Cennete Mektup 2
Mektubun cevabı bir ay sonra geldi içinde bir de uçak bileti vardı. İlk bakışta Amerika sandım değilmiş, bilet İzmir biletiydi iki gün sonraya alınmış… Neler oluyor diyecek bir telefon bile yoktu bende. Ne ise koca bir ömür tükettim kısmet olursa eğer bu günler de geçer.
İzmir e varıncaya kadar sanki günler geçiyordu oysa bir saatlik yoldu hepsi, hepsi, sanki havada asılı kalmıştım.
Nihayet uçak limana indi, heyecanım doruklarda yüreğim titriyordu. Aslında biraz küskünlük oynayacaktım ama görünce hislerim izin vermedi ama gözlerim beni dinlemedi. Sevinç gözyaşlarıydı bunlar biliyorum oğlum birkaç kez yaşattı bana bu duyguları terbiyesi ve de başarıları ile yani; bu duygu hiç yabancı değildi; fakat araya giren uzun yıllar olmamıştı hiç. Şimdi iki canla geldi biri gelinim bir de dört yaşında torunum. Koluma girdi arabasına kadar yürüdük. Bizi kocaman siyah bir cipe bindirdi, aklıma olmadık şeyler geliyordu ancak burası ne yeri ne de zamanıydı.
Eve gidinceye kadar pek bir şey konuşmadık. Bizi bahçe içinde üç katlı gözüken bir yere götürdü sanırım burada oturuyorlardı ancak ben merak ve heyecandan ne yapacağımı bilmiyordum. Bu ev ikimizin hayalindeki evdi. Elimden tutarak çocuklar gibi bana evi gezdirdi, soru sormaya korkuyordum aslında. Kapıdan ilk girişte salon ve mutfak göze çarpıyordu, oldukça geniş bir yerdi. Bir üstü üç yatak odalı ve üçünde de banyo vardı. Son kat iki oda biri yatak diğeri de sanırım çalışma odasıydı. Piyano, müzik seti, bilgisayar bir dolu kağıt kalem vs. Anneciğim burası senin yandaki oda da yatak odan ne istersen yap, deyince nerde ise sevinçten ölecek gibi oldum; o anda ölsem dünyanın en mutlu annesi olarak ölürdüm her halde ama ölmedim bahar gözlüm ölmedim. Şimdi sende gurur duyabilirsin oğlumuzla. Görseydin birbirimize sarılışımızı sende tutamazdın gözyaşlarını. Benim de ilk defa gözyaşlarımda çok şey barınıyordu, anlatılmaz yaşanır ben yaşadım bahar gözlüm ilk ve son eşim.
Evet, ben oğlumun çocukken istediği o lüks hayatı veremedim ama bütün bu güzellikleri elde edebileceği bir ömür yaşayabilmesi için bir gençlik hediye ettim kendisine, o da biliyordu bunu zaten. Bir akşam yemeğinden sonra dertleşiyorduk arkadaşlarını sordu; ne yaptıklarını bilmiyorum senden sonra birkaç kez bazılarını gördüm seni sordular, iyidir dedim. Çocukluğunda yaptığı gibi omzuma başını yaslayıp benden özür diledi nasıl aklına geldiyse. Tabi ki sen bilmiyorsun çok küçüktü sen gittiğin zaman; içine kapanıktır biraz evet sevgili eşim şimdi bir de torunumuz var erkek, senin adını vermişler, mavi gözlü sarışın. Gelinimi hiç sorma son derece saygılı ve sevgi dolu bir yüreği var dilerim ileriki zamanlarda kırmayız birbirimizi daha ne kadar buralardayım bilmiyorum. Şimdi sende rahat uyu yattığın yerde… İyi ki seninle evlenmişim; teşekkür ediyorum sana, bana anneliği tattırdığın için, şükür ediyorum Allah’ıma bana bir evlat verdiği için. Şimdi yaşlandım önemli bir hastalığım yok sadece çok sigara içtiğim için astım yakalanmışım, bıraktım sigarayı. Yine senin anlayacağın gibi ben yaşlanınca tattım mutluluğu, keşke sende olsaydın yanımızda.
Bir gün, bir büyüğüm çektiklerimi görünce üzülmüş olmalıydı ki “üzülme, gençlikte her zorluğa katlanılır ama yaşlılıkta zor gelir” demişti hiç unutmadım o sözleri. İşte böyle bahar gözlüm masal gibi bir hayatın içindeyim şimdilerde. Bir dahaki mektubumda daha detaylı anlatırım ya da sana gelince, sende dinlersin cennetin bir köşesinde…
Bekle beni geleceğim,
Biraz sabret ne olursun.
Hatırla sen o günleri
Yalnızlığı unutursun.
Bir tek sen varsın,
Yine sen olacaksın.
Değmedi elime başka el,
Sen sonum olacaksın.
Şubat. 2012. Hafize Hanaylı.