DONDURMA
Küçük kız annesinin elinden tutmuş parkta yürüyordu. Bir yandan da dondurmasından yiyordu(Tıpkı abisinin yaptığı gibi komik hareket ve mimikleriyle dondurmasını yalıyordu). Kulağında heyecan ve mutluluğun ezgisi onu delice sağır ediyordu. Yaşadığı an onun için önemliydi. Sevdiği insanlarla ‘sevgi’yi paylaşıyordu çünkü… Bu haz küçük kız için eşsiz ve değerliydi.
( Biraz sonra olacaklardan habersiz bir şekilde yoluna devam etti. Acaba biraz sonra da böyle gülebilecek miydi bu şirin kız? Her şeye rağmen yine cesurca atılabilecek miydi hayatın o sert kollarına? Bilinmez…
Çünkü hayat her zamanki gibi acımasız, gaddar ve kıskançtı.
Yürüdü, yürüdü, yürüdü küçük kız felakete giden yoldan. Esiri olmuştu dünyanın. Toz pembe görüyordu hayatı. Her zaman annesiyle ve abisiyle olacağını, hiç ağlamayacağını, dondurmasının bitmeyeceğini düşünüyordu ilerlerken o sinsi şeytanın yolundan. Tanrım hayat neden bu kadar güzeldi ve yalancıydı. Küçücük bir çocuktan ne isteyebilirdi ki. Hala anlamış değilim).
İleride uçurtma satan yaşlı bir satıcı gördü. Hemen gidip bir uçurtma almak ayrıca yaşlı amcaya da para kazandırarak iyilik yapmak istiyordu. Bu kadar masum bir düşünce annesinin izin vermesi için yeterliydi tabiî ki de. Annesi ona satıcının yanına gitmesini ve kendisini beklemesini söyledi. Küçük kız heyecanla koştu ve soluğu satıcın yanında aldı. Gerek heyecan gerek koşmaktan nefes nefese kalmıştı. Mutluluk böyle bir şeydi ve her an her şey tersine dönebilirdi. Şeytan aldatmayı ve hayalleri yıkmayı severdi.
Küçük kız arkasına dönüp annesine geldiğini haber vermek için el salladı. Annesi de aynı şekilde sonsuz bir sevgiyle gülümsedi kızına… Ardından ilerlemeye devam etti ve son adımını attığında korkunç bir çarpışmayla sarsıldı. Kızına bakacak oldu ama bunu yapacak mecalinin kalmadığını hissetti. Sadece acıyı hissediyordu. Ve o dayanılmaz acı gözlerinin sonsuza dek kapanmasına neden oldu…
Annesini o halde gören zavallı kız ağladı, ağladı, ağladı. Çare yoktu ama o yine de var gücüyle annesine koştu, sarıldı, öptü, kokladı… Sanki dünya durmuş, kendisi de zamansız dünyaya meydan okuyarak haykırıyordu. O bu yaşında hayatın en büyük sillesini yemiş küçücük bir yürekti.
Bu kadar çabuk kaybetmek annesini; haksızlıktı, acımasızca ve anlamsızdı. O gerçekten de çok masum ve küçüktü. O an sadece ağlayabildi, başka bir şey yapamadı. Gözyaşları acı acı, ürkek ve yağmur gibiydi.
Dondurmasıysa yere düşmüş, erimiş ve tatsızlaşmıştı. Küçük kız artık dondurma yemek yahut da uçurtma almak istemiyordu. Çünkü artık annesi yoktu. Artık acının ezgisiydi kulaklarını delice sağır eden…
ALTUN VURAL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.