- 1419 Okunma
- 17 Yorum
- 1 Beğeni
1. BÖLÜM- DOKUNMA BANA YAĞMUR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Orada insanların içine kor düşse de çoğu kez hep buz gibi gelmiştir adliye duvarları. İşte yine o insanı titreten rüzgârlar esmeye başlamıştı hâkimin son sözleriyle.
- Bir hafta içinde itiraz dilekçeni yazıp gönderebilirsin, artık tutuklu yargılanacaksın.
Esmer yüzü biraz daha karardı adamın, bekliyordu bu sonucu elbette, her duruşmaya gelişinde “bu kez atarlar içeriye” diyordu eşine. Ve biliyordu ki bir değil bin dilekçe yazsa yerine ulaşmayacaktı, sadece taşkınlık yapmasın diye söylemişti hâkim. Bir şeyler söyleyecek oldu diline yapışmıştı kelimeler düşmedi dudaklarının arasından. Boynunu büktü. Mübaşirin getirdiği iki polis arkasından yanaşıp kollarına kelepçeyi taktılar. İrkildi bir an, sonra dönüp mahkemeyi izleyen ablasına baktı kurbanlık koyun gibiydi. Yüzündeki çizgiler biraz daha derinleşmişti. Hâkimin karar yazısını yazdırmayı bile beklemeden alıp gittiler alt kattaki polis noktasına.
Onu suçlayan iki kişi adamın yüzüne bile bakmadılar, sadece arkada izleyen ablasına gülümsediler. Gözlerinden yaşadıkları gurur ve intikam ateşi okunuyordu. Onlardan birisi bir gün yolunu kesip “kardeşini bir halledelim sana da gelecek sıra bekle!” diye tehdit etmişti. Kadın iğrenircesine yüzlerine bir an baktı ve dönüp arkasını salonu terk etti.
Adliyenin kapısının yanındaki küçük bir oda tahsis edilmişti polislere. Bir süre orada beklemek zorundaydı. İnfaz memurlarına haber verilmişti, alıp götüreceklerdi cezaevine. Ablası içeriye girdiğinde yerinden kalkmaya çalıştı ama bacakları titriyordu, kalkamadı. Sadece umutsuzca yüzüne baktı. O da konuşmadı göz göze geldiler susuyor sanırlardı görenler, ama onlar konuşuyordu.
Ablası diyordu ki; demiştim sana bu zamanda doğruya yer yok, bırak dürüst vatandaş işlerini. Kendi işinle ilgilen, sana ne müdürünün yaptığı yolsuzluklar, sana ne ki soruşturma yapsın diye bakanlıktan müfettiş istemeler. Sus dediler susmadın, dilekçeni geri al diye tehdit ettiler dinlemedin. Hatanı anlamakta çok geciktin, ayıkla şimdi pirincin taşını.
Adam cevap veriyordu; hata ettiğimi anladım abla ama çok geç kaldım. Adalet haklının yanında olur sanıyordum, yanılmışım. Çeyrek asır şerefli bir mesleği devam ettirdim, onca yılda tek bir soruşturma bile sicilime işlenmedi. Müdür beyi kurtarmak için çok kişi girdi işin içine, beni ortadan kaldırmazlarsa onlar da yanacaktı. Onun için başıma sardılar bu adamları. Yalanlarıyla, yalancı şahitleriyle bu yola çektiler beni. Biliyorum ki oradan sağ da çıkartmayacaklar beni. Sen eve haber ver, kendinize dikkat edin. Özellikle sen, sakın Şen apartmanının yakınlarına bile uğrama. Bilirim ki gözün karadır ama bunlarla sen de çıkışamazsın.
Polisler şaşkın şaşkın bakıyordu hallerine, neden bu kadar uzun bakıştıklarını merak ediyorlardı belki de. İnfaz memurlarını taşıyan araç gelmişti, birkaç polis memuru indi, adamın ceplerini boşalttırdıktan sonra alıp aralarına çıktılar. Adliyenin merdivenlerinden inerken yağmur çiseliyordu inceden inceye. Başını kararmış gökyüzüne çevirip mırıldandı:
Yaşamaktan bezdirdi alnımdaki bu çamur
Temizlenmem imkânsız dokunma bana yağmur.
Afet İnce Kırat
Devam edecek.
YORUMLAR
Maalesef adliye sistemimizin ve usul kanunlarımızın kıytırıklığı yüzünden adaletin genellikle kararlarda tecelli etmediği yerler haline geldi mahkemelerimiz. ''Bir de, Türk milleti adına'' etiketiyle karar verirler... Yalancıların, dolandırıcıların, kötülerin genellikle zafer kazandığı ve güldüğü yerler oldu hep mahkemelerimiz; devlet memuru zihniyeti ile görev yapan hakimlerimiz elinde...
Adaleti aramaktan çok mesaisini belli kalıplar çerçevesinde tamamlamaktan başka kaygısı olmıyan bir adliye sistemi içinde başka türlüsü de olamaz ki...
İçeriği çok etkili, harika kurgulanmış, yazım kuralları eksiksiz, mükemmel bir yazı Afet hocam...
Yürekten tebrikler, saygılar...
Bu gün kendimle konuşurken, İnsanın kendine vereceği hesabı olmasın diğer hesablar nasıl olsa çözülür. Affedersin yine hesab sıfırlanır diyordum, tesadüf oldu okuduklarımla. Aksi bir durum inanan ve gerçekten seven bir kişilikte bulunamaz. Gel gör ki zordur getirisi ama huzur vardır yürekte mazlumun ahı yoktur niyette. Zalime acımak lazım gerçek lezzete vakıf olamamşıtır.
Birgün mutlak zafer doğrudan yanadır.
Sanırım gerçek bir hikâye, gerçekten bu dünyada doğru insanların işi zor, dilerim adalet yerini bulur ablam, Allah izin verirse merakla takip edeceğim bu hikâyenin devamını.
Selam ve saygımla.