- 870 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİMDİ HAYÂLLERDESİN !
Seksen öncesi, yetmişli yıllar. Ülkenin karanlık siyâsi günleri çoktan başlamış. Çoktan kutuplara ayrılmış , özellikle gençler.
Kimi sağcı, kimi solcu olmuş. Herkes kendine bir çizgi, bir yön seçmiş. Düşman ülkelerin, birbirlerini yok etmeyi amaçlayan askerlerinin psikolojisine bürünmüş ülkemin insanları.
Sokaklarda yol kesmeler, kavgalar, adam vurmalar, sorguya çekmeler almış başını gidiyor.
Kardeş kardeşe, evlât babaya bile düşman olmuş. Kendisine ilim öğretmek için çırpınan öğretmenlerini bile kürsüden indirip sınıftan çıkarabiliyor militanlaşmış gençlik.
Ellerine tutuşturulmuş kan kusan silâhlarla gösterilen her türlü hedefe saldırabiliyorlar.
Yine de ölmüyor aşk. Öldürülemiyor. Ne düşmanlıklar engel, ne kurşunlar aşka !
Özellikle okul aşkları tüm tadıyla, saflığıyla, güzelliğiyle sürüyor öyle bir ortamda bile.
Gençler, özellikle köylerde, küçük kasabalarda aleni yaşayamıyorlar aşklarını, birlikte kol kola gezemiyorlar belki de sokaklarda ama hiç de şikâyetçi değiller bu hallerden.
Yürekler tertemiz. Sevginin, aşkın en saf, en temiz hali. Cinsellik ön planda değil bu aşklarda. Sevda deniyor adına. Yararlanmak değil amaç karşı cinsten. Hayaller kavuşmak üzerine sevgiliye.
Lise öğrencisiydi onlar da. Tam da arka sırasında oturuyordu sevdiği, aşık olduğu, geceleri rüyalarında gördüğü kız. Okula her gün aşkını ona itiraf etme hayalleriyle geliyordu.
Farkındaydı genç kız da bu aşkın. O da karşı tarafın bir an önce bu aşkı açığa vurmasını bekliyordu. Aslında arkadaşlıkları, samimiyetleri oldukça gelişmişti. Bir tek aşk kalmıştı aralarında konuşmadıkları.
O gün kız arkadaşı ile birlikte bir plân yaptılar delikanlıyı konuşturabilmek için. Neşeli bir şekilde omuzuna dokundu delikanlının.
- Elini uzatır mısın ?
- Niye ?
- Falına bakacağız !
- Olmaz. Ben falı sevmem, inanmam !
- Lütfeeen. Benim hatırım için.
- Peki, buyur bakalım.
- Diğer elini.
- Buyur.
İki kız arkadaş gülüşmeye başladılar yine.
- Sen çocukluğunda çok çekmişsin. Ama hepsi geçmiş. Geleceğin çok güzel olacak.
- Teşekkürler.
- Sen birini seviyorsun.
- Doğru mu, öyle biri var mı ? Seviyor musun ?
Duraksadı delikanlı. ’ Seviyorum ’ diyemiyordu bir türlü.
- Söylesene, seviyor musun ?
- Evet ama karşılıksız bir aşk bu ?
- Baş harfini söyleyebilir misin ?
Elini çekti delikanlı birden. Biraz düşündü önce. Sonra ;
- Ben de senden bir şey rica edebilir miyim ?
- Nedir ?
- Gözlüğünü çıkarabilir misin ?
Çıkardı gözlüğünü. Delikanlı daha önce onu gözlüksüz gördüğünü hiç hatırlamıyordu. Sevdiğinin gözlerinin rengini bile o anda öğreniyordu.
- Yeşilmiş, dedi sessizce.
- Efendim ?
- Gözlerin çok güzel.
- Teşekkür ederim.
Umutlandı genç kız. Galiba beklediği itiraf yakındı.
- Görebiliyorsun. Yani çok şükür ki kör değilsin.
Şaşırdı kız.
- Gördüğün halde görmüyor gibi mi yapıyorsun, görmezlikten mi geliyorsun, yoksa görmek mi istemiyorsun ?
Daha çok şaşırdı kız. Hiç bir şey söylemeden şaşkın şaşkın baktı delikanlıya.
- Ben bu güne kadar davranışlarımla sana çok şey anlatmaya çalıştım. Eminim ki ; sen de gördün, duydun ve anladın aslında. Bir tek dilimle söylemediğim kaldı. Şart mı dilimin de söylemesi ? Öyleyse dinle :
İyice heyecanlandı kız. Gözleri bir başka parlamaya başladı. Yanındaki arkadaşı zafere olan ortaklığının verdiği mutlulukla ellerini ovuşturmaya başladı.
- Ben..... Seni.....Seviyorum ! deyip tekrar önüne döndü delikanlı.
Mutluluktan şok oldu kız. Okuduğu duadan sonra amin dermişcesine ellerini yüzüne sürdü.
Biraz sessiz kaldıktan sonra yeniden omuzuna dokundu delikanlının.
İki elini ağzına koyup uzaklara seslenir gibi ,
- Ben de seni ! dedi.
Bu defa delikanlı mutluluk şokuna girdi. Biraz duraksadıktan sonra ,
- Teşekkürler. Bana dünyaları bağışladın, deyip yeniden önüne döndü.
Biraz sonra öğretmen sınıfa girmiş ve ders başlamıştı. Dalgındı ikisi de. Gelecekleri ile ilgili hayâller kurmaya çoktan başlamışlardı bile.
Bir müzik sesi geldi kulağına . ’ Şimdi hayâllerdesin ’
Telefonun müziğiydi bu. Uyandı adam. Saate baktı, işe geç kaldığını gördü. Kahvaltı bile yapmadan evden çıkmak zorunda kaldı.
Altmışına yaklaşmış torun torba sahibi adam tıka basa dolu minibüste işine giderken halâ rüyasında gördüğü okul aşkını düşünüyor ve onu rüyasında bile görmekten duyduğu mutlulukla iki büklüm ayakta yolculuk ettiği minibüsün verdiği eziyeti umursamıyordu bile..
Seni yıllar sonra rüyalarda bile görmek çok güzel.
Beni kırmayıp rüyalarıma girmekle ödüllendirdiğin için sana teşekkür ediyorum.
Hiç merak etme ; rüyamda bile tutmuyorum ellerini, unutmuyorum evli ve çocuklu olduğunu....
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Fikret TEZEL
Ne kadar temiz di o zaman ki sevdalar. Rüyası bile insana biraz sıkılma hissi veriyor. Güzeldi bizim zamanlarımız her şey aleni değil, yürekte yaşanırdı.Yanaklar kızarırdı, kalp çarpıntısı kulaklarda hissedilir di..
Şu kutular icat edildi, tüfek gibi, mertlik bozuldu !
Artık her şey anasınıflarında başladı ve o ana, babalarda çok normal gibi -Hihi.. çocuğumun sevgilisi var diye dört köşe !!!
Bu şimdi modernlik mi ? O HALDE BEN MODERN OLMAK İSTEMİYORUM !!!Varsın bana geri kafalı desinler.
Efendim, çok beğendim. Teşekkür ederim.
Fikret TEZEL
Nazlıgelin
Rica ederim efendim, saygımla.