- 813 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
HUZUR EVİ 17
Kurtlarını döküyorlar, bir güzel eğleniyorlardı. Sadık ile Hasibe karşılıklı oynuyorlardı. İkisinin de yüzleri gülüyordu, çok mutlu görünüyorlardı. Rıdvan arkadaşı Sadık için sevindi. O, bu koca memlekette yalnızdı. Çocukları torunları çok uzakta yurt dışındaydı ve onları çok özlüyordu. Sadık çok mutsuz bir adamdı. Bir gün Rıdvan’a, ‘’Aslında ben çok eğlenceli neşeli bir adamdım. Karım öldükten sonra sanki canımda öldü, hayatım dünyam öldü ve ben böyle oldum’’, demişti.
Sadık karısına aşık bir adamdı. Karısı ölünce onun için aşk da öldü. Hasibe’ye duyduğu aşk değildi, insan bir kez aşık olurdu. Allah insana bir kez aşık olma hakkı verirdi. Sadık o hakkı karsınla sonuna kadar kullanmıştı. Hasibe ye duyduğu his, bu yaşta onu heyecanlandırmasıydı. Yalnızken içinden yaptığı konuşmaları şimdi Hasibe ye yapmasıydı. Hasibe yi güldürüyordu, birisini güldürmeyi eğlendirmyi özlemişti. Eski günlerdeki gibiydi, canı birazda olsa geri gelmişti. İyi ki de buraya gelmiş ve Hasibeyi tanımıştı. Şimdilik ikisi hakkında konuşmak erkendi. Aslında yaşları ilerlemiş yaşlanmışlardı, bekleyecek ne vardı.
Yaren, sonunda Murat’ı geçmişte bırakabildi. Artık Rıdvan’ın duygularına karşılık verebilirdi. Rıdvan’a baktı, yakışıklı bir adamdı. Yıllarca kaptanlık yaptığından ve yüzmeyi sevdiğinden vücudu atletik görünüyordu. Yaren kendi kendi güldü,’’Bu yaşta düşündüğüme bak, tövbe estafurrullah adamın vücudunu inceliyorum’’,dedi. Yaren başka türlü olmuştu, sanki yıllardır sakladığı üstünü örttüğü kadınlığı dışarı çıkıyordu. Yaren çok hoş bir kadındı ama Murat öldükten sonra kendini kadın gibi hissetmemiş, kadın olduğunu unutmuştu. Onunla birlikte cinsiyeti de ölmüştü sanki. Şimdi neler oluyordu. Bu yaştan sonra kadın olduğunu hatırlatana baktı. ‘’Şimdiden bana neler düşündürüyorsun, bakalım bana neler yapacaksın Kaptan’’, dedi.
Eğlence bitmiş herkes yorgun ama çok mutluydu. Hülya, Aşık Ali’ye ’’İyi ki varsın sazınla bizi coşturuyor, eğlendiriyorsun. Sen olmasaydın ihtiyarlar gibi kös kös oturacaktık’’, dedi. Herkes kahkahalarla gülmeye başladı, doğru söylüyorsun dediler.
Akşam olmuştu, yemekler yenmiş çaylar içilmişti. Herkes bir şeylerle ilgileniyordu. Rıdvan, Yaren, Sadık, Hasibe okey oynamaya başladılar. Bayanlar ile beyler ortak oldu. Sadık iddeasız oynamazdı. ‘’Nesine’’ dedi. Hepsi düşünmeye başladılar. Erkeklerin işgüzarlığı tuttu, ‘’Yenilenler yenenlere dışarıda yemek ısmarlayacak’’, dediler. Bayanlarsa önce itiraz ettiler. Dışarıda yemeğine olmasa da, başka bir şeyine olsa dedilerse de erkeklere dinletemediler. Çaresiz kabul etmek zorunda kaldılar. Yaren ile Hasibe erkeklerin maksatlarının farkındaydılar, açıkçası onlarında işine gelmişti. Dışarıda dördü birlikte yemek güzel olurdu. Hoşlandıkları beylerle yemeğe çıkmak hoş olurdu, neden olmasın dediler. Yaren, usulca Hasibe ye ‘’On yedi yaşındaymışız gibi dışarı çıkacağız, sanki flört ediyoruz’’, dedi. İkisi de kikirdediler, beyler ne oluyor gibilerinden onlara baktı. Hasibe, ‘’Arkadaşlar dördümüzde çıkarsak şüphelenirler, arkamızdan dedikodumuzu yaparlar’’, dedi. İki bayanda böyle bir şeyin olmasını istemiyorlardı. Adları çıkardı, Sonra ikisi birden ‘’Aman sende bu yaştan sonra adımız çıksa ne olur ki, bize kötü kız mı diyecekler sanki ‘’, dediler. Hep birlikte gülmeye başladılar.
Okeyde bayanlar yenmişti, yemekler beylerdendi. Beyler için para önemli değildi, hoşlandıkları bayanlarla buranın dışında bir yerde yemek yiyeceklerdi. Kaç para olursa olsun değerdi buna değerdi. Hem Rıdvan ile Sadık para sıkıntısı çekmiyorlardı, biri mühendis emeklisi, diğeri kaptan emeklisiydi. Emekli maaşları dolgundu.
Hasibe, hepsine dönerek ‘’Bizim, yani Yaren ile benim ne bahane ile dışarı çıkacağımızı buldum’’,dedi. Yaren,’’NE?’’ diye sordu. Hasibe de ‘’Benim burada teyze kızı var ya torunu nu evlendiriyor oraya davetliyiz deriz, beyler de kendileri bahane bulsunlar’’,dedi. Rıdvan,’’Ya biz erkeğiz bize sorun olmaz kimse merak etmez’’, dedi. Yaren de’’Tabi erkeklere her şey serbest onlar rahatlar’’, diye sitem etti. Beyler için susmaktan başka çare yoktu, haklılardı ve bir bayanla bu konularda tartışmaya girilemeyeceğini biliyorlardı.
İki gün sonra hafta sonuydu ve iki gün sonra Cumartesi akşamı çıkmaya karar verdiler.
Rıdvan arkadaşlarına dönerek, ‘’Arkadaşlar müsaadenizle ben yatacağım, yarın Arif’i görmeye hapishaneye gideceğim. Beni çağırmıştı, anlatacaklarım var demişti. Bakalım neler anlatacak, onun için sabah erken kalkacağım. Size iyi geceler ‘’, dedi. Diğerleri ‘’bizde merak ediyoruz gelince anlatırsın’’ deyip, ‘’iyi geceler’’, dilediler.
Rıdvan gecenin bir vakti uykusundan, kan ter içerisinde uyandı. Saatine baktı saat sabaha karşı dörttü. Yine kabuz görmüştü, yine gemide yanan gemiciler girmişti rüyasına. ‘’Bunlardan ne zaman kurtulacağım, bir türlü beni bırakmıyorlar’’, deyip ağlamaya başladı.
Sürahiden bir bardak su koydu, ağzı kurumuştu. Kalktı, pencereyi açtı. Dışarıdaki serin hava içeriye doldu. Derin derin nefes aldı, rahatlamıştı. Camdan dışarıya baktı, ay batmak üzereydi. Gökyüzünde dolunay vardı ve çok güzel gözüküyordu. Yine geçmişi aklına geldi, ’’bir türlü geçmişinden kurtulamıyorum’’, dedi. Pencerenin önünde kaç dakika durdu bilmiyordu. Üşüdüğünü hissetti, pencereyi kapattı. Sıcacık yatağına girdi, yatakta sağa sola dönüp durdu, bir türlü uyku tutmuyordu. Bir müddet sonra uyuya kaldı.
Sabah olmuştu, saatine baktı. Saat sekizdi, hemen yataktan kalktı. Lavaboya gitti, elini yüzünü yıkadı, sakallarını düzeltti. Çok güzel bir sakalı vardı, gri, gür ve parlaktı. Yüzüne yakışıyordu, ayrı bir hava ve karizma veriyordu kendisine.Kaptan olduğu için yıllardır gemici sakalı kullanıyordu, hiç kesmemişti. Aynada yüzüne baktı, ‘’acaba beni yaşlımı gösteriyor, kessem nasıl olurumki’’ diye düşündü. Sonra da ‘’Hiç de değil bence yaşlı göstermiyor’’ dedi. Üstünü değiştirdi ve kahvaltı için salona geçti.
Ortalık sakindi, herkes kalkmamıştı, bazıları hala daha uyuyordu. Yaren’i gözleri aradı, ‘’Keşke o da kalksa da birlikte kahvaltı etsek’’, diye düşündü. Arkasından biri yaklaşıp ‘’Günaydın Kaptan’’, dedi. Arkasını döndü, yaren güzel bir yüzle ona bakıyordu. Kaptan da, ‘’Seni gördüm eminim günüm aydın olacak, sana da günaydın’’, dedi
Birlikte kahvaltı tabaklarını aldılar, masaya oturdular. Rıdvan,’’Bu gün Münir Nurettin Selçuk için düzenlenen gecenin davetiyelerini de alacağım. Gidiyoruz değil mi?’’ dedi. Yaren,’’Tamam, gidiyoruz. Herkes bizi tefe koyup çalacak oraya gideceğiz, dışarıda yemeğe gideceğiz. Sizin yüzünüzden adım kötü kıza çıkacak’’, dedi ve güldü. Rıdvan da güldü, ‘’Çok güzel gülüyorsun’’, dedi. Birlikte mutlu bir şekilde kahvaltılarını ettiler.
Kahvaltıları bitince Rıdvan, Yaren’e ‘’hoşça kal akşama görüşürüz’’, deyip gitti.
Rıdvan önce davetiyeleri almak için sanat merkezine gitti. Görevli, ‘’Eğer yarın gelseydiniz bulamazdınız son on davetiye’’, dedi. Rıdvan tarihine baktı haftaya Cuma akşamınaydı. Daha vakit vardı, heyecanlandı. İlk kez Rıdvan Yaren’le baş başa dışarıya çıkacaklardı. Daha yaklaşık bir hafta vardı, nasıl bir hafta bu heyecanla nasıl duracaktı.
Önce okey ideasındaki yemek vardı. ‘’Sadıkla konuşup bir an önce birlikte çıkacağımız şu yemek işini organize edelim’’, dedi. Biletlerini cebine koydu. Arif’e gitmek üzere dışarıya çıktı, hapishaneye gitmek için yola koyuldu.
Hapishanenin önüne geldi. Bu gün görüş günüydü, kapının önü kalabalıktı. Kapıya geldi, gardiyana adını yazdırdı ve Arif’in gerçek ismi Cemil Kanat ile görüşmek istediğini söyledi. Gardiyan yazdı, Rıdvan kenara geçti kapıların açılmasını bekledi. Yaklaşık yarım saat sonra kapılar açıldı. Hapishanede yatan mahkum yakınları içeriye girmeye başladılar.
Kimlik kontrolünden geçtikten sonra üzeri arandı. Görevli Rıdvan’ın Arif’e aldığı çamaşır çorap ve yiyecek bir şeylerin olduğu poşetlere baktı. Görevli torbalarda sakıncalı bir şey olmadığına kanaat getirince, Rıdvanı içeriye aldı.
Rıdvan kalabalığı takip ediyordu. Büyük ağaçların ve yol kenarlarında çiçeklerin bulunduğu, bir bahçeden yürüdüler. Sonra büyükçe bir binaya girdiler. İçeride bir sürü masa ve sandalyelerin olduğu bir salona geçtiler. İçeride birkaç tane gardiyan ellerinde telsizlerle dolaşıyorlardı. Etrafı kolaçan edip kontrol ediyorlardı.
Mahkumlar bir bir gelmeye başlamıştı. Gelen kalabalığın içinde Arif’i gördü. Arkadaşı sanki çökmüş, yaşlanmıştı, mutsuz gözüküyordu. Sakalları birkaç günlüktü, kendini salmış gibiydi. Hapishanede yaşamak kolay değildi hele bu yaştan sonra. Rıdvan onun gördüğünü anlayınca gülümsedi. Arif yani Cemil Rıdvan’ı görünce gülümsedi, adımları hızlandırdı. Rıdvan’ın yanına gelince iki arkadaş sarıldılar. İkisi de birden mahsunlaştılar, birbirilerine baktılar. Dostça bir daha sarıldılar.
- Kaptan hoş geldin. Seni gördüğüme çok sevindim. Geldiğin için çok teşekkürler
-Hoş bulduk. Nasılsın iyi gözüküyorsun. Sana çamaşır getirdim. Poşette yiyecek var, dürüm soğumadan ye istersen.
-Çok sağol burada çamaşıra çok ihtiyaç duyuluyor. Dürüm içinde çok teşekkürler. Arkadaşlar nasıl iyiler mi?
-Herkes çok iyi her şey bildiğin gibi değişiklik yok . Arif pardon Cemil arkadaşım neler olduğunu anlamıyorum. Televizyonda seninle ilgili bir sürü şeyler söylüyorlar.
-Sen istersen bana yine Arif diyebilirsin. Televizyona çıkıyorum öylemi neler söylüyorlar benimle ilgili
-Onların ne söylediği önemli değil, önemli olan senin anlatacakların. Beni bunları anlatmak için çağırdın değimli?
-Anlatacağım arkadaşım beni dinle o zaman ne olursa olsun yaptığım yanlış cinayet işledim. Ben katilim bunun haklı gösterecek tarafı yok kabul ediyorum.
-Hadi dinliyorum. Bence de sonuçta birinin canını aldın.
-Dinle anlatmaya başlıyorum. Öldürdüğüm ortağımla uzun zamandır ortaktık. Ortaklıktan ziyade çok iyi arkadaş, dosttuk. Gizlimiz saklımız yoktu, ailelerimiz de görüşüyordu. O da eşinden yeni boşanmış, karısı yurt dışında yaşamaya gitmişti. Bende on yıllık evliydim mutlu sayılırdık. Çocuğumuz olmadığı için sorunlarımız vardı. Yinede geçinip gidiyorduk. Çocuk problemi benden kaynaklandığından her zaman karıma karşı başım eğikti. Onun bir dediğini ikiletmiyordum, karımı seviyordum. Çocuğum olmuyor diye beni bırakmasından korkuyordum. Şehir dışına, yurt dışına iş seyahatlerine çıkıyordum. Ortağımda burada kalıyor, burada ki işleri yapıyordu. Para işleriyle de o ilgileniyordu, ona çok güveniyordum. İşlerimiz yolundaydı, çok para kazanıyorduk. Bir gün aklıma hesapları kontrol etmek geldi, hesaplarda bir anormallik gördüm. Muhasebecimle hesapları ayrıntılı olarak tekrar kontrol ettik. Ortağımın beni kazıkladığını öğrendim, beynimden vurulmuşa döndüm. Hemen ortağımın evine gittim çünkü evinde olduğunu öğrendim. Kapıyı kendisi açtı evde yalnızdı. Bağırmaya başladım, beni çalışma odasına aldı. Odasındaki kasanın aralıklı olduğunu fark ettim kasa açıktı. Kasaya doğru yöneldim beni durdurmaya çalıştı. Kasayı açtım içi para doluydu. Ben hırsız diye bağırdım. Beni soyuyorsun, şirketten kendi zimmetine para geçiriyorsun. Bunu nasıl yaparsın ben sana güveniyordum dedim. Önce itiraz etti, yalan söylüyorsun dedi. Bende hesapları kontrol ettiğimi ve beni dolandırdığını öğrendiğimi söyledim. Demek ki ben buralardan uzaktayken sen beni dolandırmakla benim elimdekileri aldın. Bana karşı çıkmaya çalıştı, yanlış anladığımı falan söylüyor kekeliyordu. Kavga etmeye başladık. Bana sen karına çocuk bile veremeyen, karısını mutlu edemeyen aciz bir adamsın dedi. Benim o anda kan beynime sıçradı. Üzerine atladım, o da çekmecesinde ki tabancaya davrandı. Karımla mı yattın adi herif diye üzerine saldırdım. O da gayet rahat evet dedi. İkimizde boğuşmaya başladık ve yere yuvarlandık. Kavga esnasında silah patladı, önce ben vuruldum zannettim. Ama hiç bir yerim acımıyordu, sonra onun zor nefes aldığını fark ettim. Üzerinden kalkınca onun ve benim gömleğim kan içindeydi. O vurulmuştu, telefona koştum ambulans arayacaktım ama o ölmüştü. Onun ne kadar ahlaksız ve dolandırıcı olduğu aklıma geldi. Karımla da yatmıştı, aslında ölmeyi hak etmişti ama yinede katil olmuştum. O pislik adam için hapis yatamazdım kaçmam lazımdı. Kasa açık içi para doluydu, hepsi dolardı. Kasadaki paraları aldım, o paralar zaten benimdi. Arabama bindim, oradan uzaklaştım. Arabayı bir uçurumdan aşağıya, akıntının çok olduğu bir yerden denize uçurdum. Sonra sahte kimlik yapan birilerini buldum, sahte kimlik yaptırdım. Sonra bir spor kulübüne üye oldum. Bir dolabım vardı. Paralarımı oraya sakladım, çok param vardı. Sonra o sessiz sakin huzur evini buldum. Beni buralarda aramazlar, bulamazlar dedim. Huzurevinin parasını yıllık peşin ödüyordum. Müdür hiç şüphelenmedi, parasını alması onun için yeterdi. Huzur evinde çok rahattım ve mutluydum. Her şey yolundaydı. Taa ki soyguncular bizim oraya gelene kadar birde üzerine üstlük televizyoncular gelince işler sabra sardı. İşte böyle arkadaşım. Başıma gelen bunlar. Karıma gelince o da beni dolandırmış epey bir para alıp kaçmış.
-Çok kötü, üzüldüm senin için keşke o zaman teslim olsaymışsın, çok ceza almazdın.
-Korkmuştum ve onun hak ettiğini düşünüyordum. Onun yüzünden hapis yatamazdım. Şimdi bunları düşünmek için geç artık.
-Peki, avukat tuttun mu? Sana avukat tutayım mı?
-Sağol, avukatım var. Çok eski bir arkadaşım ama o da bende umutlu değiliz. En azından 0n yıl yatarım. Seni neden çağırdım anlatayım.
-Evet, seni dinliyorum.
- Avukatım parayı biliyor o bana lazım olacak kadarını aldı. Çantada biraz para bırakmasını istedim. Senin için, çünkü sen benim dostumsun ve Huzur evindeki herkes benim dostum. Orada çok güzel zaman geçirdim. Orada geçirdiğim iki yıl hayatımın en güzel yıllarıydı. Uzun lafın kısası, size biraz para vermek istiyorum. İtiraz etme.
-Olmaz alamam senin paranı hem bu yaştan sonra ne yapacağız biz parayı.
-Harcayın Ahmet ile Gül’ün düğününü yapın, hep birlikte tatile gidin ne yaparsanız yapın işte. Para avukatımda adresi burada, o bugün seni bekliyor. Buradan çıkınca avukatıma git parayı al.
-Tamam, sen nasıl istersen de şimdilik para öylece dursun sonra karar veririz. Belki ilerde sana lazım olur.
-Ben buradan sağ çıkamam çıkamam o kadar parayı da burada harcayamam.
-İyi sen nasıl istersen öyle olsun
İki arkadaş vedalaştılar. Rıdvan yine geleceğini söyledi. Arif arkadaşlarına selam yolladı. Rıdvan kartvizitteki adrese baktı. Taksiyle çabuk gidebilirdi. Çok uzak değildi bugün taksiye çok para vermişti. Taksiye bindi, avukatın yazıhanesine gitti.
Avukata kendisini tanıyordu, Arif talimatı vermişti. Kasayı açtı içinden büyük bir zarf çıkardı, zarf kabarıktı. Rıdvan zarfı aldı, içine baktı içi para doluydu. Rıdvan bu kadar çok para beklemiyordu. Deste deste dolarlar vardı. Zarfı bir çantaya koydular. Rıdvan avukata teşekkür edip oradan ayrıldı. Çok şaşkındı, bugün böyle neler olmuştu. Para vardı hem de çok tekrar bir taksi çevirdi. Huzurevinin yolunu tuttu, arkadaşlarına anlatacak çok şey vardı.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
29.4.2012
YORUMLAR
siteyi ve dostları özlemişim..
bir süre ırak kaldım..
yazılarınızda geri dönüş yapmaya çalışacağım..
sevgilerimle..
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgi ve selamlar.
Her bölümü ayrı bir hikaye yine. Huzur evinde para olayı duyulunca herkesin vereceği tepkileri merak ediyorum açıkcası. Bazen hayat çok acımasız. Herkesi başka bir yerden vuruyor. Emeğine sağlık arkadaşım. Sevgilerimle...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar selamlar
Kemnur
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
hayırlı geceler size
efendim yazının bu bölümü duygusal geçmiş bakalım ileriki bölümleri nasıl geçecek beklemekteyiz kolay gelsin saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Adım Eraydır ne yapsam yeridir. Doktor bırakın ne yazarsa yazsın karışmayın kendi haline bırakın dedi. Şaka ama demişde olabilir kim bilir yarın ne olacak bende bilmiyorum. Parayı bize verselerde edebiyat defteri olarak kaiplere tatile gitsek gelirkende kara ip alsak beni biri bağlasın yav durdurun beni
saçmaladım tamam
ne olacak bilmiyorum
sustum
saygılar sevgiler selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
okuyan gözleriniz dert gçüörmesin
saygılar sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
olaylar daha yeni gelişmeye başladı.istermisiniz Cemil hapisten erken çıksın?
kolay gelsin okuyoruz merakla.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
BENİ YALNIZ BIRAKMADIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER OKUYAN GÖZLERİNİZ DERT GÖRMESİN YAZAR ARKADAŞIM
SAYGILAR