- 744 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Evrimci Replikler
C. Darwin’den bu yana Darwinistler bilim dışı canlılık senaryoları kurgularlar. Anlattıkları hayali olaylara kendileri inanmaz ancak insanları ikna etmeye çalışırlar. Dönem dönem söylemleri değişse de çağdaşları ile aynı şeyleri -ezberledikleri replikleri-söylerler. Kuşkusuz Darwinistlerin kurguladıkları oyunun bütün repliklerini buraya almama imkan yok. 150 yıldır dillerine dolanmış olanlarından birkaç örnek vermek isterim:
"Cansız maddeler tesadüfen bir araya gelerek “ilk hücre”yi oluşturmuştur."
"Bu ilk hücre çamurlu bir suyun içinde kendi kendine oluşmuştur. Yani kaynağı bir miktar çamurlu su, zaman ve tesadüflerdir."
"Bütün canlı çeşitliliği tesadüfen oluşan bu ilk hücreden gelişip var olmuştur."
Ancak bilim, evrim düşüncesi gibi Nil’in bataklıklarına saplanıp kalmadı, sürekli gelişti. Ve anlaşıldı ki hücre eski Darwinistlerin zannettiği gibi ne jöle kıvamında bir toptu ne de basit bir yapıya sahipti. Hücrenin son derece kompleks ve içinde 200 bin çeşit ürün üretilen muhteşem bir yapısı vardı.
Hücre bir yana, hücrenin içindeki tek bir protein bile kendiliğinden oluşamazdı. Çamurlu suda bir hücrenin kendiliğinden oluştuğu iddiası akla ve mantığa olduğu gibi bilime de aykırıydı.
Amerikalı biyokimya profesörü Michael J. Behe, söz konusu bilim adamlarının içinde bulundukları durumu şöyle özetler:
"Son kırk yıl içinde modern biyokimya hücrenin sırlarının önemli bir bölümünü ortaya çıkardı... Hücreyi araştırmak için gerçekleştirilen tüm bu çabalar, çok açık bir biçimde, bağıra bağıra, tek bir sonucu veriyordu: "Dizayn!" Bu sonuç o denli belirgindi ki, bilimin tarihindeki en önemli buluşlardan biri olarak görülmeliydi... Bu zafer on binlerce insanın "Eureka (buldum)" çığlıklarıyla bu büyük buluşu kutlamalarına yol açmalıydı..."
"Ama hiçbir kutlama yaşanmadı, hiçbir sevinç ifade edilmedi. Aksine hücrede keşfedilen büyük karmaşıklığın karşısında, utangaç bir sessizlik hakim oldu. Konu halka açık bir ortamda gündeme getirildiğinde, çoğu bilim adamı bundan rahatsız oluyorlar. Kişisel diyaloglarda ise biraz daha rahatlar, çoğu keşfettikleri açık gerçeği kabul ediyor, ama sonra yere bakıp başlarını sallıyorlar ve hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyorlar."
"Peki neden? Neden bilim dünyası, keşfettiği büyük gerçeğe sahip çıkmıyor? Neden ortaya çıkan açık dizayn entelektüel eldivenlerle kenarından tutuluyor? Çünkü bilinçli bir dizaynı kabul etmek, ister istemez Allah’ın varlığını kabul etmeyi çağrıştırıyor onlara." (Michael J. Behe, Darwin’s Black Box, New York: Free Press 1996, ss. 232-233 )
Ardından evrimci replikler şöyle devam etti:
“Laboratuvarda muhtemelen protein üretebiliriz, deneyler yapıyoruz.”
“İddialarımızı zaman içinde kanıtlayacağız”
150 yıldır kanıt arıyor evrimciler ama yok, yok, yok... Bilimin ortaya çıkardığı gerçekler Darwinistlere büyük panik yaşattı. Henüz hayatın başlangıcında teorilerinin çökmesi yüzünden yaşadıkları hüsranı gizlemeye çalıştılar. Medya ve üniversiteleri kullanarak iddialarını sürdürdüler. Ancak bugün çok açıktır ki bir protein rastlantılarla asla oluşamaz.
Ancak, ortaya çıkan tüm bu gerçeklere rağmen, yerli evrimcilerimizin iddiaları sürüyor. Onların bugünkü replikleri de şöyle:
“Cansız maddelerden canlıların oluşumu doğa yasalarının sonucudur, bu tartışma konusu olamaz."
“Gelişmiş canlı diyemeyiz ama canlılığa giden bir organizasyon deriz.“
Geçtiğimiz günlerde ise zamanın en büyük(!) Darwinisti Richard Dawkins ve yandaşları, “kendi kendini kopyalayan bir molekülden” söz etmeye başladılar. Sonunda hayal ürünü olduğu ortaya çıkınca, Dawkins bile görüşün saçmalığını açıkça ifade etmek zorunda kaldı.
Kendi Kendini Kopyalayabilen İlk Molekül Nedir?
Darwinistler, proteinlerin kendiliğinden oluşumunu açıklayamadıkları için canlılığın, “kendi kendini kopyalayabilen bir ilk molekül" ile gerçekleştiğini iddia ediyorlardı. “Kendi kendini kopyalayan molekül", canlı hücrenin içindeki en küçük birim olan proteinler. Ama proteinler asla “kendi kendilerini kopyalamazlar. Neden mi?..
Bir proteinin kopyalanabilmesi için başka proteinlere, DNA’ya, ribozoma, endoplazmik retikuluma, stoplazmaya, enerji üreten mitokondriye ve hücre zarına ihtiyaç vardır.
O halde, yalnızca bir hücre ve o hücre içindeki organeller kendilerini kopyalayabilir. Yalnızca bir hücre kendi birimleri ve dışarıdan aldığı enerji ile varlığını sürdürebilir.
Sonuç: Bu bölüm yalnızca bu yazının sonucudur. Darwinist replikler sürdükçe Yaratılış’ın cevabı da sürecektir... Sonuna kadar.
Çok ilginçtir yaklaşık 300 milyar galaksi içerisinde, yaklaşık 300 milyar yıldızdan oluşan Samanyolu galaksisi içindeki Güneş sistemindeki gezegenlerden biri olan Dünya’da yaşayan 7milyar insandan sadece biri olan bir insan aklını nasıl bu denli beğenebiliyor?
Materyalizm’in "bilimde şüphe esastır" kuralı, her nedense evrimcilerin kendi teorileri için geçerli değildir. Ancak evrim teorisine şüpheyle yaklaşanları gericilik, dogmatizm, bağnazlık ve bilim karşıtı olmakla itham ederler.
Yaratılışçıları, Allah’a önkabulle inanmakla suçlar, ancak kendileri önce evrime inanır, sonra kanıt aramaya çalışırlar. Dahası bulamadıkları halde körü körüne evrime sıkı sıkıya sarılırlar.
Darwinizm savunucularından Michael Ruse, evrimin seküler bir din olduğunu şöyle itiraf eder:
"Evrim, savunucuları tarafından sadece bilim olarak desteklenmiyor. Evrim bir ideoloji, seküler bir dindir. Evrimle ilgili bu gerçek en başlangıçta da böyleydi, bugün de öyle." (Michael Ruse, Saving Darwinism from the Darwinians)
"Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Ankebut Suresi, 20)
Fuat Türker