- 900 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
21. Yüzyılda Çocuk Omak
Her insanın çocukluğuna hayranlığı daima vardır ve hep olacaktır da. Ben çocukluk dedim sizler tarihine, geçmişine, eski günlere diye birçok örnekler verebilirsiniz. Bazen nerde o günler diyerek inceden bir ah çekerek anılarımızı yeniden sineye çekeriz. Çocukluğunu köylerde yaşayanlar ve eski kuşaklar iyi bilirler geleneksel oyunlarımızı… Doya doya oynamışlardır onlar, sapan kırmışlar, şeker saklamışlar, kovalamaç oynayıp, ip atlayıp, beştaş oynamışlardır. Beraber tekerlemeler söyleyip ebe seçmişlerdir. Bu oyunlar kentlerden uzak yerlerde hala oynansa da artık rağbet görmemektedir. Geleneksel oyunlarımız yeni nesillerimizin hafızalarında yer bulmamışlardır. Artık çocuklarımız sanal âlem de oyunlar oynayıp sosyal paylaşım sitelerinde gününü gün etmektedirler. Yorulmayı bilmeden ter dökmeden fiziksel ve ruhsal doyumu sağlamadan…
Çocuklarımıza bu gibi nedenlerden dolayı suç bulmak oldukça yanlış bir davranıştır bence. Günümüz çocuklarının bu hale gelmiş olmasında her şeyden evvel anne ve babaların rolü büyüktür. Anne ve babaların artık çocuklarını az bir vakit görmeleri gelenekten gelen toplumsal kodları çocuklarına aktaramaması çocuğun farklı bir kültürel salıncağa binmesine sebep olmaktadır. Toplumsal değişmeler de çoğumuzu son derece etkilemektedir. Bu değişmelerden bir tanesi gelişen ülke ekonomisinde kadınların çalışmaya başlaması ve çocuklarımızın geleneklerimizden, örf ve adetlerimizden ahlaksal ve ruhsal bir takım kültürel kodlarımızdan habersiz olması nedeniyle tam anlamıyla eğitilmemesinden kaynaklanmaktadır. Bunların başında da kreşler ve anaokulları gelmektedir. Başka bir sorunda geleneksel aile modelimizin zamanla çekirdek aile modeline dönüşmesi geleneğin asıl aktarıcı olan büyükanne ve büyükbabanın rollerinin zamanla ortadan kalkmasıdır. Tüm bu olumsuz koşullar çocuklarımızı manevi yönden etkilemekte ve bunun sonucunda çocuklarımızın kültürün mihenk taşı olan birçok geleneksel unsuru bilmemekte, çocuklarımıza maddi manevi unsurlardan haberdar edilmemektedir. Bununla birlikte artan teknolojik cihazlar çocuğumuzun dünyasını esir alıp; gelişmesini, sağlıksız bireyler yetişmesini insanın somut dünyadan kopuk, bireyselliğin ön planda olduğu bir karanlık âleme sürüklemektedir. Bununla birlikte televizyon unsurunun özellikle dizilerin örf adetlerimize uygun yapılmayışı, ahlak ve din unsurunun gözetmeksizin yapılması çocuklarımızın birçok temel davranışı bu filmlerden model alarak öğrenmesi medyanın etkisiyle kendiliğinden yanlış bir şekilde öğreniliyorlar. Ve bunu öğrenen çocuklar bunları hayatlarında uygulamaktadırlar. İnternet ise başka bir dünya başka bir tehlike… Çocuklarımızın internet ortamlarında uzun bir süre geçirmeleri, sosyal paylaşım sitelerine girip oyun oynamaları, durumlarını güncelleyip daha sonra kim beğenmiş, kim yorum yapmış, kim twitlemiş gibi bir sürü sebeple bu paylaşım ağlarından uzaklaşamamaları çocuğumuzun dış dünyaya olan kapılarını kapayıp sanal, elektronik dünyada uzun saatler geçirmelerine sebep olmuştur. Kentleşmeyle birlikte çocukların oyun sahaları daralmış çocuklarımızın doğal çevreden kopmalarına sebep olan başka bir unsurdur.
Çocuklarımız oynayıp oyuna doymadan, uyuyup uykularını almadan okul haricinde özel ders etütlerine gönderilmekte, dershanelere küçük yaşlarda başlatılmaktadır. Bu da çocuklarımızın sağlıksal ve ruhsal birçok sorunla karşılaşmasına sebep olmaktadır. Eğitimdeki yanlışlar ister istemez kültürün aktarılmasını, gelecek kuşaklara uygulanmasını, şimdiki çocuklarımızın öz kültüründen habersiz kalmalarına sebep olan unsurlardan bir kaç tanesidir. Çünkü çocuklara test sistemi öğretilmekte ve bilimsel olan şu kimin eseridir, bu eseri kim yazmıştır, bu yazının türü nedir gibi sadece bilmeye yönelik sorular kültürümüzü, örf, adet ve ananemizi öğretmeden, bir nesil yetiştirilmektedir. Nesillerimizin okumadan yoksul sadece sınavlara yönelik sadece ben şu sınavı kazanayım diye okuduğu günümüzde eğitmenlere önemli görevler düşmektedir. Günümüz çocukları ezberci olmasındaki sebep eğitimdeki yanlışlıklardır. Çocuklarımızın geleceğimizin teminatçısıdırlar. Bizi toplumda ülkeler arası iller arası mahalleler arası onlar temsil edeceklerdir. Geçmişimizi bizler onlara çok iyi öğretmeliyiz. Artık geleneğin ekolojisi teknolojiyle birlikte bozuldu, küreselleşen Dünya’da biz anne ve babalara düşen görev gelenekten aldığımız bilgileri çocuklarımızın vasıtasıyla gelecek kuşaklara aktarmaktır. Bunu gelip bir Alman ya da İngiliz yapmayacaktır. Bu görev ilk önce anne baba daha sonra toplumuza düşmektedir.
YORUMLAR
Sevgili Sinan, yazını dikkatle okudum. Öyle derin konulara değinmişsin ki, ister istemez insan üzülüyor. Çekirdek aile kavramıyla bakıcı elinde büyüyen çocuklar…
Dershaneler yardımı ile ezberci yetişen çocuklar…
Şu test usulü çalışmaya öyle sinirleniyorum ki, benim anladığım veya kabul ettiğim ders çalışma sistemi; önce konuyu enine boyuna çalış, sonra test mi çözcen başka bir şey mi yapacaksın yap! Ezberci ve tüketici bir nesil yetiştiriyoruz vesselam.
Oyun sahasından uzak bir çocuk paylaşmayı bilmiyor. Bencil ve sinirli bireyler olup çıkıyor.
Bu güzel yazının seçki kurulunun gözünden kaçmamasını dilerim. Senin gibi gençlerin yazıp okuması beni gururlandırıyor. Ne kadar güzel yazmış, imla kurallarına harfiyen uymuşsun, konu seçimin çok güzel.
Kocaman bir tebrik benden sana. Hep yaz emi ablam.
Sevgilerimle