Silkelen Ruhum
Sürüdü bedenini, ayaklarının son bir gayreti ile. Kaldırıp omuzlarını toparladı, kırılan güçsüz adımlarını. Merdivenleri zoraki tırmandı. Çevirdi kapının anahtarını. Kararlıydı bugün soyunacaktı. Kendisini oturtacaktı karşısına önce. Dudağındaki sahte gülücüğü çıkarıp asarken portmantoya, sildi aynadaki görüntüsünü yavaşça. Ana kucağı gibi güvenli koltuğunun ellerine teslim etti yorgun bedenini. Bir sigara çıkarıp tutuşturdu dudaklarının ucuna. Derin bir nefes çekti; sanki hayatını sarıp içer gibi. Hüzünlerini savurur gibi savurdu dört bir tarafa. Önce duyguları sarıldı, çökmüş omuzlarına.
-Ne oldu neyin var? Küçük bir gri bulut mu var sesinin sokaklarında?
Gayri ihtiyarı “yoo” diyerek cevap verdi, cevabı verirken birden irkildi
Bir başkası seslendi:
-Ne olacak! Hep senin yüzünden birde şaşkın şaşkın soruyorsun ne olmuşmuş!
Ellerini beline koyup, duyguların yüzüne:
- Biraz yaklaşım, dedim. Ben ona kanma diye ama dinlemedi işte dinlemedi.
-Kimsiniz siz, diye seslendi iki flu görüntü. Gelip oturdular karşısına. Birisi kibirli, birisi mahcup:
- Bizi sen çağırdın bizde geldik. Ben aklın bu da duygun, diyerek selamladılar.
Akıl:
-Ben sana demedim mi buna uyma diye? Bak O, seni alıp götürdü de başına neler geldi?
-Yok, canım, dedi duygular. Eğer sana uysa idi aşkı hiç tanımayacaktı. Bir göze bakmayı, yüreğine kelebekler kondurmayı, yakamozları sevgilisinin saçlarında ağırlamayı hiç bilmeyecekti bunları. Ruhuna hiç kanat takmayacak, ayakları yerden hiç kesilmeyecek, uçmayacaktı mavi gökyüzünde.
-Peki, neye yaradı? dedi akıl. Bunları yapması neye yaradı? Bak sayende şimdi can kırıklarını topluyor. Mutlu musun? Gülmeyi bile sildi yüzünün semalarından. Ne güzeldi senden önce, sadece dostları ile olurdu. Onlar acıtamıyorlardı onun yüreğini, kanatamıyorlardı derine sakladığı yaralarını.
-Of! Sen de geç bunları. Değişilir mi hiç bunlar: deniz ile mehtapla cilveleşirken, sevgilinin omzunda yatmaya. Yüreğini nasıl titretir insanın, bir “aşkım” sözcüğü. Nasıl elini, ayağına dolaştırır gülümsemesi. Hele, hele bir buse dudağını nasıl yakar bilir misin? Sevgili akıl, “beni düşünüyor mu?” diye arkadaşlık etme. Gün batımıyla belki; O, da bakıyordur, yıldızlara göz süzerek…
-Neye yaradı peki? Yıllar önce o beyaz elbiseyi giydirmek için, kapısının önünde oturdu. Şimdi O, nu başkasının kollarında buldu. Eeee şimdi, şimdi bunların ne yararı oldu, kendisine acımasından başka? Senin sevgili gri bulutun yağmurlar bıraktı bak sesine. Hayalleri yıkıldı, neyine gerekse duyguların aklına uyup hayal kurmak…
-İşte; böyle işlerle uzak olan, her şeye mantık penceresinden bakan, anlayamaz. Sen ne anlarsın; sevginin kanatılmak değil, kanatlanmak olduğunu…
-Tabi canım tabi! Ne anlarım ki… Özgürlüğüm elimden gidiyordu. Her yerde O, vardı. Yastığa başımı koyduğumda pat karşımda O. Gözümü kapatamıyordum rüyalarımda olmazsa diye. Kahretsin! uyku haram olmuştu. Sabah kalkınca sersem gibi işe gidiyordum. Anlatılanları anlamıyordum. Aptal aptal; güle bak, kuş seslerine takıl ve birde dudağının ucuna bir şarkı yapıştır. Aman ha! o aptal gülücüğü, sevdalı bakışları da ihmal etme. Aaaaa eksik kaldı; akılın da bir karış havada olsun ha! Her telefonda O, arıyor triplerine gir. Bu hayat mı ya? Sefillik, sefillik!
-Deme öyle, dedi duygular. Onlar hayatın cilveleri, güzel yanları. Özlem, sevgi, yürek çırpıntıları olmaz ise insan olmanın ne anlamı var ki? Kuşlar bile birbirlerinin yanında olunca cilveleşiyorlar ve ömürlerini mutlulukla uzatıyorlar. Çalış, hep mantıklı ol. Bazen uçurmak gerek, uçurmak ruhunu gençleştirmek. O zaman hem sen; hem de ben el ele oluruz ve hayatın anlamını birlikte tadarız.
Kadın:
-Sevmek; bir bütün olmak demektir, dedi. İkinize de ihtiyacım var benim. Akıl, duyguyu düşünmese duygulanamazsın. Düşünmeyi akıl sağlar, yürek atışını ise duygu. Bunu unutmayın ve haksızlık etmeyin birbirinize.
Boş verin beni. O günlerde huzur buldum. Şimdi ne kadar acısa da içim geçecek. Yarın yeniden ayaklarım basacak yere, toparlanacak düşürdüğüm omuzlarım. Siz sadece bugün beni saklayın…
YORUMLAR
Bizi biz yapan yaşadıklarımızı özetle dile getirmişsiniz, duygularınızın keskinliği hayata bıraktığınız izlerde saklı, sevmeyi sevilmeyi karşınıza alıp hoşca sohbet edişiniz kendinize duydugunuz saygının hesaplaşmasıdır. terazinin bir köfesine sevmeyi diğerine sevilmeyi koyarsanız hiç bi zaman adaletli tartı yapamazsınız bu ikisinin terazisi aşk gibi ulvi bir duygudur oda yürekte şekillenir tartısı ise yaşadığınız hayattır. Hiç bir zaman eşitliği sağlayamazsınız bir taraf diğerine herzaman ağır basmıştır.
-etkili yazınızı severek okudum güzeldi, saygılarımla.
lemide
Duygulardan yoksun olan akıllar birer canlı bomba gibidir hayatta... Eğer akıl duyguların önüne geçerse; hatır,gönül tanımaz ve insan insanlığından yavaş yavaş sıyrılmaya başlar... Duygularımız hep bir adım önde olmalı bence aklımızdan... Çok güzel bir yazıydı okuduğum, kutluyorum...
Akıl ve duygu
İnasnı insan yapan soyut olgular,
Sahi?
Birinden biri eksik kalmışsa ne olur o zaman?
Galiba "zor insan" tanımı olur cevabı.
Düşününce duygu yoksulu bir kişi ile anlaşmanın zorluğunu. Akıllı da olsa çok zor olurdu galiba,
Yada aklı kıt duygusal bir insan ile ne kadar zaman geçirilebilir ki,
Yazar sonuç bölümünde duygu ve akıl ilişkisini çok güzel bir şekilde açıklıyor:
Sevmek; bir bütün olmak demektir, İkinize de ihtiyacım var benim. Akıl, duyguyu düşünmese duygulanamazsın. Düşünmeyi akıl sağlar, yürek atışını ise duygu. Bunu unutmayın ve haksızlık etmeyin birbirinize. Boş verin beni. O günlerde huzur buldum. Şimdi ne kadar acısa da içim geçecek. Yarın yeniden ayaklarım basacak yere, toparlanacak düşürdüğüm omuzlarım
Çok zekice kaleme alınmış, sıcacık bir yürek yazısıydı SİLKELENEN RUHUM.
Beğeniyle okudum Lemide Hanım
Çokça tebrikler yüreğinize
Selam ve sevgilerimle...
insanın kendisiyle muhasebesi etkili anlatımla başarılı olmuş.
güzel ve anlamlı.insan fıtratının gerçekleri.
kutlarım kalemi.
lemide
Kalp ağrısını,güz sancını ne güzel aktarmışsınız.Hesaplaşırken sevmenin ortasında yürek,aşkın alevindeki ateşiyle,çıkar yol bulup,özgürleşme çabasını...Sevmek,evet bir bütün olmak demekti değil mi?Biz olmaktı,benden önce.Ruhunu ve bedenini koşulsuz teslimiyetti.Ama araya giren akıl paylaşamıyor bazen sevgimizle de,sevgilimizle de bizi.Orada dur diyor.Senin ışığın benim.Dünyanın aydınlatan ben aklınım.Kalbine değil bana tabi ol.Ama kalple aklın savaşı bıçak sırtıdır.Her iki tarafada kesip yaralar ister istemez iz bırakır.Ve mutlaka dibe vursada bünye,vurmasa zaman yanında olup yukarı çıkacaktır.Unutmayan kalp,aşka gebeliğinden elbet bir gün sıyrılıp yeniden doğacaktır.Kutluyorum bu anlamlı,hesaplaşmalı yazınızı.Çok güzel ve etkileyiciydi.Kaleminize yüreğinize sağlık.İlhamınız daim olsun.Sevgiler,saygılar...