- 828 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ben Aslında Yok’um….
Ellerimi saklarım hep, uzun kollu hırkamın kollarını çekiştirerek. Kimse görmesin diye uğraşırım. Çünkü ellerime sen dokundun, bir daha kimsenin dokunma olasılığını sıfıra kadar düşürüp, görme olasılıklarını bile yok etmeye çalışıyorum. Bunun için kendimi bile kaybedebilirim…
Kulaklarımı tıkarım mesela, her şeye, herkese. Etrafımda kimse yokmuş oyununu oynarım bazen, uzaklara bakar, uzaklardaki bir ezgiyi dinlerim, sessizce... Kulaklarım sesinden sonra çıkacak tüm seslere olabildiğince kapalı. Seslenenler mi? Onları bilemiyorum, ulaşabilen varsa gelsin ulaşsın bana ben bu kadar seninle meşgulken…
Yüzümü saklarım ben en çok. En son senin baktığın yerlerini, bazen maske takasım gelir, bazen yüzümü değiştiresim gelir. Yapamam ama düşünürüm. Yüzümü kaçırırım uzaklara, herkesten, her şeyden uzaklara. Senden başkasının yüzüme bakması harammış gibi gelir hep, doğru ya, milyonlarca yüzde dolaşan gözlere elbette haramdır benim yüzüm. Yüzün yüzünün ayna’sıdır, aynı’sıdır çünkü…
Gözlerim…
Gözlerimi kaçırırım en fazla… Gözlerim hep uzaklara göç eder, bazen sen bile yakalayamazsın. Hep bir yorgunluk vardır, hep bir mücadele. Savaşçıdır belki biraz da. Olan bitene inanamaz, hep endişe oturmuştur kahverengi renginin üzerine. Bir yemindir gözlerim. Bir sözdür, uçup gitmeyen, unutulmayan. En son senin baktığını saklamak için yemin etmiştir. Hatta o bakışlar hiç düşmesin diyedir, ağlamayışı. İçine akıtır gözyaşlarını…
Değmiştir bir kere gözlerine. En çok senin gözlerin taşımıştır uzaklara gözlerimi. Üzerlerine çöken yorgunluk aslında uzaklardan değil de, kaçmaktandır. Göçebe kuşların hayatını yaşamak zordur tek başına bir çift göz için…
Ama yaşarlar, etraflarına bakmadan. Yabancılara aldırmadan. Birbirlerine yabancılaşmadan. İriliklerini hep saklayarak ama kaybetmeden.. İstanbul kadar büyük gözlerime,
İstanbul kadar büyük sevdâ yaşamak yakışır.
İstanbul gibi sonsuz.
İçimde bu kadar sen varken, seni nasıl ve nereye saklarım? Ben kendimi saklarım herkesten, her şeyden, yok ederim de, seni nereye gömerim? Nasıl kıyarım varlığına böyle yaşarken ben de. O kadar saklandım ki,
O kadar köşe kapmaca oynadık ki hayatla,
Yok olmaya yüz tutmuş ahşap eski bir ev yüreğim.
Sen gelmesen de yıkılacaktı. Karışacaktı toprağa…
Ben kendimi o kadar iyi sakladım ki, yok oldum. Ben aslında yok’tum.
Ama sen varsın, yaşıyorsun bir cesedin içinde…
“Ağırlık yapmıyorsun, korkma. Ölüler hissetmez ki en azından bu tür acıları, ama gidersen içimden, işte o zaman hissederim, çünkü çok üşürüm, çünkü ölüler en çok soğuğu hissederler…”
Cansızlığım kadar; Canlı,
Kansızlığım kadar; Kanlı…
İki-Mayıs-İkiBinOnİki*22:46
Nevin Akbulut
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.