- 483 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Demokrasi 4
4-Demokrasiler, kendi başına olan bir anlama ve anlaşılma değildir. Demokrasi, ilişkin ve bağıl olan toplum içi hareketlerle anlaşılır ve anlamlandırılır. Demokrasi toplumun bireyleri ya da toplumun örgütleriyle; yine toplumun yurttaşları girişeni oluşla; toplumun otoritesi arasındaki bir iletişimedirler. Ve bu iletimeler sonunda fertlerin, yurttaş ve bireylerin; otoriteden hakları doğrultusunda sağlayışlar elde etmesidirler.
Demokrasiyi giriştirir olan zemin nedir? Veya demokrasi hangi zeminler üzerinde meşrulaşır? Hiç kuşkusuz ki demokrasilerin başarısı, sizin hak ve görevlerinizle, sorumluluklarınızın sayılmış olmasıyladır. Açıkçası demokrasi bir toplum bilinci işidir. Halk ne demiş olursa olsun sürecin bir tarihilik ilişkisi bir de aksayan ilişkisi vardır. Bu bilinçte, sürekli ve süreki katılım bilincidir.
Sayılmış hak ve görevlerinizle, belirtilen sorumluluklarınız; bir sınırlanma ve disiplin içinde; üretim ilişkileri ve giderek özel yaşam olurla ilişkilenir olmanın zemini üzerinde demokratik adımlarınız, girişirler ve meşrulaşırlar.
Bu uygulamaların, güncel toplumunuz içindeki üretim biçiminizle ve olugunca gelişmiş üst yapı envanterlerinizle de, çok sıkı bir ilişkisi vardırlar. Demokrasiler toplum içinde, çalışma hayatını ve toplumsa zenginlik değerlerini, paylaşmayı düzenletir karşılıklı girişmeler olurlar.
Yine toplumlardaki bu belirlenmiş kurallar düzenlemesi sonucundaki kazançlar, demokrasinin getirisi olurla, sosyal hayat dediğimiz, sosyal hayat içindeki özel yaşamların tutumuna yansırlar.
Tarih boyunca, önce sosyal birlikler gücü oluştu. Bu güç, temas toplumları hayatı oluşmasıyla, giderek ikiye yarıldı. Tarih içinde saray yönetimleri, üretim gücünü düzenleme ve diğer temel ihtiyaçlara dek sağlansa olur sorumlulukları, toplumun yöneten organizesiyle kendi üzerine almayı başardı. Bu yüzden şimdiki ilişkin olur düzenlemeler, sizden önceye tabii olan, tarihi bir geliş ve akıştırlar.
Bu akış, günün icabı olur düzenlemelerle yönetim tarafında otomatikçe sağlansa olsaydı, hiç bir sorun kalmaya bilecekti. Ancak sosyo toplumsa hayat ta kendi iç fren ilişkilerinden ötürü, aksamak ve kesikli sürekli olmak zorundadır.
Yönetimler bu içyapı aksamasını zorunlu taraf olurla yansıtırlar. Bu akışa dek fren ilişkilerinden birisi de, toplumsa hayatın kendi sınıf ilişkilerinin ve kendi sınıf çıkar farklılığının çatışan yapısını, direnç olarak ortaya koyar olmasıdırlar.
Bu direnç ya tek taraflı yöneten gücün basıncıyla aşılırdı. Ya da bu ilişkiler güncel taraf olanların, güncel gelişmişlikleri içindeki karşılıklı bağıntı olur katılımlarıyla gerçekleşmektedirler. Birinci hal dikta dediğimiz birçok yönetimleri ortaya korken ikinci hal; demokratik yönetimler dediğimiz, yine birçok süreci ortaya koyacaktır.
Bu gibi nedenlerle, zaman içinde yeniden ve yeniden seçme ayıklama ve yeni oluşmaların organize süreci içinde, toplumsal güç ortaya konmuştu. Bu yüzden bu gücün sizden önce tarihsellik içermelerinden ötürü, bir buyurmaları vardır.
Otoritenin ezen ve zorbaca olan baskısı vardır. Demokrasi ezen ve baskıcı olan bu güçle; bu gücün baskısıyla yüz yüze kalanların karşılıklı diyalektiğidir. Güç alanı içindeki öznel etkilenmeler; güçle, kendi girişmelerini konuşabilirler. Demokrasi işte bu kurallı bir düzenleme içinde oluşla; etkin olan yönetime dek gücün etkisini; çalışma hayatıyla birlikte sınırlama yapmanın, yasal girişmesidirler.
Yani demokrasinin zemini üzerinde girişilen üretim ilişkileri, yöneten gücü demokratik zeminden ilhamla yumuşatırlar. Böylece gücün gerilimi o ilişki düzeni içinde düşürülür. Demokrasi, gücü elinde tutanla, güce maruz kalanın karşılıklı görev ve sorumlulukla girişip bu girişmeden doğan haklarını elde etmeleridirler.
Yine demokrasi, mevcut toplumlar içindeki mülkiyetçi ve egemen sınıfla; sırf kafa kol emeği olan sınıfın karşılıklı bir bağıntıyla, zorunlu bir ilişkin olur akış içine girmeleridirler. Yani demokrasiler; nesnel olan üretim ilişkilerini tarafları aracılığı ile bu nesnel bağıntılar üzerinde, sınıfsal öznelliklere göre yaratabilmektir. Böylece demokrasi, karşılıklı bağıntılı olmanın mücadelelerini düzenlemekle; taraflara sağlayışlar yapacak olmasının yol ve yöntem tutum uzlaşımlarıdırlar.
Bu kabil demokrasilerde, egemen sınıflar, yatırım gücünü temsil ederler. Hâlbuki yatırım gücü, illa da böyle, egemen sınıf eliyle olmak zorunda değildir. Mülkiyeti olan, yatırımcıydı da. Yatırımlar; çeşitli şekillerde gerçekleşişlerle de oluşurdular.
Hatta çeşitli sektörler, o uygulamalara ait uygulamaların parçalı eşgüdümlü katkılarıyla da bir arada organizelerin yatırımcı olmaları da olasıdır. Örneğin, yatırımların toplumsa güç oluşuyla da gerçekleşmesi pek ala bir olanaklıktır.
Yapı ister istemez kendisinden ötürü ya toplum organizesi içinde hantallaşacaktı. Ya da özel yatırımcılar organizesi elinde hantallaşacaktı. Hantallaşmaları aşmakta toplum kurumlarının işiydi. İşin kendi öncesi ve kendi sonrası rekabetlerinin denetlenmesi eliyle, toplumlar kendi rekabet kurullarını oluşturulacaktı.
Tarihi süreçte sömürü sadece yalın ve rahat yaşam olacakla yansımamıştı. İlk birikimlerini de yapmıştı. İlke olurla, ilk birikim yapanları ilk yatırımcılar gibi değerlendirmekte olasıdır. Devletin aldığı vergiler bir akış olduğu kadarla bir ilk birikimdirler de.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.