- 519 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
"KIYAS"
Heybetli gövdesiyle kurulduğu öğretmen kürsüsünde kıpırdandı. Elindeki örgüyü bırakmadan sınıfa göz gezdirdi. Kitaplarına gömülmüş çocuklardan çıt çıkmıyordu. Arada bir korku dolu kaçamak bakışlar atıyor, fark edilmemek için hemen devam ediyorlardı okumaya.
Melahat Hanım, okulun en yaşlı öğretmeniydi. Sınıfındaki çocuklar, öğretmenlerinin aslında ne kadar müşfik, güler yüzlü bir insan olduğunu, sınıfa Müdür ya da bir Müfettiş geldiğinde görebilirlerdi. O müstesna günler haricinde öfkesiyle kulakları patlatan, tokadıyla yanakları kızartan, çocukların bildiklerini de unutturan bir “eğitimci” idi kendisi.
Şimdi sınıfta gezinen gözleri çocukların yüreğine dehşet salıyor, seçilen olmamak için sıralarında büzülüyorlardı. Sonunda kurbanını seçti;
-Sami, gel bakayım buraya!
İsmini duymasıyla midesine yumruğu yiyen Sami, dizlerinin çözülen bağlarını toplayamadan, sendeleyerek kürsüye gitti, önünde durdu. Melahat Hanım iyice yaklaşmasını emredince çocuk bir adım daha attı.
-Dön bakayım arkanı!
Başına gelebilecek her felâkete hazır, gözlerini kapayarak emre itaat etti.
Ansızın bir tuhaflık oldu; sırtında bir okşanma, bir sıcaklık… Beklenmeyen bu durum hoşuna gitti bizim Sami’nin. Şaşkınlıkla kıpırdamadan, mütemadiyen sıvazlanan sırtının hazzına bıraktı kendini. Öğretmeninin;
-Tamam, geç yerine!
Komutuyla sırasına döndü.
Herkesi korkutan bu sert kadının kendisini sevmesi gururunu okşamış, bu ayrıcalığın cakasını satmaya hazırlanıyordu ki Melahat Hanım’ın mırıldanan sesini duydu;
-Tabii, benim torun senden uzun. Az daha öreyim.
Şule TEK
not: İşini hakkıyla yapan sevgi dolu eğitimcilerimiz lütfen alınmasınlar.Bu mesleğe hürmetim sonsuz. Ne var ki ben şanssız bir talebeydim. İlk öğretmenimle bu türden sayısız anımız vardır. yazmasam olmazdı. Öğretmenlerimize saygılarımla...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.