarşıya. Şu mağaza senin, bu mağaza benim derken aradığımız kazağı buluyoruz. Onu güzelce paket yaptırıp dönüyoruz evimize.
Akşam, ödevlerimi yaptıktan sonra gönül huzuruyla mışıl mışıl uyuyorum. Mışıl mışıl uyumak iyi de sabah uyanamamak olmasa! Evet, korktuğum başıma geliyor. Vaktinde uyanamayınca kahvaltımı yapmadan alelacele gidiyorum okula.
Öğretmenimiz derse giriyor. Sınıf hep beraber “Gününüz kutlu olsun öğretmenim!” deyince benim jeton düşüyor. Arkadaşlarımız sırasıyla gidip öğretmenimizin elini öpüyor ve hediyelerini veriyorlar. Öğretmenimizin masası çiçek bahçesi oluyor, aynı gül yanağı ve güzel yüreği gibi.
Arkadaşlar hediye vermeye gittikçe ben arka sıralara doğru çekiliyorum. Daha doğrusu saklanmaya çalışıyorum. Niçin mi? Sabahleyin aceleyle çıkarken hediyemi unuttum da ondan. Ah akılsız kafam ah! Nasıl yaparım ben bunu? Bütün bunları düşünürken öğretmenimizin sesiyle kendime geliyorum.
- Sevgili canlarım! Hepinize hediyelerinizden dolayı çok teşekkür ediyorum. Aslında benim hayattaki en güzel hediyem sizlerin öğretmeni olmaktır. Bu mutluluğu bana yaşattığınız için sizlere teşekkür ediyorum. Teşekkürün en büyüğünü de Ceren arkadaşınıza etmek istiyorum...
Biraz önceki sıkıntımın yerini büyük bir şaşkınlık alıyor. Ne demek istiyor öğretmenim? Yoksa hediye vermediğim için beni iğnelemek mi istiyor? Yok canım, benim öğretmenim öyle şey yapmaz. Öyleyse ne demek istiyor? Ben bunları düşünürken öğretmenim devam ediyor:
- Hatırlarsanız, bir ay önce öğretmenlerle ilgili şiir yarışması olduğunu duyurmuştum. Siz de güzel şiirler yazmıştınız. O yarışmada Ceren arkadaşınızın şiiri okul birincisi seçilip ilçe milli eğitim müdürlüğüne gönderilmişti. Sabahleyin geldiğimde müdür bey beni çağırıp sonucu bildirdi ve tebrik etti.
Sınıfta bir sessizlik oldu ama benim kalbim küt küt atıyordu. Ne diyor öğretmenim? Yoksa ben…
- Evet arkadaşlar, diye devam etti öğretmenim. Ceren arkadaşınız yazdığı şiirle ilçe birincisi olmuş. Bu, hayatımda aldığım en büyük öğretmenler günü hediyesi oldu.
Öğretmenimiz sözünü bitirince sınıftan bir alkış kopuyor. Arkadaşlarım bir yandan beni tebrik ediyor, bir yandan sevgiyle öpüyorlar. Tebrik faslı bitince öğretmenimiz:
- Cerenciğim, hayatımın en güzel hediyesini okumak ister misin, diyor.
Aceleyle Türkçe defterimi çıkarıp şiiri okumaya başlıyorum:
Bestami YAZGAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.