Biz
Yağmurlu havalarda uğrardı bana.
Bebekti.
Delikanlı bir bebek.
Mevsimler geçti.
Herkesi şaşkına çevirebilecek güzellikte mevsimler geçti.
Hiç yağmur yağmıyor bu kente.
Başka tabutta gömülme zamanı.
Küçük İskender
Siz doğduğunuzda üç kere tekrar edilir isminiz kulağınıza. Bizim hikâyemizde tersi oldu, biz ölürken kulağımıza üç kez fısıldandı ismimiz, çünkü biz…
Kuşları çok kıskandık. Öyle zengindi ki onlar… İstedikleri neyse, onun peşine düşebiliyorlardı her an. Kanatları vardı, ayakları vardı, gagaları ve tüyleri…
Bir de bin bir isimleri…
Saten bir gökyüzü vardı onlara sonuna kadar gerdanını açan. Ah sesleri vardı, en güzel müzik aletini kıskandıran. Güze değil, zümrüt mevsimlerine kanat çırpan kanatları.
Oysa biz.
Biz nasılda mecalsizdik gökyüzün gerdanına sokulabilmek için. Sonra bizim aramızda, derinlere gömülmüş sırlar yatıyordu. Sırlar… Sırlar sonsuza kadar susar mı?
Onlar konuştuğu an gecelere battık biz, aitlik eklerin aitlik maskesi olduğunu gördük.
Ama kuşlar, kuşlar öyle mi?
Onların kanatlarında yıldızların, güneşin izi.
Eflatun kokan ülkelere göç edebilirlerdi mesela. İstediklerinde incir kokan bahçelere misafir olabilirlerdi.
Yağmurda duş yapan küçük serçeler görebilirsiniz, ama siz yağmurda duş alamazsınız.
Gökyüzünün tenini okşayan kuşlar.
Gökyüzün mavi bekâretini kanatlarıyla yırtan kuşlar.
Bulutların beyazını kadeh kadeh yudumlayan kuşlar.
Hep aynı nakaratı usanmadan söyleyen sadık kuşlar.
Biz kuşları kıskandık, bin isimli kuşları, hepsini kıskandık. Onların katmerli neşelerini kıskandık. Mavideki salkım salkım uçuşları kıskandık. Hiç yalan söylememeleri kıskandık.
Öyle kıskandık, öyle kıskandık ki rüyalar yastıklarımızı ebediyen terk etti… Bir gün doğumuydu hangisiydi bilmem, çok evvelce. Bizim için bir farkı yoktu gerçi, günün doğumunun, gecenin ırzına geçtiği güneşin.
Yine aynı, yine bezgin iken damarlarımızda bir sızı hissettik. Tek tek kırılan omurgamızdan bir avuç deniz döküldü. Ayaklarımızdan yıldız tozu… Köprücük kemiğimizde buzlu bir sancı. Ne bileyim işte, sanki içimizden bir deniz geçmişti, öyle tüm kemiklerimizin yerini ters düz ederek, beden duvarlarımızı yıkarak.
Bakınca birbirimize anladık ki Yaradan bizim için istisnalar kutusunu açmış bir kereliğine.
Neden mi? Nereden mi çıkardık bunu?
Çünkü biz, biz… O kıskandığımız kanatlı, bin bir isimlilerden olmuştuk. Canımızın canında bir kuş filizlenmişti.
Bunu görünce hani, mutluluktan gözlerimize hücum etmişti tuzlu sular.
Martı mı olmuştuk, güvercin mi… Yoksa kumru mu…
Adımız ne bizim dedik, gözyaşları içinde, en son bunu hatırlarım o ana dair.
“Serçe” dedi, “Serçe, serçe”…
…Sonrası... Sonrası işte o menevişli geceden kalma, karanfil üzerine zerk edilmiş koca bir uyku, bizden sonsuza kiralık bir uyku.
Nun
Mayısa az kala
Fotoğraf / (( Seçil Nimet))
YORUMLAR
geri dönüşler yapıyorum..
uzaktım siteden bir süre..
sinem imzalı yazıyı
asla göz ardı edemezdim..
harıkaydı..
sevgilerimle..
O qué
Daimi sevgilerimle...
Ve biz kuşların kanatlarından hiç indirmedikleri umut ve gök masallı vurguları kıskandık belki de...
Yazı da fotoğrafta çok güzeldi... Seçil seni de ayrıca tebrik ediyorum...
O qué
Sevgilerimle daima...
kuş olamak istemişimdir hep ama eti yenmeyen bir kuş mesela kartal o olmazsa kargaya bile razıyım
yazın bana bir anımı hatırlattı. Bir gün çocuklarla denizden geldik bahçedeyiz yağmur başladı oğlama ve yeğenime yaşları 18 ve 15 dedim ki şampuan alın ve duş alın yağmurda eğlence ve macera olsun şampuan verdim saçlarını vücutlarını köpürttüler yağmurun altında duş aldılar hala daha anlatırız gülerek
tanrıları yazmanı bekliyorum
sevgiler
O qué
Sevgilerimle
ne güzeldinin dışında cümleler üretmeliyim bu yazıya da suskunum bugün, okuyup öyle sessizce geçemedim de..
kuşları özledim
daha çok serçeleri izlemeliyim şimdi .
Gökyüzünün tenini okşayan kuşlar.
Gökyüzün mavi bekâretini kanatlarıyla yırtan kuşlar.
Bulutların beyazını kadeh kadeh yudumlayan kuşlar.
Hep aynı nakaratı usanmadan söyleyen sadık kuşlar.
...
..
.
O qué
Sevgilerimle daima...
kim maziyi değiştirmeden anlatabilir ki? kelimeleşmeyen "zevk-i tahattur" bir rüya kadar soluk ve fani.
ama yaşayan insanla,hatırlayan insan aynı mı?
zamanı kırmalıyız
sevgiler
O qué
Sevgilerimle hep
Fotoğraf ve yazı içiçeydi. İki sanatkârı da kutluyorum.
Sevgiler Sinem.
O qué
Sevgilerimle yazarım...
(( Seçil Nimet ))
YAzı ve şiirlere itina ile fotoğraf verilir... :)
Teşekkürler Aynur...
Aynur Engindeniz
Ben hala o sarmaşıklı eski evi seviyorum mesala.
Tekrar tebrikler her ikinize de.
BAlkonun küpeştesinde duruyorlar serçe, kumru, sığırcık, martı, karga ve yeşil papağanlar, sonra birden sanki intihar edermişcesine atlıyorlar boşluğa ve kanat çırpıp yükseliyorlar...
Kıskanıyorum onları, her gördüğümde kıskanıyorum özgürlüklerini...
Yazın öyle güzel anlatmış ki onları ve biz'i...
Tebrikler Sinem...
O qué
Teşekkür ederim cömert yüreğine.
Sevgilerimle
(( Seçil Nimet ))
Bu kumruyu gördüm ve koca sınıfta müsade istedim hocadan kalktım ve pencerenin önüne uzanıp çektim fotoğrafını...
O da anlarmışcasına kabardıkça kabardı Sinem...
Yazına gerçekten uymuş, sevgiler... :)
O qué
Saygılar, selamlar
Dua ederken bile göğe açılırken avcumuz, biraz olsun umut edebilmek için, kuşlardan küçücük işaretler bekledik. Çünkü hiçbir zaman uçamayacağız.
(Bu yüzden lütfen, bize de sıcak mevsimler getirin. Yeryüzünün bu acı çığlıklarında kaybolduk!)
Ne zaman biri ölse, içimden göğe serçeler bıraktım. Göç yollarını kaybetmemek için... Cama vuran güvercin seslerinden tanıdım ölümü, yapayalnız balkon korkuluklarında onları bekledim hep. Gözlerimle dokundum bir martı kanadına. Gidenlere son kez elveda dedim.
İçimde binlerce kez terk edilmiş paramparça kuş yuvaları...
Bağırdım:
Uçmak için ölmeniz mi gerekirdi?!!!
Sinem teşekkür ederim, yine sözcüklerde kocaman bir gökyüzüsün. Sevgiler...
kıyıdaki adam tarafından 4/29/2012 3:07:07 AM zamanında düzenlenmiştir.
O qué
’Yaşamaktan korkuyorum’ dedi (Kötü bir şair). Düzelttim.
Beni öldürün !
.)
öyledir belki de.
Davidoff
Zora Neale Hurston.
Önder Kızılkan
Sevgili Sinem.
Öyle bir yazı kaleme almışsın ki '' Ah ulan ah...Bunca ömrü boşuna yaşamız '' dedim içimden ve kuş olup uçmak istedim. Şu düşme korkusu olmasa belki de denerdim ya. Ah şu korkularımız ahhh...
Selam ve sevgilerimle.
O qué
Utandırdı beni yine güzel yorumunuz.
İyi ki varsınız.
Selamlar, saygılar
Hay Allah ne ilgisi var şimdi bilmem ama... Durup dururken yazının içinden bir avuç tren geçti.
Bir avuç tren de olmaz ki. Adamın biri iyilik yapmak istemiş. İstemiş, ama yapacak iyilik yok.
Sağa bakmış sola bakmış iki adam kavga ediyor.
Bari şunları barıştırayım.
.
Koşmaya başlamış.
Tren.
Tam da zamanıydı ya. Geçmiş gitmiş.
Bir de bakmış ki ne görsün, iki adam sarmaş dolaş.
Ah ulen... Yetişemedim.
Bazen öyle oluyoruz ki... Birilerinin mutluluğundan bile mutsuz oluyoruz. İnsanız ya, serçe kadar olamıyoruz.
Davidoff tarafından 4/29/2012 1:37:00 AM zamanında düzenlenmiştir.
O qué
şanslıyım, küçücük güzel bir öykü düştün yazıma yorum olarak.
iyi ki gelmiş aklına, paylaşmışsın bizimle çünkü çok hoştu.
Teşekkür ederim çokça.
Sevgilerimle
O qué
Güzel ama gerçeken :)
aslında seçerken zorlandım, bir kaç tane yollamıştı. Hepsi biririnden güzeldi...
Var olsun Seçil:)
Teşekkürler, Seçil adına, varlığına..
(( Seçil Nimet ))
Garsoooonnnn...
İsteyen herkese yazılarına şiirlerine benden fotoğraf...
Çok tatlısınız... :)
Davidoff
Şöööyle deklanşörünüze doğru uzanın bayan. Yolunuz açık olsun.
:))
O qué
Sevgiler, saygılar