- 671 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
4. BÖLÜM--MÜDÜR YARDIMCISI DEVREDE
Odasında dört dönüyordu adam. Sesi çıkmıyordu, kendi kendine konuştuğu belliydi. Sıkıntılı bir hali vardı, el kol hareketleri bunu belli ediyordu. Camdan dışarıya baktı, okulun bahçesinde dolaşan birkaç öğrenciyi gördü. “Serseriler, yine dersten kaçmışlar” deyip peşinden bir de küfür etti. Zilin çalmasına 10 dakikadan az zaman kalmıştı, kendisini toparlaması gerekiyordu. Yine düşüncelere dalmış camdan dışarı bakarken kapının tıklamasıyla birden irkildi. Hızla dönüp kapıya baktı. Gelen bakanlık müfettişiydi.
Esmer tıknazca bir görüntüdeydi. Kır düşmüş bıyıkları oldukça gürdü hala, dökülen saçlarına rağmen. Hiç konuşmadan gidip bir koltuğa çökercesine oturdu. Müdür muavini de yerine geçti. Önce müfettiş başladı söze,” Haydi gazamız mübarek olsun, karşımızda oldukça inatçı birisi var” dedi. Müdür muavini başıyla tasdik etti. “Zaman geldi haber göndereyim de gelsin bakalım” diye telefonu eline aldı. Karşısındaki hademeye Gence beyi odasında beklediğini söyledi. Her ikisi de sessizdiler, kendi aralarında bile konuşmaya çekinir halleri gözlemleniyordu.
Zilin çalmasından yaklaşık 5 dakika sonra kapı açıldı Gence Bey girdi içeriye. Kapıyı bile vurmamıştı, sezgileri güçlüydü normal şartlarda bu şekilde çağırılmayacağını biliyordu. Orta boylu, kumral bir beydi. Kaşları daima çatıktı ama bu gün daha sert bakıyordu.
“ Beni çağırtmışsınız, ne ise hemen söyleyin ders notlarımı alıp sınıfa gitmem gerek” dedi. Müdür muavini “ Buyurun oturun Gence bey, sizinle konuşmak istediğimiz şeyler var, dersi düşünmeyin yerinize bir arkadaş bakacak.”
Öğretmen Gence her iki adamın bakışlarını yakalamak istedi, ancak ikisi de suçlu gibi gözlerini kaçırıyorlardı. Ne olduğunu oturup konuşmadıkça öğrenmesi mümkün değildi, geçip müfettişin karşısına oturdu. Daha önce hiç görmemişti bu adamı, öğrencilerden birisinin velisi olabilir miydi? Gence Bey’in bakışlarından müfettişin neden burada olduğunu anlayan muavin “Sizi tanıştırayım efendim, Bakanlık Müfettişi Saffet Bey, soruşturma için geldi kendileri.”
Gence Bey yerinden aniden kalktı, “ilk gelen müfettiş bu değildi neden değişti şimdi?” diye haykırdı.
“Hocam, o geldiği akşam rahatsızlandı geri gitmek zorunda kaldı, onun yerine Saffet bey geldi.” Hiç inandırıcı gelmemişti bu bahane, bakalım ne olacaktı sonu.
Müdür muavini derin bir nefes alarak söze başladı. Önce kesik kesik dökülen kelimeler daha sonra gazı almış bir otomobil gibi aniden hızlandı.
“ Bakın Gence Bey, yaklaşık 6 yıldır bu okuldasınız. Müdürümüz geleli o kadar çok olmadı, ancak daha önce görev yaptığınız yerde de müdürünüz oydu, yani tanışıklığınız çok daha fazla. Biliyorum aranızda hep bir sürtüşme olmuş, ondan uzaklaşmak için bu okula gelmeyi istemişsiniz. Bazı konularda haklı olabilirsiniz, anlayışla karşılayabiliriz. Ama bunu uzatmanın size bir faydası yok, aksine onun çok zarar görmesine neden olacaktır. Bu işi aramızda halledelim diyoruz, sayın müfettişimizde yardımcı olacak size. Savcılığa ve bakanlığa yaptığınız şikâyeti siz geri alın diye ricada bulunmak için çağırdık, ne dersiniz? “
“ Hayır!” dedi Gence Bey, “Tek o değil, okulda dönen dolapları biliyorum. Okulda 300 tane öğretmen var her ay yardım amacıyla kesilen onar lira nereye gidiyor, bunların hesabını vermeli. Diğerlerini bilmem ama edebiyat gurubunun yaptığı ortak sınavda bazı öğrencilerin yüksek not almaları için cevap anahtarını değiştirdiklerine şahit oldum, yüksek not almayı hak eden öğrencilerin hakkını kim savunacak? Herkes yaptığının cezasını çekmeli, şayet işin içinde siz de yoksanız bana bu teklifi yapmamış olun.”
Müdür muavini müfettişin gözlerine baktı, ne yapacağım şimdi der gibiydi. Ama diğeri hiç bakmamış onu yalnız bırakmıştı adeta.
Çaresiz devam etti sözlerine. “Hocam elimizde öğrencilerin bazı şikâyetleri var, iki yıldır saklıyoruz onları, emekli olmanıza az kaldı, görevinizi tamamlamadan işleme koymak istemedik. Bizi zor durumda bırakırsanız başlatılan soruşturmayı sümen altına almıştık, öne çıkartmak zorunda kalırız. Kendi iyiliğiniz için vazgeçin bu işten. Siz bize biz size zarar vermeyelim.”
“ Beni neyle suçladınız ki, şimdiye kadar suç olacak herhangi bir davranışım olmadı.”
“Bazı kız öğrencileriniz onları taciz ettiğinizi açıklamış dilekçelerinde.”
“ Yalan bunlar nasıl öyle bir şeyle itham edersiniz beni?
“ Şikâyetçi olanlar var ve görgü tanıkları da.”
“ Tanıkların önünde mi taciz etmişim, kim inanır buna?”
“ Emin olun inanacaklardır, zira savcıya da imzalattırdık bir şekilde, inanmasalar da inanmak zorunda kalacaklar.”
“ Siz sahte belgelerle iş çeviriyorsunuz, bunun altında ezilmeyeceğim ve susmayacağım. Şimdi daha çok üstüne gideceğim bu işin. Ne yapacaksanız yapın, şimdi eve gidiyorum, öğleden sonra ben de sizden şikâyetçi olacağım. Bana şantaj yapıyorsunuz.” Dedi ve sert adımlarla kapıyı çarpıp odadan çıktı.
Müfettiş bey; “tamamdır bu iş, bize sahtekâr dedi, hakaret etti, ben de şahidim. Bir de bu yüzden ceza almalı.” “ Bu akşam toplanalım dördümüz de, yapılacakları yeniden gözden geçirelim.”
“Biz elimizden geleni yaptık sayın müfettişim, adam ikna olmuyorsa yapabilecek başka şeyimiz kalmadı.”
Kol kola odadan çıktılar, zil çalmış koridorlar öğrencilerin gürültülü konuşmalarıyla çınlıyordu.
“ Bu işten yüzümüzün akıyla çıkacağız “ dedi müfettiş. Kahkahayla güldüler. Hiç düşünmediler ki kurum dolu bir bacaya girmişlerdi, yüz akı kalır mıydı çıkışta?
YORUMLAR
Ağlanacak halimize gülerek okuyorum. Neden mi?
Bu bir zincir ülkemizde. Biri baş kaldırsa o zincirle boğuyorlar. Ne yazık ki arkadaşımızın akıbeti belli. Doğruyu söyleyen ne zaman kovulmamış ki...
İçler acısı bir durum. İsyan etmemek elde değil ama malesef hep böyle. Her yazını okuyorum ablam. Yorum yazamıyorum bazen kusura bakma. Sevgilerimle...