- 792 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
vahşetin yaşayan izleri 2
Bütün kadınlarda bir telaş. Sürekli dua ve niyazlara başladılar. İçimizde benim gibi yaşı küçük olan yoktu. Ağlamakla, umutsuz kalan insanların çıkardığı seslere benzeyen sesler çıkartarak, birbirlerimizden yardım bekler gibi, bakışmaktaydık. İçlerinde en küçük ben olduğum için, Hasena abla beni yanına almış, korkmamam için sürekli dua ederek bana destek olmaya çalışıyordu. Ara sıra onunda titrediğini hissediyordum. Ama onun sevgi dolu sıcaklığı manevi gücümü artırıyordu. Bazı kadınlar bayıldılar. Hasena onlara yardım ederken korkmadığını göstermek istiyordu.
Dipteki boşluğa gidip geldi. Orada bir delik olduğunu, isteyenlerin hacet giderebileceğini, ama suyun olmadığını söyledi. İlk olarak da kendi abdestini yaptı. Sonra;
---Hepimiz hala hayattayız ve yaşamaktayız dedi. Sonrasında devamla;
---O halde hepimizin bu gibi ihtiyaçlarının olacağını, burada utanmanın olmadığını anlatarak, bizlere ön ayak olmaya çalışmıştı.
Bize dokunacaklar demişti, kirletecekler ama kimler ve nasıl. Aklımda binlerce hayal, insan, korku, ağlama gidip gelmekteydi. Korku, endişe namus! Birden;
---Aman Allah’ım, namusumuzu kirletecekler diye sesli düşünmüşüm, herkes korkuyla bana baktı. Çok utanmıştım, ağlamaktaydım.
Bir iki saat sonunda bir kabın içinde yiyeceğe benzer bir şeyler ve bidonla su getirip, demir parmaklıklardan bize bıraktılar. Değişik renkli birkaç asker, kapandaki hayvanlar gibi bize bakarken, gözleri vücudumuzdaydı. Bir anda her yanımı titreme almıştı. Kendi aralarında gülmekte, bir şeyler konuşmaktaydılar.
Onlar gittikten sonra, Hasena abla kaptan aldığı kurumuş ekmek ve helvaya benzer yiyeceği bize uzattı. Suda koymuşlar. Akşamdan beri aç olmamıza rağmen kimse elindekine dokunamıyordu. Herkes yemekten çok, içinde bulundukları hapishanenin esaret ve işkence kokan havasından kurtulmak arzusundaydı. Oturdukları köşede ellerinde ekmek, Allah’a dua ediyor, mırıltılı sesler çıkarıyordu.
Alaca karanlık bir yerde, nedensiz olarak böyle hapsedilmek, aç susuz bırakılmak neden, neden diye kendi kendime binlerce defa sordum. Cevabı yoktu. Ülkemiz işgal edilmiş ve güç işgalcilerin elinde, bizden bazıları da onlardan yanaydı. Keşke elime silah alıp onlarla savaşsaydım, o zaman üzülmez, içinde bulunduğum duruma katlanırdım. Bizler bir şey yapmamış masun kadınlardık…
Hasena abla bize dönerek,
---Her an birimizi veya bir kaçımızı götürmeye gelirler. Konuşmalarının bazılarını anladım gibi. Allah sonumuzu hayır etsin kardeşlerim.
Sesi kısılmıştı. Oda bir kadındı ve korkuyordu. Siyah gözlerinin içine baktığımda, ne kadar endişeli olduğu belli oluyordu. O bilgili, okumuş bir kadındı. Nelerin olacağını çok iyi anlarken, diğer kadınlar olacakların vehametini henüz anlamamış gibiydiler. Kimse başına neyin geleceğini, tam olarak bilemiyordu. Aradan saatler geçti. Kadınlardan bazıları yerdeki otların ve eski kilim parçalarının üzerinde, uykusuzluk, yorgunluk, açlık ve korkunun etkisi altında uyumaya çalışıyordu. Derinden derine bağıran, ağlayan, isyan eden insan sesleri gelirken, birilerin acı çektiği çıkan seslerden anlaşılıyordu. Diğer yanda haykırışlar, kahkahalar bağrışmalar birbirine karışıyordu.
Zaman burada geçmek nedir bilmiyor. Bize yapacakları şeylerin ne olduğunu düşünmek, geride kalanlara neler olduğunu anlamadan, korku, telaş içinde kalbimizden gelen atış sesleri dinliyorduk. Elimizde hiç saat yoktu. Bu nedenle ne gün, nede gece olduğunu tam anlayamadan, birden birkaç asker bizim olduğumuz odanın parmaklıklarını açarak, içimizden uzun boylu olgun bir kadını, kollarından tutarak almak istediler. Ağlayarak bize sarıldı, bizde onu vermek istemeyip ona sarıldık. Bağırmalar ağlamalar arasında her birimiz yediğimiz tekmelerle, sağa sola savrulduk. Kadıncağız sürüklenirken avazı çıktığı kadar bağırıyor, yalvarıyordu. Allah’ım, O’na neler olacaktı, ne yapacaklardı, onu koru Allah’ım diye, dualar ediyorduk. Kokudan tekrar birbirimize sarılıp hiç konuşmadan öylece kaldık. Zaten bitkinlikten, açlıktan, korku ve endişeden iyice bunalmıştık.
Uzun süre sonra, giden kadıncağız üzeri yırtılmış, yarı çıplak, yarı baygın halde, iki askerin arsında getirilip yanımıza atıldı. Derin, derin inliyordu. Hasena hemen başını kaldırıp dizine koydu. Eğilip kadının yüzüne baktık. Her tarafı morarmış, çektiği acıdan, utançtan gözlerini açamıyordu. Vahşice kirletilmiş, canı çok fazla yakılmıştı. Sadece;
---Hayvanlar, hayvanlar diye dudaklarını oynatmaktaydı.
İşte o anda hepimizi çok kötü şeylerin beklediği açıkça anlaşılmıştı. Kadıcağızın bu hali aramızda öyle bir hava estirdi ki, bırakın ağlamayı nefes almaktan korkmaya başlamıştık. Toplam yedi kişiydik. Acaba sıra hangimizdeydi ve bizler bu ahlaksızlığa nasıl dayanacaktık. Allah’ım…
Hasena abla kadıncağızın elini yüzünü yıkadı. Üzerini örterek uyumasına yardımcı oldu. Sürekli olarak kısık sesle Kur’an okuyup manevi gücümüzü artırmak istiyordu.
Ertesi gün oldu sanırım. Yemek diye hayvan yiyeceğinden kötü bir şeyler getirdikten sonra, gidecekler sandık. Aralarından ikisi aramıza gelerek, Hasena ablayı kollarından kavradıkları gibi, sürükleyerek dışarı çıkarmak istediler. Hepimiz ona sarılırken, oda var gücüyle direnmeye başlamıştı. Bağırmaların arasında birkaç asker daha geldi. Bizleri tartaklayıp Hasena’dan kopardılar. O korkmamakta direnen ablamızın, giderken nasıl titrediğini hiç unutamam. Ne kadar direndiyse de, çok fazla dayanamadı, iyice hırpalayıp öylece götürdüler. Bizim bağırmalarımız, imdatlarımız, yalvarmalarımız karşısında, kahkahalarla gülüyordu, Vahşiler…
İlk giden kadın kendine gelmiş, sessizce oturduğu yerden bize dönerek,
---Allah canımız alsa da bu hayvanlara eğlence olmaktan kurtulsak. Çok iğrenç insanlar bunlar. Derken gözyaşları oluk, oluk yüzüne boşanıyordu.
Taş duvarlar arasında, vahşi hayvanlara yem olacak koyunlar gibi beklemeye devam ettik. Artık verilen kurumuş ekmekleri biraz olsun yemeye başlamıştık. Vücut açlığa fazla dayanamıyordu. Çok acıkmıştık ve yiyecek başka bir şeyimiz yoktu. Hepimiz sanki kötü bir şey yapar gibi, yediğimiz ekmekleri birbirimizden saklamaya çalışıyorduk.
Gürültülü konuşmaların, itişmelerin arasında Hasena, ayakta bile durmakta zorlanarak demir kafesten içeri itildi. O güçlü kadın erimiş, nefesini zor alıyordu. İnleyerek;
---Allah’ım, canımı al, Allah’ım beni affet, affet…
Hasena saatlerce inledi durdu. Bizler şaşkın vaziyette onu bir kenara çekip sadece izledik. Kadıncağız belli ki çok hırpalanmış, acı çekmişti. Sürekli sayıklamakta, ölümü istemekteydi. Bir ara kadınlar üzerindeki yırtılmış elbiseleri açarak, vücuduna baktıklarında şaşırmışlar, ağlamaktan yorulan gözlerinde, yeniden yaşlar belirmişti. Her yanı kan revan içinde, göğüsleri yaralanmış, parmakları parçalanmıştı. Hasena ablam çok direnmiş kolay teslim olmamıştı. Galiba bunun için onu çok hırpalamışlardı. Zavallı ablam…
Onu tanıyalı daha ne kadar zaman olmuştu, topu, topu iki veya üç gün. Ama onu çok sevmiş, sanki yıllardır beraber büyümüştük. Gözleri sevgi dolu, bakışlarında gurur vardı. O halkımın başı eğilmeyen, onurlu bir kadınıydı. Dirençli ve akıllıydı. Ona ne yaparlarsa yapsınlar, tertemiz bir ruhla yanımızda, bebek kadar masumdu. İçimden İnşallah bir şey olmaz, ona ihtiyacımız var diyordum. Uzayıp giden saatler…
Uykulu, uykusuz zaman geçerken, zayıf ışığın altında, derin bir sessizliğin hakim olduğu daracık bu yerde, birden Hasena ablamın kısık, kısık inleyen sesiyle uyandık.
---Ölüyorum kardeşlerim. Ben tertemiz ruhumla Allah’a varıyorum. Kirlenen bedenim hayvanların olsun. Hakkınız helal edin.
Hasena, daha fazla konuşmadı, gözlerini bir noktaya dikti, dilinden hiç bırakmadığı Kur’anı okuyarak, öylece kalakaldı. Şaşkınlıkla uzun süre onun bu halini seyrettik. Ülkemin yetişmiş en güzel kadınlarından biri, Ülkemi işgal edenler tarafından, kendi topraklarımızda, vahşice kirletip öldürülmüştü.
Aslında ölen bizim onurumuz, gururumuzdu. Irak’ın namusu kirletiliyordu. Hasena buna en şiddetle direnen bir savaşçı olarak, huzurla aramızdan ayrılmıştı. O bedenini hayvanlara teslim etmeden önce, beklide çoktan ölmüş, yanımıza sadece ruhu gelmişti. İnanıyorum ki Allah katında yeri, en makbul yerlerden biri olacaktır. O Şehitlerin en güzeli, beklide en cesuruydu…
Sabah geldiklerinde, sanki hiçbir şey olmamış gibi, Hasena ablamın cesedini çekerek, hızla uzaklaştılar. Öyle ya onlar insan, biz hayvandık. Hayatımda bu kadar üzüldüğümü anlatamam. Hepimizin ağlamaktan kuruyan gözyaşları, yeniden sel oluyordu. Direnecek gücümüz, akıl danışacak aklımız gitmişti. Amerikalıların elindeydik ve sonumuzun ne olacağı meçhuldü…
Günlerimiz kuru ekmek, kötü katıklarla geçerken, sırayla aynı işkenceden geçip, bitkin düşen kadınların arasında, bu gün sıra benimdi. Beni, kollarımdan tuttukları an, her yanım kaskatı kesilmiş, elim ayağım tutulmuştu. O bilinmeyen işkencelere gidecektim. Ahlaksızlığın vahşetin en iğrenç kollarına atılacaktım. Gözlerimi arkadaşlarıma dikerek imdat isteyen gözlerle baktığımda, kimsede kımıldama yoktu. Yavaş, yavaş tükenmekteydim. Direnmek istedim, merhamet diledim boşunaydı, başım döndü kalakaldım. Yere düşmeden beni sürükleyip aldılar, ölmek istedim, Nafile…
devam edecek...
YORUMLAR
Lider sıfatında ülke başına gelen şarlatanların bedelini halk öduyor,yazıklar olsun...
mehmetmacit
ah ah bazen düşünüyorum müslümanlara yapılan bu kadar zulüm acaba mbiz müslümanlar slakmıyız safmıyız bu olayların olmasına veya buraya kadar gelmesine biz mi izin veriyoruz
bilmiyorum. Iraklılar başlarına gelecekleri bile bile amerikayı topraklarına soktu. Kosova da müslümanlar türkler askere gitmediklerinden ve ordu sırpların eline geçti ve yine müslümanlara ve Türklere zulum çok güzel bir yazı tebrikler
saygılar
mehmetmacit
Akıllı hareket edemeyen toplumların başından bela eksik olmuyor.
Allah bizlere akıl versin.
Hocam,iki bölümü de tüylrim diken diken ve midem bulanrak okudum.Kendi topraklarında yabancılar tarfından bu işkencelere uğramak gerçekten inanılmaz bir acı.Savaş şartları insanı hayvanlaştırıyor diyelim,insan olan yüreğinde insan sevgisi taşıyan hiç kimse hangi şartlarda olursa olsun bunu yapamaz.Bizler kadın olarak ülkemizde erkekler tarafından sürekli bakışlarla,laf atmalarla sürekli taciz ediliyoruz hangi kadın buna hayır bana öyle bir şey yapılmadı diyebilir.Haberlerde neler duyuyoruz.tecavüz ediliyor sonrada öldürülüyor.Ben yaşlı olmama rağmen karanlıkta sokağa çıkamıyorum neden? amerikalılar yüzünden mi* hayır o manyak ahlaksız terbiyesiz geri zekalı insana benzeyen yaratıklar yüzünden.Cezaların caydırıcı olması lazım.selamlar....
mehmetmacit
Maalesef insanlar ne hallere geldikerde sorumsuzluk had safhada.
Beyefendi, yazınızı okurken sizi yürekten tebrik etmem gerek diye geçirdim içimden, Çünkü o yaşanan korku ve duyguyu çok iyi vermişsiniz. Erkek olarak böylesi bir empati ancak tebrik edilirdi..
İnsanız ya hepimiz ve insanlıklarıyla övünürler ya, çok medeni ve modernler ya sözüm onlara o hayinlere. En vahşi yaratık onlar ve kesinlikle iflah olmayacaklar.
selam ve dua ile.
mehmetmacit
Olmayacaklar elbette,zalimler sonunda cezalarını bulacaklardır.
Keşke bunlar hiç yaşanmasaydı okurken ruhum titriyor yumruklarım daha bir sertleşiyor .Kadın olarak direnişi ve dik duruşu takdir ediyorum ,kirli ruhları Allah'a havale ediyorum.O bacılarımız muhakkak ki Allah katında tertemizler.Temiz olmayan ruhlar isi cehennem ateşinde temizlenir İNŞAALLAH . Çok acı ve gerçek bir yazıydı saygılarımı sunuyorum efendim.
mehmetmacit
Öncelikle bir erkek olarak kadının dramını böylesine etkileyici biçimde anlatmanız takdire şayan bir meziyet. Her ne kadar kurgu desenizde bu olaylar fazlasıyla yaşandı ve yaşanmakta. İsimler Hasene olmuş, Ayşe olmuş farketmiyor. Hikayenizi okurken Bosnalı "Leyla"nın dramı geldi aklıma. Benim her zaman savunduğum bir tez var. İnsan olarak her ne kadar canlılar içinde en gelişmişi olsak ta, genetik kodlarımızda vahşi bir yanımız var. Özellikle savaş durumlarında insanın içindeki canavar ortaya çıkıyor. Keşke savaşlar hiç olmasa... İnsanoğlunun içinde bu hırs olduğu sürece maalesef savaşlar hiç bitmeyecek.
Yazınız çok etkileyici. Sonunu baştan vermiş olsanızda her satırında boğazımıza bir şeyler düğümlenmesine mani olamıyorum. Utanıyorum. İnsanlığımdan ve erkek olmaktan utanıyorum. Kara gözlü çocuklara özgürlük getireceğiz diye dünyanın bir ucundan kalkıp gelen ve yaşadıkları coğrafyayı kan gölüne çevirenlere, din iman deyince mangalda kül bırakmayan ama Irak'taki dindaşlarını bombalaması için topraklarını emperyalistlere gönül rahatlığı ile açan ikiyüzlülere lanet ediyorum...
mehmetmacit
mehmetmacit
yazıklar olsun bizlere sözde müslümanız...