- 624 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GERÇEK
(Bismillahirrahmanirrahim... Kalem ile anlattıklarımda ve dil ile söylediklerimde hataya düşüp hoşnut olmayacağın şeyleri işlemekten Sana sığınırım.)
Temel anlamda yalanın karşıtı. Asıl olan. Bir yandan da öz manasını taşıyor. Her nedense manaya kör gözler, lal diller ve mühürlü kalpler tarafından kavranamamak gibi bir yan etkisi var. Kâfirlerin ve münafıkların çoğunda gerçek perdelenir; salt hali ile mevzuu meşrulaşamayacağından, gerçek nefse uydurulur. Çarpıtılır yahut üzeri örtülür. Rahmanilikten uzak ve sadece nefsanî olan bu konu ne yazık ki insani fıtratın kontrol altına alınması gereken bir ürünüdür. Topluluk ve ihvanlık bilinci uyanmamış Müslümanlarda da şaşırtıcı bir biçimde bulunabilir. Hedeflerimiz ve dünyalarımız nispetince görelilik arz eden, kendimizi takdis etme, karşıtımızı zem etme, kendimizi haklı görme ve gösterme, mecramızı veya kulvarımızı ‘Hak’ gösterip karşı tarafı ‘Batıl’ ilan etme, bitarafı da gizliden gizliye batılın hizmetkârı göstermek namına, şeytanın sağdan fısıldamalarıyla bu batak bizi yutabilir. Dikkatli olunmazsa imani ve insani zafiyetle tavan yaparak bizler gibi ‘sıra tipi sokak müslümanını’ küfre kadar götürür.
Gerçeği değiştirmek kadar yüreğimizi kanatan, canımızı acıtan bir manzara karşısında da susmak yani gerçeği görmezden gelmek de tehlikelidir. Susmak, en az gerçeği örtmek kadar korkunçtur. İmani ve insani noktalarda bizi geren bir konu hakkında tepkisiz kalmak iman zafiyetinin en alt basamağıdır belki de. Eğer münafık değilsek dilimiz kalbimizin aynasıdır. Ve biz susuyorsak ya dilimiz lal olmuştur ya da kalbimizde sadıkların ve salihlerin imanından zerre eser kalmamıştır.
‘İnneddine indallahil İslam’ yani gerçek din Allah’ın nezdinde İslam’dır. Ve İslam gerçeğin ta kendisidir. Peygamber Efendimiz (sav) bir Resuldür. Biz ders kitapları Türkçesiyle yıllar boyu Resul kitaplı peygamberdir, her Resul bir Nebidir ama Nebiler Resul değildir diye öğrendik. Bazı gerçekler vardır zaten biliriz ama farkında değilizdir. İşte geçen zaman içinde büyüklerimizin yazdıklarından böyle bir gerçeği daha keşfettik; Nebi kendisinden önce gelenin Şeriatı ile hüküm veren, ufak tefek bozulmalar varsa bunu revize eden demek. Bir anlamda yanlışları düzelten birer ilahi muallimler. Resul olmak ise kendinden önceki şeriatın hükümlerini kökten kaldırıp yerine yeni bir ilahi nizam kurmak demektir. Bu da gördüğümüz kadarıyla ilahi nizamın bozulma faslını geçip kangrenleşmesi ile söz konusu oluyor. Gerçek o kadar çarpıtılıp hilkatinden farklılaşıyor ki artık tedavi edilemiyor. Bu seferde Allah’ın Resullerine küfrün kalıplaşmış sistemine karşı devrimci bir yaklaşımla, gerekirse bozuk düzenin kullarının gerekirse kendi hayatları pahasına başkaldırmak kalıyor. Ne için? Sadece küfür sisini dağıtmak namına… Sadece ilahi gerçeğin üzerinde örtülü olan künde künde perdeleri yırtmak için.
Peygamberimin (sav) bir ismi de Emin değil mi? Muhammed-ül Emin. Emin ne demek? Güvenilen, hiç yalan söylemeyen ve aynı zamanda salt gerçeği söyleyen. O Kureyşlileri Safa tepesinde toplayıp hitap ettiğinde ‘Size şu dağın arkasında düşman atlılarının toplandığını söylesem bana inanır mısınız?’ diye sorduğunda hepsi bir ağızdan ‘Hepimiz inanırız çünkü sen yalan söylemezsin ’ diye mukabele etmişlerdi. Ama iş ‘bir damla mikyasınca dünya menfaatlerine’ dokununca, nefislerine ağır gelen konularda ilahi nizamla ültimatomlar yağınca bir anda bazıları yüz seksen derece dönmüşler, kendi adlarından bile şüpheye düşüp O’nun ‘emin’ olmasından tereddüt etmeyen mühürlü kalpler, en galiz hakaretleri etmekten çekinmemişlerdir. Enteresan şey ki kâfirlikte bir samimiyet var Münafıklıkta ise bir riyakârlık, iki yüzlülük. Şeytan ile hemhal olmada kâfirler kadar ‘delikanlı’ olamayan kaypak münafıklar büyük bir sinsilikle atılan her adımın ve konuşulan konunun altını boşaltma çalışmalarına yönelip, çarpıtma ve iftiralarla İslam’a en büyük hasarı veriyorlar. Burada dikkatimi çeken asıl husus yalanın ve iftiranın kalesi kâfirlerden, gerçeğin üzerini örten, bazen destek olup bazen susan münafıkların daha tehlikeli ve etkili olmasıdır. Anlaşılıyor ki makbul olan salt gerçek iken yalanda makbul olan süslenmiş, üzeri örtülü cilalı yalan. Bilhassa işlerine yarayacak biçimde gerçekle desteklenmiş kara değil de gri yalanlar.
Rabbimiz bizi gerçeğin derdine düşenlerden eylesin.