- 1770 Okunma
- 9 Yorum
- 1 Beğeni
MEÇHULE MEKTUP
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Aslında daha iyiyim biliyor musun?
Daha bir güzel bakıyorum hayata. İşim var, düzenli bir yaşamım. Her sabah erkenden kalkıyorum, kahvaltımı hazırlıyorum; sağlam bir çay, yumurta, peynir, zeytin… Çok vaktimi almıyor hala üzerimi giyinmek ama saçlarımı tarıyorum artık. O bakmaya korktuğum, tanımadığım bir insan suretini gösteren aynaya da bakabiliyorum artık. Daha iyi tanıyorum sanki kendimi, daha bir yakınım kendime. Uzaklaştığım benliğimle, hissetmekten korktuğum, kaçtığım tüm duygularımla barışığım şimdilerde. Sanırım alışıyorum bu sessizliğin kör kırıntısında yaşamaya.
Aslında daha iyiyim, yeni dostlar edindim kendime. Bazen iş çıkışı bir fincan kahvede kırk yılın hatırını demliyoruz kırık gülüşlerle, atılan kahkahaların hesabını sormadan, sorgulamadan. Bazen çok sığ oluyor kahveye düşen muhabbet ne bileyim havaların sıcaklığı ya da Ayşe Hanım’ın matematiği bir türlü düzelmeyen kızının hikayesi gibi bazen de olduğunca koyulaşıyor, memleketimin bitmez derdinin kahvenin tadını acılaştırmasıyla. Bilmiyorum ama sanki daha iyiyim. Eskimiş simamın ardına saklanan gülüşlerim sanki biraz daha dirilmiş gibi.
Çekilen her acı hayat sermayesinin yapı taşlarıdır olmazsa hayat derinleşemez derler ya hayatımın epeyce derinleştiğini hissedebiliyorum. Birden kızaran meyveler gibi olgunlaştığımın farkına varıyorum artık. O kadar sertti ki bu büyüme hani Türk filmlerinde tam kavuşur sevgililer ne güzel son derken sahipsiz bir kurşun ile değişir ya görüntü işte öyle bir manevranın savurduğu yerden çıkmaya çalışır gibiyim. Bilmiyorum ama çıkıyorum sanrım, daha bir büyümüş olarak ve daha sakin. Evet büyüdüm bunu hissediyorum. Ne eskisi gibi çocuk gülüşlerim var ne de yollarda avare dolaşmalar.. Daha bir sakin yaşıyorum. Daha bir usluyum. Hani birden parlardım ya artık öyle sinirlenmiyorum da kolay kolay. ‘olur böyle şeyler’ deyip geçmesini çok iyi öğrendim. Pek umurumda olmuyor yediğim kazıklar, dolandırılmalar…
Daha bir iyiyim biliyor musun?
Sadece ben değişmedim. Birçok şey değişti aslında. Hani o kırmızı koltuğum var ya yerini hiç beğenmediğin, o koltuk artık istediğin gibi penceremin tam kenarında duruyor. Televizyonumun yerini de değiştirdim, evimin boyası da istediğin gibi maviye daha yakın. Diş macunum dahi düzenli, ortasından sıkmıyorum. Neden bu bahçe hep boş diye sorduğun soruyu da doldurdum, öyle güzel güller açıyor ki rengarenk… Aslında biliyor musun, her şey senin istediğin gibi.. Ha unutmadan olsa ne kadar güzel olurdu dediğin terasta var artık, bir bardak çayıma ve kitap keyfime ev sahipliği yapıyor. Kitap demişken gözlerime takılan çerçevenin sebebi olsalar da çok seviyorum onları, ‘Gece nöbetlerime eşlik eden eşsiz güzelliklerim’ diye tabir ediyorum. Aslında senin istediğin gibiyim, daha sakin ve daha huzurlu… Sigarayı da azalttım biliyor musun, az kaldı bırakacağım. İşte bazen yapımızdan kaynaklı sanırım hüzünleniyor insan, sen de iyi bilirsin ki gözyaşı yalnız olunca çekilmez olur, böyle zamanlarda içiyorum kendime kızarak.
Aslında daha iyiyim biliyor musun?
Daha bir sakinim daha bir huzurlu ama hiç değiştiremediğim, hiç değişmeyen bir şey var: Seni çok özlüyorum…
YORUMLAR
Yazarken gözünüzün terini kolunuzamı sildiniz?
Günün yazısı olmayı hak etmiş tebrik ediyorum kaleminizi.
Erol Konur
kendini güzel tahlil eden duyarlı yürekler dünyayı güzel algılar kalemi de güzelse toplumu farklı güzellikte etkilerler bu sayfanın sahibi gibi...
tebriklerim günün yazısına hayata kattığınız erdemli sevgi yürekli eşsiz cümle güzelliklere iyi ki varsınız şanssınız erolkonur hocam..:)
sevgim saygım selamlarımla..
Alnından terler boşalıyor sözcüklerin.Sarılmış bir sigaranın külleri düşmüş mektubun bir ucuna.
Yetim düşmüş vuslat gözbebeklerine.
hani" yalnızlık büyüdüğünde ay sarısını satarmış ya geceye" öyle büyümüş mektup iç çekişlerle...
Ve yokluğun adını koymaya çalışıyor her bir harf...
Ve z/aman aktıkça
susmak vakti geliyor....
Boğazı düğümleyen cümleleri es geçipde
hani gitmesek hiç diyorum....
Takdirimle değerli kalem...
Erol Konur
İçim cız ederek okudum mektubunuzu !
En çok sonu acıttı canımı,
en tanıdık ise herkesin çocukluğuna olan özlemini harika dile getirişiniz...
Tebrikler...
(( Seçil Nimet ))
Bugün iki mektupçu gelmişiz güne...
Hoş bir tesadüf...
Saygılar değerli yazarım...
Kendimi sana anlatmak...
ve; senin gözlerinden bakıp anlatmak.
anlatmak kendimi tabii; yıllar öncesinden, yıllar sonrasına giden bir üst geçitten,
ama senin o hep görmek istediğin yerden.
ne çok "ve" ile başlanacak yer var her kelimenin başında yeniden.
ve yine kendimi kendim bile daha iyi hissedip elime bir kalem
ve bir kâğıt alabilme cesareti gösterebildiğim gün işte bu gün... biliyor muydun ?
Ne kadar samimi-içten bir mektuptu
''meçhule'' yazılan...
Boğmadan, sıkmadan kendini okutuyor.
İçinde özlem büyüten ''yüreğinin gergefine hasret dokuyan''
konuşmak isteyip söyleyemeyen/yazmak isteyip kağıda dökemeyen
bir çok kişiye tercüme olmuş gibi...
Teşekkürler Erol hoca'm
Saygıyla
Cömert Yılmaz tarafından 5/2/2012 12:15:53 AM zamanında düzenlenmiştir.
Erol Konur
kahvelerin sadık fincanlarında kırk yılın sadakatini demlerken
aslında meçhule akan yüreğin sorgularından sıyrılışının kutlamasıdır aslolan...
ve eğer meçhule özlem yağmuru yağdırabilecek cesareti yüklendiyse gönül vay haline geleceğin!...
demek istedim öz ortağım...
t e b r i k l e r ...