- 583 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
UŞAK ANILARI -2
Mevsimlere göreydi Uşak’ ın tadı..yazın bir başka, kışın daha bir başkaydı..Oyundu bizim işimiz..çocuktuk ya..doyasıya bir kuçaklaşmaydı bu gidişler..akraba çocukları, komşu çocukları yolumuzu gözlerdi. Nasıl bir heycandı bu..oyun..oyun..doyasıya koşuşturmaca..akşam yemekten sonra bile çıkıp gece oyunlarına dalardık..sonra nasıl bir uyku..atılır giderdik..ertesi günkü oyunları düşleyerek dalardık uykuya.
* * *
Hadi yaz olsun..İlk sabah..uzun bir " süüütçüüü " nidasıyla çınlardı çıkmaz sokak..sonra açılıp kapanan kapılar. Anneannem çoktan kalkmış olurdu. ilk işi mahalle sütçüsünden taze süt alıp dip odadaki ocağa koymak olurdu. Aslında sabah namazına kalkardı, ilk işi oydu. Sonra yatar mıydı bilmem ama, öteyi beriyi düzenleyip dururdu.. tıkırtıları..kedileriyle konuşmaları..Sabah uykusu nasıl da tatlıydı..İşte sütümüz kaynamış, kahvaltı hazırdı. Anneannemin dip odası, o " dip ev " derdi..kendine özgü bir mutfaktı aslında. Bir de oturduğu, yattığı oda..iki göz vardı alt katta..çocukluğumun bir bölümünün geçtiği üst kat daha genişdi..alt katın önündeki bahçeyi ve " dip evi " anlatırım sonra.
_ Hadi kalkın dürmeyeyesiceler..öğlen oldu. Bu kendine özgü sevecen seslenişiyle uyandırırdı çoğu zaman bizi..ve tulumbanın başına koşardık üçümüz de. Eskiden evde terkos yoktu. Evlerdeki bahçeden çekilirdi su..yoksa mahalle çeşmelerinden..biraz zordu hayat..içme suyu çeşmeden çekilir veya uzak pınarlardan tatlı su getirirdi sakalar. Otomobil varsa haftada bir doldurulurdu damacanalar, testiler..tam bir komşu dayanışmasıyla elbet. Dizi dizi testileri vardı anneannemin. Boduç derdi onlara.. güneş almayan, mutfak işlevi gören lavabo ( abdestlik de denirdi buraya ) tezgahının altına dizerdi testileri.. sırayla kullanılr, boşalan dolum sırasını beklerdi. Bana ilginç gelen testilerin tahtadan tıkaçları olmasıydı..bir iple kulpa bağlı olurdu bu tıkaçlar. Kiminin tıkacı kırılıdı, o zaman bir çam kozalağı bu işi görürdü..
* * *
Yaz aylarında hayat dışarısı demekti Uşak’ ta. Kayrak taşlarıyla döşenmiş avludaki sekide oturulurdu. Eğer kalabalık olunursa yan tarafa kilim serilip minderlerle desteklenen bir oturma grubu oluşturulurdu. Yemek de kalabalıkta burada yenir, tabla denen tahtadan yapılmış alçak yemek seti, sofra bezinin üzerine oturtulur, büyük sini bu tablaya oturtulurdu.. ev ahalisi diz çöker ,yaşlılar bağdaş kurarak tablanın etrafına
dizilirdik. Sofra bezini üzerimize çekip gülüş ahenk başlardı yemek.
* * *
Çoğu zaman çalmazdı dış kapı..sabahleyin bi kez açıldı mı arka sürgü, bir daha kilt milit hak getire.. Dış mandalı çeviren dalardı avluya.. " Keme anne gözün aydın kızın gelmiş, torunlar da.. " diyerek hoş geldine gelen komşular otururlardı sofraya..
Kerime idi anneannemin adı.. kısaca Keme..
_ Çay koyun emine teyzenize çocuklar..
* * *