19
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1969
Okunma

İlk ismimin rehavetiydim. Ne çabuk unuttum dünyanın dönülmüş sözlerden ötürü döndüğünü. Dünya döndükçe gece. Mademki gece, bari bulutsuz olsun. Mademki gece, şairin geyikli gecelerinden olsun. Ben bir rüzgâr kadar konuşabilirim, gerisini reddediyorum..
Hani sen riske girmemek için çifte biletler tutuşturmuştun ve ben yine de peron peron reddetmiştim uğurlanmayı.
Olmadı.
Olmazlığa saplandık.
Adımlar, adımlar… Gölge yığınlarına doğru uzaklaşan adımlar.
Şimdi iyi bir usta arıyorsundur, maziye tadilat yapacak. Hatta belki buldun bile… Yok yok sitem etmiyorum, seni karşılıklı sürgün içmeye davet ediyorum hepsi bu. Kusura bakma dilimin kemiksizliğini bertaraf edebiliyorum ama kalemimin çenesi düşük.
Şimdi anlıyorum Cemal Süreya’nın
“Mutsuzluğumu yeterince hakketmek için
Geri döndüm kilometrelerce yürüdüm.”
Derken ne demek istediğini.
Sonrasında mutsuzluğu dahi hak etmek gerekti, yürümek gerekti, dönmek gerekti.
Anladım ki yoktu gecenin bir kabahati olanlarda, hepsi benim ilk ismimin suçuydu.
Ve gündüz sadece ışık aşırmıştı geceden, ondandı ıslaklıkların gündüz kurur olması. Uyuşturacak zaman yüreğimizi, biliyorum.
Sabırsızdım, yağmurdum.
Toprağa yenildim.
Ve bu yenilgiyle yazdığım bütün notaları sildim. “Unutmamak” sadece bir fiildi, çok ciddiye almadım. Rakamlarla baş edemezdi, bir, iki, üç, dört, beş…
Etti.
Rakamlara çelme attı “unutmamak”. Çok sorguladım neden diye…
Sesini yırtıp atamadığım için dedim.
Ayrılığı alışmakla çerçeveleyemediğim için dedim.
Kalkıp yarına yürüyemediğim için dedim.
Burası dün. Eflatun öldüren, bulut seven dün.
Takvimden koparılıp, belki de uçak yapılıp, uzağa atılmış gün.
Burası dün, inatla gitmediğim, gidemediğim dün.
Tüm kırıklarımın yanlış kaynadığı gün.
Nun