- 673 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Balçık-11
Büyücü anılarını hatırlamaktadır.Dalmıştır. Unutamadığı geçmişini düşlerken ona verilmiş gizli bir anahtarı aramaktadır asıl.Unuttuğu küçük ama bir o kadar kristal değerindeki anahtarı şeyi aramaktadır.
Mona kısık gözlerini iyice açar büyücünün yumuk gözlerindeki titremeyi izler. Küçük ellerinin avuç içiyle boynunda duran tüyü sıkıca tutar gözlerini kapar.
******* ******** ****** *******
Asit sağnağı son hızla yağmaya devam ediyor.Yere düşen çızırtılı asit yağmurları uyumamı engelliyordu.En çokta burnuma ve ciğerlerime salınan koku.
Nedenini bilmediğim biy şey sığındığım yerde beni sarstı. Gözlerimi açtığımda yerden yukarı yayılan buharları izledim.Elimle Mona’nın verdiği bilekliğe dokunduğum anda çok uzaklardaki deniz kıyısının bulunduğu yerde, çınarın kökünü andıran yıldırım aydınlığını gördüm.
Hatta yüzüme ve sığındığım küçük girintili çukuru bile aydınlatmıştı. O an onun ellerini yanağımda hissettim. Gülümsedim. Çantama uzandım el yordamıyla dokunarak koyduğum malzemelerimi çıkardım.
Uzanıp mağara kenarındaki ot demetini üfleyerek korlaştırarak kendime küçük bir alan oluşturmak için aydınlattım.
Buraya sığınmadan önceki Zuri’nin tüyüyle şekillerimi çizmeye başladım. Çizdiğim şeklin ortasına kutsal baykuşun tüyünü saplayarak dik bir şekilde koydum.Onun yanına büyücünün bana verdiği taşları üçgen olacak şekilde yerleştirdim.
En zor olan şey dizlerimin üzerinde sürünerek ilerlememden sonraydı benim için. Gözlerimi kapatıp Mona’yı düşledim daha az acı duyabilmek için.Yapacağım şey aslında çok kolay ama... acı vericide olsa az önce buraya girerken ayak izlerimin bıraktığı derinliktedeki biriken asit yağmurmurundan avuçuma aldığımı o şeklin ortasına atmamdı.
Uzatırken elimi elimin üstüne düşürenler yada avcuma alıdığım asitler bile acıtmamıştı canımı.Mona’ nın ayrılığı daha çok acı vermiştir her zaman. Üç taş parlamaya başladığı anda elimi sardım büyücünün verdiği o otla.
Saçımdan bir tel kopardı üçgenin ortasına. Kutsal Beyaz Kartal’ı düşünerek O an taşlar iyice yandı.
Karşıdaki şimşek çınar ağacı köküyle ikinci kez patlattı aydınlığını.
Mona’nın kanatlı ruhu geldi.Dokundum ona.Konuştu benle.Ses çıkmadan. O an anladım benim için kutsal küpün içindekileri denize karıştırdığını ve onunda benim gibi beni özlediğini.
O an Mona’nın göğsünün içinden beyaz kuşun uçmasınını görmemle yorgun ruhum uykuya dalmış.
Ertesi kızıl gezegenin ışıkları düştüğü asit yağmurlarının kesildiği gün farkına varabildim.Kendimden geçmişiliğimi Mona’nı ruhuyla konuştuğumu.
Bir de o akşam öldürmeden yanıma aldığım o ot oburun sabırsız tenime değişi beni uyandırdı...
Ellerim kabarmıştı. Ama bana acı vermiyordu. Çünkü onlara ulaşmam gerekliydi....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.