- 552 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Dokun Ağlayan Yanlarıma
Dudaklarının hiç bulunamamış yağmur ormanlarında bir yangın alevidir yüreğimi titreten.
Sarmaşık güzelliğinin bulutlara ağan dal tutunuşlarında ben seni yaşarım ömür kovuğumda.
Bazen öfkem, kimi tesellim olursun hiç bitmeyen, hiç eksilmeyecek tanrısal gülüşlerinle.
İçimdeki isimsiz çiçekler açtıkça uçurum kenarlarında yaşamı resimlersin korkusuz adımlarınla.
Yaşamak ve sevmek bizden sonra da anılacak sevgili. İpeksi sözcüklerimiz dökülecek gecelerce. Ben yas içinde bir gezgin, ama doludizgin. Sen ırmağın gülüşlerine belenen bir ışık. Bir ad, bir tat olarak kalacak yazdıklarımız. Sevginin ve hicranın gölüne düşecek yansımalarımız. Yazdıklarımızı okuyan yanılmasın diye sonunda, büyüyeceğiz her dem bir çocuğun masum yüreğinde. Güveni yüreklere, kuşkuyu zihinlere, aşkı da derinlere atacağız birlikte.
Hadi başlayalım boyamaya, güçsüzlüğü renklerle boğalım. Maddelerle ve ruhlarla savaşıp, ipekten bir şal dokuyalım. Ateş yağmurumuzdan, sahne duruşumuzdan korksun. Ayaklarımız geleceğe yürürken, yalnızlığımız gölgemizden korksun. Hangi şarkıyı dinlesek, hangi sözü okusak, biliyoruz ki kesemeyecek bu ışığın hızını hiçbir güç. Biz ki terli rüyalara boğulurken, kömür tozları yağsa da üzerimize, düğünlerimiz olacak halaylara durduğumuz gözlerimizde. Biz yine de başka yurdun insanı, başka toprağın çiçeği olarak kalacağız her dem. Yükselen bir deniz ülkesinde yalnız sevgimizi, sevdamızı hatırlayacağız. Hangi alev, hangi lav kesebilir ki hızımızı?
Yüreğimizdeki mayıs gülleri boy atmakta her an. İçimizdeki utku, gönlümüzdeki tutku var oldukça bu sevdayı yaşatacağız. Sözümüz ve alevimiz şarkı gibi bir bir geçecek sazımızdan. Tütünün sararttığı parmaklarımız yazacak kutsal sevdamızı. Bir anı, bir yüz, bir nefes olup yükseleceğiz göklere. Bizi hatırladıkları vakit yüzlerce kurşunun selamı duyulacak arkamızdan. Her sabah yeni günaydınlara, yeni merhabalara açtıkça gönül mabedimizi ölmeyecek bu sevda.
İçimdeki hiçbir sevinç böylesine direnmedi sevdana, hiçbir söz anlatmadı, anlatamadı senin tapılası yüreğini. Dudaklarının hiç bulunamamış yağmur ormanlarında bir yangın alevidir yüreğimi titreten. Sarmaşık güzelliğinin bulutlara ağan dal tutunuşlarında ben seni yaşarım ömür kovuğumda. Bazen öfkem, kimi tesellim olursun hiç bitmeyen tanrısal gülüşlerinle. İçimdeki isimsiz çiçekler açtıkça uçurum kenarlarında yaşamı resimlersin korkusuz adımlarınla.
Ben çiçekli bir günde doğmuşum gülüm. Severmiydim seni beni böylesine yetiştirmesen, yüreğindeki tohumları bu yeryüzü atlasına serpmesen. Severmiydim hiç ıslak gülüşlerin, beni gizli süzüşlerin olmasa. Başını gövdesinde büyüten, utanç selinde sürüklenen, acının dikenleriyle geceler boyu ömür tüketen bu yapayalnızlar treninde zor değil seni seninle birlikte yaşamak. Etimi ısırdıkça kanasa da yüreğim, seni sardıkça dökülse de kemiklerim, sendeki gizemli vefaya ölene dek yürüyeceğim.
Bugün gövdeme yeni bir baharın fışkını durdu. Büyümekteyim tane tane ekinlerinle. Dokun yüreğimin sağrısında atan büyüyüşlerine. Bilmesin düşmanım seni yüreğimde böylesine büyütmelerimi. Gözlerindeki ışıkları, yüreğindeki su kuyularını sür ülkeme, çağlasın bu yürek dolunay sırtında, bilensin bir gökkuşağı arayışında. Seni ben derin nehirlere, okyanuslara ve bir tan yeri tuvaline resmedip, yabanıl yaratıklardan, ağzı salya köpük mor bakışlılardan kıskanırım.
Bu yaralı bereli göğsümle, bu geleceğe uzanan sürgünlerimle kendi yaramı yalayan, kendi ateşimde yanan, yandıkça kıskanç geceyi yakan bir adamım ben. En koyu karanlıklarda bulurum seni, en dönülmez yollarda düşerim peşine. Uyumasam, gözümü kırpmasam ve sensiz olsam da gecelerce, pelte pelte kan kussam da şiirlerle, seni sevmekten vazgeçmem ben.
Sen ki, mor dağlarımın şivan gülü. Göğsümün gelincik tarlası, keklik sekişlim, pınar gülüşlüm, sevda bakışlım. Sen söylediğim bitimsiz türküm, söylenmemiş ilk şarkım, içimdeki efsunlu girdabım. Yüreğindeki ulaşılmaz hazineleri yıllar sonra işte buldum ben. Dokun yüreğime sıcacık bakışlarınla, dokun toprak dudaklarıma sürgün öpüşlerinle, dokun ağlayan yanlarıma dost duruşlarınla ve dokun sevdam ağrılı yüreğime, şafak atışlarınla.
Selahattin Yetgin