- 1073 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
BENİMKİ , SENİNKİNE
Nasıl bir ayrılıktı bu? Bilinmez. Sen mi, beni terk ettin, yoksa ben mi ,seni? Durmadan konuşan, iki ağzın , fermuarını çeken, ben miyim, yoksa sen misin? Hatta ‘’ Elveda ‘’ diyerek, elimi uzatıp uzatmadığımı bile ,hatırlamıyorum.
Hayatı boyunca insan, belki birkaç kez, belki de ,hiçbir zaman, kendisini ,karşı cinse, bu denli yakın, bu denli bütün hissedemiyor. Bir lütuf bence, Yaradan’dan kaynaklanan. Düşünebilir misiniz? Alakası olmayan , benzerliği hiç bulunmayan, hatta fikirleri bile zıt ,iki insan, bir birini bırakmamacasına sevebiliyor. Bıkmaksızın, kusur görmeksizin, ayrılmak istemeksizin.
‘’ Nedir,peki sevmek ?’’ diye sorarsanız, tereddütsüz , en yücesidir derim, duyguların. Ama , dönmek geriye, sıfıra doğru, birkaç saniye sürebilir. İnsan ,bu kutsal koridora çıkmaya , beğenmek ile başlar. Beğeni, bir zaman sonra hoşlanmaya yükselir ,eğer biraz da ,varsa karşılığı. Aşık oluyorum, aşık oldum deyip, sevmek denilen tuzağa düşüverirsin sonra. Bazen de, yıldırım aşkıyla.Nereye uçtuğunu anlayamadan,ayakların yerden kesilerek.
Artık, ne gözlerin senindir, ne kulakların, ne beynin. Bakarsın göremezsin, aşk’tan başka söz duyamazsın,düşünürsün ama, anlayamazsın, kavrayamazsın. Teraziye koyarsın da ,bir kefeye dünyayı, öbürüne sevdiğini, gönüldeki ağır çeker.
Bazen,tuzağa düşmek de, vardır,bu oyunda, çaresiz. Kalın bir kütüğe bağlı, uzun zincirin ucunda ,sağ ön bacağından , kapana yakalanmış, Alfa Kurt gibi,uluyup durursun. Seni, bu tuzağa çeken,aslında birkaç adım ötede, gizlice seyretmektedir, kıvranmanı. Bir den , göz göze gelirsin onunla.
‘’Ben , ben ‘’ dersin, kekeleyerek. ‘’ Kurt kapanındaki yiyeceği, o tavşan etini alıp, sana getirecektim. Seversin diye. Bak ,kötü yakaladı, bu hain tuzak beni. Bari, , kütüğe sarılı zincirin, ucunu çöz de, kurtulayım , zalim avcı henüz gelmeden.’’
O, donuk bakışlardan, nefretler, düşmanlıklar, kinler saçarak, derki sana; ’’ Ben, senden, o yemeği çok olmuştu isteyeli, neden geciktin? Hem sen, öbür sürüdeki , koca kuyruklu ,dişi kurt için, ne güzel bembeyaz dişleri var demiştin ya , geçen kış. Hadi, gelip kurtarsın seni de ,görelim.’’
İşte nefret, affetmeksizin ,bir anda sarar benliğini. ‘’Şu ,sağ ön ayak, çok önemli, onsuz , nasıl doyururum ,karnımı? Ama ben, diğer üç ayağımla ,yürüyebilir , koşabilirim, alabilirim ,intikamımı. Kopsun varsın , bana, ders olurcasına ‘’ diyerek, çekiştirirsin ön ayağı .
Kopmaz ne bacağın, ne de o lanet kalın zincir. Avcının , ıslık çalarak, yaklaşan ayak sesleri, köpeklerin, aldıkları kurt kokusundan sarhoş,kahkaha dolu, zafer havlamaları ve sevdiğinin, Beta dişi ,kalmak için, diğer erkek kurtlara yaptığı, kancık kuyruk sallamaları.
‘’Ben , ben , ben’’ dersin , ‘’Nasıl düştüm, bu tuzağa? Hiç mi paylaşmamıştım , avımı? Onu, sürüme ,Beta Dişi yapan, ben değil miydim? Kaç kurt parçaladım, onun uğruna , kaç köpek , kaç koç, kaç tavuk?
Ön ayak , kan içindedir şimdi. İncelmiş, kırılmıştır ama, kopmamıştır. Kurtaramazsın kendini. Bir köpek, yaklaşır önden. Öylesine bitmişsindir ki, damalı Puanter’e bile ,yetmez gücün. Başını, iki ön ayağının üzerine koyup, yumarsın gözlerini, ne olacaksa olsun diyerek.
Avcının boynuna dayadığı, çatal sopa, senin,ayağındaki çelik kapan yayını ,açmak içindir. Bir ona ,bir de köpeğe bakarsın, minnetkar, sulu gözlerinle, acınası. ’’ Rüyada mıyım? Neden vurmadı beni ,’’diye düşünürsün.
Çünkü ,O avcı, sadece kuş avlıyordu. Ç ünkü, O köpek, sadece bıldırcın arıyordu. Çünkü, O avcı,Beta Dişi kadar, gaddar ve sadece kendisini düşünebilen , biri değildi. Tuzaktaki , yaralı ava ,ateş edemeyecek kadar ,asil insan oğlu insan dı , O avcı.
Dağın, diğer kurtları da bilirlerdi ki, bu kancık kurt, Alfa Kurt’ u tuzakta bıraktıktan sonra , yarın da başka bir tuzakt,kendilerini de , zincire bağlı ,kapanlarda bırakırdı. Bu yüzden ,kalleş kancık kurt, onların sadece oynaş arkadaşı olabilirdi. Onlara yavru , enik vermesini bile ,istemezlerdi , asla.
O, Alfa Kurt, şimdi Anadolu’da , Bozkırların, ağaçsız , kayalık dağlarında, bir ayağı eksik ve yalnız dolaşıyor. Sevdanın ne olduğunu, kurtlara köpeklere,sevda çeken çobanlara anlatarak.
Sağ ön ayağını, yara ilerlemesin, diye O asil avcı ,bıçağıyla kesip, tedavi etti. Sonra Kurt’u ,kendisine yoldaş kıldı. Bir gün artık , ufuklara dalıp giden , gözleri, her daim nemli Kurt’a , sordu, elindeki, kesik kurt pençesinin ,kemiğinden tutup sallayarak.’’ Hala, onu seviyorsun ,değil mi?’’
‘’Bilmem ‘’ dedi , koca erkek Kurt ona,kalın ensesini çevirmeden,tok sesiyle.’’Sevmek, bir ince çizgidir, saç kılı kadar.Onu alır, iki elinin arasında ,gergin tutarsan, üst tarafı beğenmek, hoşlanmak ve sevmek olur. Alt tarafında ise; beğenmemek, hoşlanmamak ve nefret vardır. ‘’
‘’Sen ‘’ dedi Avcı, ‘’Yani, nefret mi ediyorsun?’’
‘’Hayır ‘’diye, başını salladı Kurt. ‘’ İğrenmek,sonra da ,
TİKSİNMEK de var. Hani ,yerdeki, iğrenç sarı, kocaman bir sümüğe basmadan geçebilmek için ,yolunu değiştirirsin ya, onun gibi tiksinmek. Kusmamak için ,burnunu sıktığın, ağzını kapattığın, boğazına gelip de ,geri yolladığın kadar ,tiksinmek. İşte ben , aynı öyle tiksiniyorum.
‘’ Seni, dikkatle izliyorum. Sana, her gösterdiğimde ,bu elimdeki pençeyi, sen nerelere dalıp gidiyorsun ,neler geçiyor içinden ,merak içindeyim? Üzerinde, biraz hatırım varsa , şu ilk ve son defa soracağım soruma cevap ver. ‘’
‘’Bir gün gelse ve sana sorsa ( Beni, çok sevmiştin, hala daha seviyorsun ) dese, ne cevap verirsin? ‘’
‘’Benimki, seninkine , alışkanlık etmiştir. Unutulur. Derim’’ dedi Kurt.
Üç ayağının üzerinde kalkıp, geldiği yalçın dağlara doğru, sekerek , kalın boynu, parlak kürkü ve alev kırmızısı ,çakan gözleriyle yürürken….
E.Yaşar .Ovalı
YORUMLAR
çok güzel bir hikaye tebrikler yüreğinize sağlık aşk bu ne olursa olsun kim olursa olsun
saygılar
kukurikuu
''Aşk bu , tarifi bile olmayan AŞURE''
Saygı ve teşekkürlerimle.
Belliki bu Alfa Betadan çok çekmiş... Bu doğanın kanunu eh birazda değerli Yazarım. Gücü yeten gücü yetene. Bunun terside olmuyor değil hani değil mi?.. Ama gerçek şu ki bunca canının yanmasına rağmen hala Beta aklında, yüreğinde ne kadar üzeri sislensede hala orada o sevgi. Bir gün esecek olan bir poyrazla aralanacak ve açığa çıkacak. .. Allah yar ve yardımcınız olsun.
Hürmetler ve selamlar.
kukurikuu
Ne kadar doğru yorum yapmışsın. Alfa yine betanın içinde.
Selamlar..
Değerli dost.
Öyle bir hikaye yazmışsın ki bunun içerisinden bir sürü yeni hikaye çıkarmak mümkün. Okurken bu hikayeden ilhamla bir sürü hikaye düşündüm ben. Mesela dağlarda terörist takibinde olan bir subay...Bir Terörist kızı yakalar. Onun güzelliğıne vurulur, aç, yorgun ve korku içinde olan o kızla ekmeğini suyunu paylaşır, sonra onu serbest bırakır...Ama kendisi bir mayına basıp da ayağı parçalanınca o kız sadece güler ve arkasını dönüp çeker gider...İşte böyle bir hikaye...
Netice olarak güzel ve çok değişik bir aşk hikayesiydi. Ellerine sağlık.
Selam ve saygılarımla.
kukurikuu
yaralı çocuğa kız gülünce , oğlan kendini vurmak istedi.
Yorumunuz için teşekkür ederim.
1nci İbrahim ile ilgili bir yazı hazırlıyorum .Okumanıza arz edeceğim.
sami biberoğulları
Öncelikle yazdığınız yazıyı tam ve doğru algılamış olduğum için çok memnun oldum. Hikaye çok acı olmakla birlikte anlatım mükemmeldi:
1. İbrahim derken mutlaka Osmanlı Padişahı ve ikincisi olmayan İbrahim'i kast ediyorsunuz sanırım. Çok memnun olurum. Osmanlı Padişahları içinde en fazla haksızlığa uğrayan Padişahların başında geldiğine inandığım İbrahim'in hikayesini okumak çok keyifli olacaktır. Size şimdiden başarılar diliyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Ayrılığın nedeni tarafların çok konuşmaları. Aslında, terk edenin özne olduğu belli, çünkü elveda deyip elini uzatıp uzatmadığı belli olmayan o…O halde terk edenin kim olduğunu ve ayrılığın nasıl gerçekleştiğini sorgulamak fuzuli kaçmış… Karşı cinslerin bir arada yaşama güdülerinin, Tanrı’nın armağanı bir lütuf olması abartılı bir tespittir. Üreme ve sevmek/korunmak güdüsünün bir sonucu olarak gerçekleştirilen birlikteliklere Tanrı’nın bir lütfü olarak bakmak, bana pek doğru gibi gelmiyor. Üreme güdüsünün Tanrı’nın bir yapılandırması olduğu kabul edilebilir ve bu açıdan yapılacak bir yorumlamayla birlikteliğin de Tanrısal olduğunu kabul edilir kılmaya çalışmak, mümkün müdür? Mümkün ise, bu defa da, bir iki dırdırla ayrılığa yönlenebilen hoşgörüsüz eşleri bir araya getirmek de Tanrı’nın kusuru olur ki, kusursuzlukların kaynağı Tanrı böyle bir hakareti günah kabul eder ve alimallah, işleyeni cehennemine yollar. Bu noktada da, bir biriyle uyuşması zor gibi görünen kişiliklerin bir arada yaşama arzusunun nedenini Tanrısal olarak görmek yerine sevmek/korunmak güdüsünün bir sonucu olarak görmek, bizi cehenneme yollanmaktan kurtaracaktır. Sevmek, duyguların en yücesidir. Onu karşı cinse yönlendiren silsile, beğenme, hoşlanma ve aşık olma aşamalarıyla gerçekleşir. Bu silsileyi kısaltan yol da “yıldırım aşkı” dır; bu hızlandırılmış silsilede beğenme ve hoşlanma aşamaları bir anda geçilerek aşka ulaşılmış olur Sevmek, cicim aylarını yaşatır ve realiteyi görünmez kılar. Cicim aylarının sonunda ise realite ile başlarsın acı çekmeye. Bu acı ALFA ve BETA kurt destanları yaratır, dinletir insanoğluna…
Özne ALFA'nın anlatma hakkını kullandığı BETA aleyhine öykülerin benzerini, BETA anlatma hakkını kullanarak ALFA aleyhinde anlattığında, ALFA'nın BETA ile bir arada bulunmasının ne kadar zorlaşacağını idrak ettiğimizde, ortaya hoşgörüler çıkmaya başlayacaktır ve böylece birliktelikler, çok konuşuyor diyerek kolayca bitirilmeyecektir. SAYGILAR
kukurikuu
Güzel ve eğitici yorumunuz için teşekkürler. Hayatın bütün olayları zaten tek taraftan dinlenince çok yanlışa götürüyor insanı.
Sıhhatiniz umarım iyiye gidiyordur.
Saygılarımla Hocam.