- 932 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
CAMİ DÜŞMANLIĞI CHP VE AKPARTİ
AKPARTİ ve Başbakan yıllardır CHP’ye, yıktıkları veya ahır yaptıkları camiler üzerinden vuruyor. Vurdukça ortalık tozuyor, CHP küçülüyor, AKPARTİ puan kazanıyor.
Gerçekten de bu millet CHP’nin Kuran ve cami düşmanlığından çok çekmiştir. Yakılan yıkılan camiler, ahır ve meyhane olarak kullanılan mescitler, bir gecede yerle bir edilen minareler… Daha yakın zamana kadar benim de şahit olduğum mihrabında şarap içilen camiler. Mesela İstanbul Unkapanı’nda Tekel binalarının civarında böyle bir camiyi görmüştüm. Millet bunları elbette unutmuyor. Hatırlatıldıkça hafıza tazeliyor ve gereğini yapıyor.
1930’lu 1940’lı yıllarda bırakın cami düşmanlığını, İslam’ı ve Osmanlı’yı hatırlatan ne varsa yakılıp yıkılıyordu. Harf devriminden sonra kırılıp atılan tarihi eski eser kitabelerini, kırılamadığı için harçlarla kapatılan levhaları okudukça içim sızlar. Bir sahte Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle müzeye çevrilen Ayasofya’nın minarelerinin de yıkılması talimatının verildiğini, o devrin müzeler mimarları Kemal Altan ve İbrahim Hakkı Konyalı’nın hazırladığı raporla minarelerinin kurtarıldığını görüyoruz. Raporda minareler yıkılırsa kubbenin de çökeceği belirtilmiş, zamanın iktidarı kubbenin yıkılmasını göze alamamıştır. Çünkü kubbe kilise zamanında da mevcuttu. Batılılar buna ne derdi?
Bir adım daha ilerisi var:
O günün yalaka basınında bir yazı yayınlanır. Denilir ki, biz büyük bir devrim yaptık. İslam’a ve Osmanlı’ya ait ne varsa onlardan kurtuluyoruz. Halbuki İstanbul’un silüeti hala bu kentin bir İslam şehri olduğunu haykırıyor. Kubbeler, minareler… Bu da bizi batılı dostlarımız arasında küçük düşürüyor, yaptığımız devrimlerin yetersiz olduğunu gösteriyor. Bu silüetin oluşmasında Sultanahmet Camii’nin kubbe ve minareleri başta gelmektedir. Bu kubbe ve minareleri yıkmalı, Camii’nin üstüne düz çatı yapmalı ve içinde yapacağımız tadilatla burasını orkestra salonu olarak kullanmalıyız. Böylece batılı dostlarımıza da devrimimizin nerelere vardığını ispat etmiş oluruz; yolunda bir yazı yayınlanır. Allah’a şükür ki bu teklif hayata geçirilememiştir. Aksi olsaydı, bugünün dünyaca meşhur Mavi Camii (Blue Mosque) de olmayacaktı.
CHP zihniyetinin cami düşmanlığı Haçlı zihniyetinden miras kalmıştır diyebiliriz.
1094 yılında başlayan haçlı seferleri dalga dalga vahşetler işleyerek Anadolu’yu istila ederken, cami ve eski eserlerin nasıl tahrip edildiğini, Kudüs’e varınca Kubbetussahra’yı nasıl yıkıp taşlarını Müslümanlara satarak servetler kazandıklarını, Mescidi Aksa’yı ikametgah ve şer karargahı olarak kullandıklarını, Tapınak şövalyeleri denilen şer örgütün bu kutsal mabette kurulup yuvalandığını tarihler yazıyor.
Çanakkale ve birinci dünya savaşında Haçlıların cami düşmanlıkları incelemeye değer bir gerçektir. Çanakkale’yi bombardımana başlayan Haçlı müttefik donanmasının Çanakkale, Kilitbahir, Maydos, Gelibolu, ve Bolayır şehir merkezlerinde minare ve türbeleri hedef aldığını, minareleri korumak için nasıl boyandığını, ya da yeşil ağaç dalları ile kamufleye çalışıldığını fotoğraflarıyla görüyoruz…
1990’lı yıllarda Sırpların Bosna’da önce cami köprü ve eski eserleri nasıl hınçla bombaladıklarını unutmadık.
Afganistan’ı işgal eden önce Rusların, arkasından da ABD öncülüğünde NATO destekli Haçlıların cami ve minare düşmanlığını gösteren videoları ve fotoğrafları unutmak mümkün mü? Bu yıkımların halen de sürdüğünü söyleyenler mevcut.
Ya Irak’ta ABD, İngiltere ve koalisyon güçlerinin cami, türbe ve eski eser düşmanlıkları? Minareleri oyuncak hedef gibi kullanıp yerle bir ederken attıkları kahkahalar, pis postalları ile camiye girip oraya sığınmış olan yaralı sivillerin kafalarına kurşun sıkarak öldürmeleri görüntüleri hala tüylerimizi diken diken etmektedir. İşgalin ilk safhasında Felluce şehrine düzenlenen U-2 bombardımanları şehrin İstanbul’a benzeyen kubbe ve minarelerden oluşan silüetini nasıl yıktığı akıllarımızın almayacağı ve unutmayacağımız bir görüntüdür. Hele hele U-2 bombardıman uçaklarının havada yakıt ikmallerinin, gayrı kanuni bir şekilde özel izinle kendilerine tahsis edilen hava koridorlarımızda yapılmış olması, diğer camileri türbeleri ve eski eserleri yerle bir eden ve milyonla ifade edilen insanların yakılmasında ve katlinde kullanılan silah ve cephanelerin bizim havaalanı ve limanlarımızdan geçirilmiş olması düşündükçe kahretmektedir.
Irak ve Afganistan’da yakılıp yıkılan cami türbe ve eski eserlerin sayısı belli midir bilinmez, ama bunların Irak’ta olanları bilmem kaç bin sorti ile topraklarımızdan kalkan uçaklarca bombalandığını sağır sultanlar bile biliyor. Libya’da bile geçen yılki bombardımanlarda NATO güçlerinin nasıl minare avına çıktıklarını gösteren görüntüler hafızalarımızda taptaze durmaktadır.
Afganistan, Irak ve Libya’da yıkılan bunca cami, türbe ve eski eserde AKPARTİ iktidarının, Haçlılara verdiği destek sebebiyle vebali yok mudur? Yoktur diyebilen varsa ikinci sorumuz da şudur?
Bütün bu yıkımlar dolayısıyla Başbakan Erdoğan’ın bir kınaması, bir protestosu, bir demeci olmuş mudur? Yurt içinde yıkılan, satılan, ahır yapılan camiler camidir de, Haçlı’nın AKPARTİ iktidarının desteği ile yaktığı, yıktığı ve kirlettiği camiler cami değil midir?
Sayın Başbakan iki de bir CHP’ye geçmişteki cami yıkımları dolayısıyla haklı olarak yüklenmekte, tozunu attırmaktadır. Peki aynı TBMM çatısı altındaki vekillerden bir Allah kulu çıkıp da Sayın Başbakan’a, Afganistan, Irak veya Libya’da yakılıp, yıkılan ve kirletilen camilerin hesabını neden sormuyor?
Yoksa onları camiden, türbeden ve eski eserden saymıyorlar mı?
Sayın Başbakan’ın kendisi ve partisinin sicilinde bu kadar cami, türbe, minare ya da eski eser yıkımına desteği ile ilgili vukuat varken, bu konulara nasıl rahatlıkla girdiği ve CHP’yi köşeye sıkıştırabildiği benim aklıma mantığıma sığmıyor.
Gerçekleri daha iyi anlamak için birazcık tarihe kulak vermek gerek. Kötü tekerrürü önlemek, ibret almak için:
TARİHİN BORUSU
Tarih feryat eden antika gromofon,
Kulağa dönüktür, üstteki borusu;
Bizlerse ağzımız açık dinliyoruz,
Kulağı koruyor, östaki borusu...
Ekrem Şama
ekremsama@
YORUMLAR
Teknik bir noktaya değinmek isterim: Felluce'de U2 bombardmanı söz konusu değildir. U2 bombardmanı dünyanın hiç bir yerinde söz konusu değildir; tüm U2 modelleri silahsız bir konfigürasyona sahiptir. İlk Felluce çarpışmalarındaki Nisan 13 ve 15 te hava saldırılarında F-16 kullanımı söz konusudur.
Felluce, 1968 deki Hue şehrine saldırıdan sonra Amerika'nın katıldığı en büyük şehir operasyonudur. Şehirdeki 200 camiden 60 kadarı hasar görmüş ya da yıkılmıştır. Asıl sorun fosfor bombasının Amerikalılar tarafından kullanımıdır. Ama yazı insanlardan çok camilere odaklandığı için sanırım bu noktanın da üzerinde durulmaması doğal.
tencere dibin kara seninki benden kara AK parti zamanı en çok kilise açılan zamanmış biri cami yıkıyor haçlı diğeri kilise yapıyor hiristiyan misyonerliği ne diyeyim ki ya kimse dinimize el uzatmasın yeter biz onların din için yaptıkları iyilikleride istwmiyoruz bıraksın islamı biz inanalara islamın onların korumasına ihtiyacı yoktur inanan müminler korur Allah korur kimse korkmasın güzel yazınız için teşekkürler
saygılar
Eğer namaz kılacak ve ibadet edecek kimse yoksa camilerin hiç bir önemi olmaz Ekrem Bey. Hiç zürafalar için yapılmış bir cami gördünüz mü?
Eğer insan varsa caminin bir anlamı olur. Hatta dinin de!
Bahsettiğiniz ülkeler Türkiye'nin bir vilayeti değil galiba. ( eskiden olsalar bile) Yani, başbakanın sorumlu olduğu ülke sınırlarında değiller. Ve bugünkü başbakan kadar katliamları yüksek sesle kınayan kaç başbakan tanıdığınızı çok merak ettim.
İnsaf edin!
Siyaset ve taraftarlık insanın düşüncelerine bu kadar mı hükmeder?
Bu kadar mı akli ve fikri melekeleri teslim alır?
ekremsama
Kardeşim daha yazayım mı? Yıkılan camilerde zürafaalar değil insanlar ibadet ederlerdi. Eleştiriye tamam da, bunları sizin görmüyor olmanızı anlamıyorum. Selamlar...