Hatalarımı düzelten kimse uşağım bile olsa efendim olur. -- goethe
Afet İnce Kırat
Afet İnce Kırat
@afet-ince-kirat

YOK YOK OLDU PAZARI

10 Mayıs 2012 Perşembe
Yorum

YOK YOK OLDU PAZARI

3

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

788

Okunma

YOK YOK OLDU PAZARI





Yok, Yok Oldu Pazarı’nda
Yok, yok oldu Türkiye’min
Şimdi millet nazarında
Yeri yoktur “yok” diyenin.

Şiirini okuyordu babası evdekilere. Kadın gerisini duyamadı bile. “Yok yok oldu pazarı”, ne kadar da doğruydu, ortalıkta her şey vardı, parası olanlara yok, yoktu. Ya kendisi, alabiliyor muydu olanları, ya da istediklerini, hatta ihtiyacı olduğu şeyleri?

Yeni evlendiği zamanlarda Bülent Ecevit geçmişti iktidara, nedense o zamana kadar pahalı da olsa ortalıkta olan mallar kaybolmuştu birden. Büyük işletmeler stokluyorlardı halkın ihtiyacı neye varsa. Siyasi bir oyundu ama tüketicinin ne suçu vardı ki? Çay, yağ, şeker, un, gaz ne varsa karaborsada satılıyordu. Ve birçok kişi kıt kanaat geçiniyordu. Hatta ekmek almak için sabah ezanında fırının önünde sırada bekliyorlar belirli sayıdan fazla ekmek alamıyorlardı.

İktidar değişmiş, saklanan mallar ortalığa çıkmış, yok diye bir şey kalmamıştı. Üç küçük çocuğuyla babasının desteği olmadan yaşaması imkânsızdı kadının. Eşi çalışıyordu. Annesi sendika başkanına yalvarıp yakararak Orman Dairesine işçi olarak aldırmıştı oğlunu. Artık devlet kulpunda kimseye muhtaç olmadan evini geçindirecek diye beklenen adam değişmişti birden. Utanma belası bakkala olan veresiye borçlarını ödüyor, ev kirasını veriyor gerisini kumarda harcıyordu. Kadın çaresizdi, rakibi bir kadın olsa anlardı, ama kumarla baş etmesi mümkün değildi. Üç çocukla babasının yanına da dönemezdi. Sığmazdı, sığamazdı. Yine de sürekli eli üstlerindeydi babasının.

Bir iş bulup çalışmak için çok çabaladı ama sürekli engellendi. Eşi tarafı işe girerse oğlumuzu bırakır dediler, babakadınların çalışmasının doğru olmadığına inanıyordu.

Her ayın ilk yarısından sonra bir sefalettir başlıyordu evde. O ay yine son günleri yaşıyorlardı. Kocası zaten araziye çıkar 3 haftada bir eve gelirdi. Birkaç gün sonra gelecekti, maaşını da alacaktı, evin eksiklerini bir miktar da olsa karşılayacaktı. Evde tüp yoktu, ekmek yoktu, yemeklik olacak hiçbir şey yoktu. O sabah kalktı çocuklar, “açız” dediler annelerine. Anne ne yapabilirdi ki, çevresinde ne kadar komşu varsa sırayla ödünç ekmek almıştı, eşim gelince veririm diye, daha önce aldıkları gibi veremeyeceğini onlar da biliyordu kendisi de. Kızlarını amcasının evine gönderdi, “gidip ekmek isteyin” dedi. On dakika sonra kızlar ağlayarak eve girdiler, “bizi bir daha gönderme oraya, size ekmek yok gidip babanıza yalvarın diye kızıp kovdu evden.”

Bahçeli eski kerpiç bir evde oturuyorlardı, hemen önlerinde iki katlı eski bir ev daha vardı. Alt katta bir kiracı oturuyordu. Kapısının önünde tavuk besliyordu. Tavuklardan bir tanesi de üst kata çıkıp bir köşeye yumurtluyordu. Kadın bahçede gezerken bir ses duymuş başını metruk evin kırık camından uzatarak bakmıştı. Odanın köşesinde 8-10 tane yumurta vardı. Çok da ilgilenmemişti, mutlaka alt kattaki kadın gelip alır diye bir şey de söylememişti. Çocukların açız diye sızlanmaları canını yakıyordu.

Utanıyordu, korkuyordu ama çaresizdi. Küçük oğlanı camdan içeriye soktu, yumurtaları yerinden aldırdı. Pişirebilse ikişer tane yumurta yemiş olacaklardı, bir süre idare ederdi. Sonra da bir komşuya oturmaya giderler akşam yemeği derdinden kurtulurlardı. İki gün kalmıştı bir şekilde idare etmek zorundaydılar.

Pişirebilse ama neyle? Evde tüp yok, yağ yok. Dışarıda ocak yaksa yakacak odun da yok. Ağaç dallarını kopartsa yaş dalları yakmak imkânsız. Eline bir torba alıp bahçedeki kuru otları, dökülen yaprakları topladı. Düğününde gelen düdüklü tencereye bir miktar suyla yumurtaları koydu. Kuru otlarla bir ateş yakıp düdüklüyü üstüne oturttu. Yakıp üflemeye başladı. Tencere isten simsiyah olmuştu. Ciğerleri patlamak üzereydi dumandan. Bir çuval ot tencereyi zor ısıtmıştı, altına birkaç da eski çaputlardan atarak az da olsa yumurtaları pişirmeyi becerdi.

Kapının önüne bir örtü serip yumurtaları kırıp yemeye başladılar. Beyazları ancak sertleşmişti. Pişirene kadar çok emek vermişti, belki de ondan çok tatlı gelmişti yumurtalar. Çocuklar düşünmeseler de her yuttuğu lokma boğazına diziliyordu sanki. Haramdı yedikleri ama mecburdu.

Daha sonra hiç söylemedi kiracı komşusuna yumurtalarını çaldığını. Zaten o da tavuğu kesmişti yumurtlamıyor diye.

Aradan yıllar geçti hala her yumurta gördüğünde aklına o yediği haram yumurtalar gelir gözünün önüne ve yüzü kızarır.

Afet Kırat

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Yok yok oldu pazarı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yok yok oldu pazarı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YOK YOK OLDU PAZARI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
EHVENCE
EHVENCE, @ehvence
11.5.2012 12:49:12
Benzer hayatı yaşayanlara acı bir hatırlatma...Ellerine,yüreğine sağlık Afet Abla....Bitince çok güzel bir roman olacak...Hikayeler şeklinde kurgulanması da çok güzel...Tefrika gibi okunuyor ne güzel...
DİLEK YILDIZI
DİLEK YILDIZI, @dilekyildizi
11.5.2012 08:30:53
Buruk duygu dolu bir o kadarda düşündürücü güzel bir yazı okudum.Ablam yüreğine sağlık.Kutlarım....
En derin saygılarımla....
FARQİN2101
FARQİN2101, @farqin2101
10.5.2012 20:37:50
Hocam, okurken içim sızladı. İnsanın büyüdüğü şartlar aklına geliyor. Büyüklerimiz ne çaba sarf ettiler, bir bilinse. Böyle de çok insan var, malesef. Gücü yetenler zaten az da olsa yardım etseler, ne insan, ne de hayvan kimseler aç kalmaz bu topraklarda. Emeğinize sağlık. Saygılarımla
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.