- 903 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
6. BÖLÜM - ŞAYET ÖLÜRSEM…
Evde soğuk bir hava esiyordu. Gence Beyin sinirleri laçkalaşmıştı. Bu sebepten çocuklarının ve eşinin söylediği her söz diken olmuştu adeta. Her söylediklerine sinirleniyordu. Onlar da mağdur olmuşlardı, arkadaşlarının yanlarına gidemiyorlardı. Daha önce sürekli gelen misafirleri gelmez olmuşlardı. Üstelik hanımı bu durumu açıklayamayacağı için kendi akrabalarıyla da paylaşamıyordu. Sadece görümcesi geldikçe ona anlatıyordu sıkıntılarını. Çünkü aynı şehirde oturuyorlar ve her şeyi biliyordu.
Gence Bey korkuyordu. Ama haklı olduğunu bir gün adaletin tecelli edeceğine inanıyordu. Geçici görev diye başka bir liseye göndermişlerdi. Ama bir gerekçe yoktu ona açıklanan. Kanunsuz bir görev olduğunu anlayabiliyordu. Göreve itiraz ettiğini ve gitmeyeceğini belirtti. Emir Milli Eğitim Müdürlüğünden gelmişti, göreve karşı gelmek suçundan iki ay uzaklaştırıldı okuldan. Maaşını da alamıyordu, maddi açıdan zor durumdaydılar. Sadece gerekli ihtiyaçlar olsa veresiye ile idare edebilirlerdi. Bu olayı yaşayacağını tahmin bile etmediği için bankadan kredi çekip küçük bir daire almıştı 2 yıl önce. Onun taksitlerinin de ödenmesi gerekiyordu, ödenmediği takdirde evi de elinden gidecekti. Birkaç akrabasına anlatmıştı bu durumu, onlar da ellerinden geldiğince destek olmuşlardı. İki ay dediğin nedir ki, geçecekti elbette, sonunda da biriken maaşını toptan alıp borçlarını ödeyecekti.
Dört dönüyordu odanın içinde. Düşünüyordu ne yapabilirim diye. Her ihtimale karşı bazı kişilerle başına gelenleri paylaşmaya karar verdi.
Oturdu bilgisayarın başına küçük bir mektup yazdı. Bunu ablasına, kardeşine ve güvendiği birkaç arkadaşına gönderecekti.
SAKLAYIN ÖLÜR MÖLÜRSEM :) diye başlamıştı sözlerine.
OLAY ÖZETİ
Son altı yıldır ………… Lisesinde öğretmendim. Son iki, üç senedir okul idaresiyle ilişkilerim bozulmuştu. Akabinde Milli Eğitim Müdürlüğüyle de bozuldu. Beni soruşturma gereği diyerek geçici görevle okuldan uzaklaştırmaya kalkıştılar. Yapılan geçici görevlendirmede birçok kanunsuzluk olduğu için gitmedim. Yanlış bilgilendirmelerle ve içinde “kız öğrencilere karşı olumsuz davrandığı” söylemiyle iki ay açığa alındım. Ben de sorumluları, hem görevi kötüye kullanmaktan (genelgelere, mahkeme kararlarına uymamaktan) hem de kız öğrenci söyleminin, varsa, belgelerinin sahte olacağından dolayı, savcılığa suç duyurusunda bulundum. Daha sonra bir suç duyurusu dilekçesinde dosyaların zaptını iki kez talep ettim, el konmadığını öğrenince ayrı bir dilekçe daha verdim; sonuçta (biraz geç de olsa) tehlikeli olacağını zannettikleri evrakları saklayarak C. Savcılığına başka şeyler yollamışlar.
Bundan sonra yapılanlar, hem kendilerini kurtarmaya hem de bana haddimi bildirmeye yöneliktir.
Bakanlıktan ben müfettiş istemiştim; gelen müfettiş bir gün dolmadan gönderildi yerine Bakanlıktan Müfettiş Rafet Zaracan geldi. Hem benim iddialarımın asılsız olduğunu dört beş defa konuştum dediği Vali Muavini vasıtasıyla Bakanlığa bildirdi; hem de benim hakkımda bu dosyayı oluşturup savcılığa teslim etti.
Meşru yollardan ilgili dosyaların birçoğunu, içinde bazı belgeler eksik olsa bile alabildim. Yaptığım çalışmalarla, bu işin bu kadar uzamasının ve dallanmasının sebebini belgelerle ispat edecek duruma geldim.
Not: C. Savcılığına dört ayrı suç duyurusunda bulundum. Valiliğe, ……. Kaymakamlığına, İl ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerine verilmiş çok sayıda dilekçem var. Ayrıca:
Ankara Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunda kabul edilmiş itirazım var (dı). Bende, imzalı bilgi yazıları olmasına rağmen, orada böyle bir kayıt bulunamadığını BİMER vasıtasıyla öğrendim. (Bu olay onlar için BEDK’deki (ccccc) dosyayı bile yok edecek kadar önemsenen bir olaydı. Bu ki yapılan sahte iş ve söylemlerin benim açımdan belki de en önemsizidir).
Duruşma süresince kullanacağım tüm iddia ve isnatların belgeleri yanımdadır. Zamanı geldikçe sizlere onları da göndereceğim.
Bu güne kadar şerefimden, gururumdan hiç taviz vermedim bundan sonra da vermeyeceğim. Bu olaydan kendimi kurtaramasam bile yakınlarımın bana inanması en büyük dileğimdir. Sevgi ve selamla.
Hava kararmaya başlamıştı, kalkıp ışığı yaktı, masanın üstünde bir bardak çay duruyordu, o mesajını yazarken eşi bırakmış olmalıydı, elini uzattı, kuruyan boğazını ıslatmak istemişti. Buz gibiydi, mutlaka masanın üstüne koyarken “çayını iç” demiştir ama o kendi dünyasında kaybolmuş adam hiçbir şey duyacak halde değildi demek ki. Perdelerin açık olduğunu fark etti, odanın içi dışarıdan görünebilirdi, kalkıp perdeleri de çekti. Keşke bu olaylara da perde çekmek mümkün olabilseydi diye düşünmekten kendini alamadı.
Afet İnce Kırat
YORUMLAR
bundan sonraki bölümlerde gelecek mi hepsini okudum ama adalet tecelli etsin istiyorum her nekadr hayat istediğimiz gibi olmasa da
Afet İnce Kırat
Filiz Şahin.
yanlışa yanlış demiyorsa insan insan değildir gibi kesin ifadelerim var benim anladım ben durumu Allah yardımcısı olsun bu durumlarda Rabbin yardımı olmadan insan gibi görünenlerin insafı kuruduğu için çok yıpratılıyor asıl mağdur ve hatta mahkum bile edilebiliyor çok şeyler yazarımda yerim dar
saygımla selamlıyorum sizi ve dualarımı gönderiyorum Rabbim adildir
Bu güne kadar şerefimden, gururumdan hiç taviz vermedim bundan sonra da vermeyeceğim. Bu olaydan kendimi kurtaramasam bile yakınlarımın bana inanması en büyük dileğimdir. Sevgi ve selamla.
GÜZEL ÖYKÜNÜ OKUDUM.Allah yardım etsin doğrular inşallah kazanacaktır.
selam ve saygılar.