Eşref Vakti Röportajı
O’nlarla; yağmur yağarken, seller akarken, Arap kızı camdan bakarken Caddebostan’da Balans Brau’da buluştuk… Mert’le birlikte gitmiştik.
Gittiğimizde prova yapıyorlardı. Selamlaşma faslından sonra kenarda sessizce provaları izledik.
Sonrasında grup üyeleriyle konser öncesi kalan birkaç saati yemek eşliğinde röportaj yaparak değerlendirdik.
Acıkmışlardı, iştahla yiyorlardı. Yemek yemeyi çok sevdiklerini söylediler.
İlkelerinden, disiplin, saygı sevginin öneminden bahsettiler.
Birbirlerini önceden tanıdıklarını, grubun ihtiyaçtan değil dostluk üzerine kurulduğunu anlattılar.
Basına biraz sitemliydiler. Basının niteliksiz ürünlere gösterdiği ilgiyi haber değeri olan nitelikli ürünlere göstermediğinden yakındılar.
Müziklerinde ilk kez kullanılan bir tasarımdan da bahsetmişlerdi…
Yemek ve röportajdan sonra sıra konsere geldi.
’Esref Vakti’ tüm sevimliliğiyle ve kalabalık kadrosuyla sahnedeydi.
Fatih Akıskalı ve Bekir Ünlüataer tarafından kurulan ‘Eşref Vakti’nin diğer üyeleri;
Davul ve Perküsyonda; Jarrod Cagwin
Klarnette; Şükrü İnci
Kanunda; Serdar İnci
Bas Gitarda; Eralp Görgün
Akustik Gitarda; Hakan Oral
Yaptıkları müzik pop-alaturka tarzındaydı. Sakin, dingin, keyifli ve tarz bir müzikti.
Sahnede birbirinden güzel şarkılar söylediler;
Tekirdağın Üzümü,
Hasanım,
Yanıyom Ölüyom,
Sevda Yolları,
Kimseye Etmem Şikayet,
Fikrimin İnce Gülü,
Günebakan,
İşte Yine Ayrılık,
Gözlerin,
Yeni Cami Avlusunda,
Gözlerinin Yedi Rengi
Hemen kendimce bir sıralama yaptım. Birinciliği, ‘Gözlerinin Yedi Rengi’ne,
İkinciliği, ‘Gözlerin’e,
Üçüncülüğü, ‘Sevda Yolları’na verdim.
‘Günebakan’ şarkısının söz ve müziği Fatih Akıskalı ve Bekir Ünlüataer’ ait.
Grubun şarkılar dışında en dikkat çeken özelliği kıyafetleriydi. Bekir Ünlüataer dışında hepsi şalvar giymişti.
Şimdi hatırladım. Utanç verici bir durum olmakla birlikte bunu söylemeliyim. Röportaj yaptığımda Serdar İnci, iki ay sonra askere gideceğinden bahsetmişti. Muhtemelen askerden gelmiştir.
Serdarın babası, Şükrü İnci… bıyıkları sohbet konularımızdan biriydi.
Jarrod Cagwin’la tarzanca konuşmaya çalışmıştık. Yanlış hatırlamıyorsam, Evliya Çelebi’nin Avrupa versiyonuydu. Fransa, Almanya, Suriye, Hindistan… hep gezmişti.
Aradan geçen zaman zarfında ne yazık ki hatırlayabildiklerim bunlar.
Böyle röportaj olur mu demeyin. Röportajda kullandığım defterin başına geleni bilmiyorsunuz.
Tamam kabul ediyorum, tamamen benim hatam ama geri dönüşü yok… üzgünüm.
O yağmurda defteri başımın üstüne koydum ve Mert’le caddeye kadar koşar adım yürüdük. Durağa geldiğimizde defteri başımdan alıp bankın üzerine koydum, dolmuş gelince de alelacele bindik.
Bir süre sonra bir eksiklik fark ettim. Olamaazzz hayıırrr! Defterimi unuttummmm!
Bu utançla düne kadar yaşadım. Ta ki Fatih Akıskalı ve Bekir Ünlüataer’i bir televizyon programında görene kadar. Çok keyifli bir programdı. Sohbet ediyorlardı ve şarkılarını söylüyorlardı.
Bu ayıbı daha fazla sürdüremezdim. İstediğim gibi olmamakla birlikte bunu yayınlamalıydım.
Yazıyı kendilerine gönderebilir ve eksikleri tamamlayabilirdim belki ama ı ıh… buna yüzüm yok.
Sevgili Eşref Vakti,
Birlikte keyifli bir akşam geçirdik. Herşey için teşekkür ediyorum. Ve röportajın başına gelenlerden dolayı hepinizden ayrı ayrı özür diliyorum… Affedilmek dileğiyle…
GÖZLERİNİN YEDİ RENGİ
gözlerinin yedi rengi
hangi denizin köpükleriydi
kırlangıçlar bağ bozumunda
şarabı senin gözlerinden içti
ben gözlerinin rengiyle boyarım
her sabah denizlerini ah İstanbul’un
vapurlar gelir döner boğaz boyunca
doyamam seni beklemeye bu şehirde
ah seninle başlayacak
hayat bir sabah elbet kaldığı yerden
saçlarında tek tek açardı
bütün bahçelerden yasemenler güller
kokuları iner şehre
çimenler üstünde o sonsuz öpüşler
ah seninle başlayacak
hayat bir sabah elbet kaldığı yerden
tükendiği yerde başlar
yeni bir hayat elbet kaldığı yerden
www.esrefvakti.com.tr
YORUMLAR
Ben sana boşuna Deli Kız dememişim. İnsan röportaj yazdığı defteri yağmurdan korunmak için başının üstüne koyar mı. Haydi koydun kanapede unutur mu? Hadi unuttun. Ne yazdığını hatırlıyordun mutlaka o günlerde...Hemen o günün akşamında hatırladıklarını hafızandan kaleme dökseydin olayı yine topralardın... Şimdi ben grubun yeride olsam yeni bir beste yapardım adını da '' Unutkan Esma '' koyadım.
Selam ve sevgilerimle.
Esma KAHRAMAN
Kötü bir durum. Ben de yazıyı bazen yazarım siteye, tam kaydedecekken, yanlış bir tuş silinmez mi? Çok sinirleniyor, insan. Ama ne yaparsın, insanlık halleri bunlar. Saygılarımla
Esma KAHRAMAN
Esma KAHRAMAN
:) Sefalar getirdin Sayın Yazarım.
Sevgili Yazarım yazınızla müteakip hemen youtube' dan sözlerini yazdığınız şarkıyı açtım.
Güzelde fon oldu hani :)
Grubu ziyadesiyle beğendim. Hatta kesmedi şu satırları yazarken " Tekirdağ' ın Üzümü " nü dinliyorum. Oldukça keyifli bir şarkı. Zaten keman, cümbüş, tambur ve ud alaturka müzikte en sevdiğim enstrümanlardır.
Gruba müzik hayatlarında başarılar diliyor ve onları da favori listeme alıyorum :))
Esma KAHRAMAN
Güzelinden bir kız sevdim aldandım
Tekirdağ'ın üzümü salkım salkım
Bir kız sevdim güzelinden aldandım
O yar selvi boylu da ben kısa kaldım
Vay benim halime, bana yar olur sandım
Tekirdağ'ın üzümünü beş liraya aldım
Kavun, beyaz peynir ile sallandım
Tekirdağ'ın üzümünü beş liraya aldım
Ud, kemane, cümbüş ile sallandım
O yar kalem kaşlı da ben köse kaldım
Vay benim halime, bana yar olur sandım
O yar sırma saçlı da ben kel kaldım
Vay benim halime, bana yar olur sandım
:) Şarkıların hepsi çok güzell.
:) Yüreğine sağlık. Sevgilerimle Sayın Yazarım.
Esma KAHRAMAN
aa sahii senin kitapta ne yok biliyomusunnn... biyografin yokkk.
:)))) Sayın Turist, birara bu kitap konusuna eğilelim. röportaj lazım evet.