- 1056 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
KİRLENMEK GÜZELDİR
Bu söz görsel olarak çocukların kullanıldığı bir TEMİZLİK ürününün reklam sloganıydı bilindiği gibi.
Reklamın iyisi kötüsü olmaz dense de, kirin lekenin bulaştığı pek çok şey ne görsel ne sözsel anlamda gözü-kulağı okşar ve sevimli gelir insana yine de. Hele ki bu kirlilik bir toplumu dalga dalga sarmaya başlamışsa eğer, işte asıl o zaman gerçek toplumsal bir felaketten söz etmenin zamanıdır sanırım. Çünkü bu Kirliliği ortadan kaldıracak ne kimyasal ne teknolojik hiçbir madde dünya yüzünde keşfedilmedi henüz. Her ne kadar insan kopyalama çalışmaları son hızla sürdürülüyor olsa bile. Bu derdin zehri de panzehiri de insanın kendi özünde ya vardır ya da yoktur bana kalırsa.
Akıl almaz bir mezbelelikte ve dokunulmayacak kadar kirlenmiş bir toplumda ne pahasına olursa olsun Kirlenmemeyi başarmış olanlar kendilerini en iyi yine kendileri bilir...
Yalanın dolanın akıl almaz iftiraların tozu dumana kattığı ve bunları ortaya atanların bir iki saatte ünlendiği. Yazılanların en fazla okunduğu. Söylentilerin en çok rağbet gördüğü bir ülkede doğruları ve gerçekleri görüp savunanların akıbetlerini bilmeyen kaldı mı dersiniz bu bilgi çağının bu bilgi kirliliğinde.
Bir gazete sayfasına bir televizyon haberine bir konuşmacıya ve hatta sitelerdeki bazı üyelerin yazılarına şöyle bir göz atmanız bile yeterli olacaktır dehşet boyutlarına varan bu kirliliği görmenize işitmenize. Tabi bunlara dokunmak tatlı hayatınızın tadını kaçırıyorsa o başka.
Edebiyat defterinde yazıları sıkça güne gelen bir bayan üye yazısından yakın arkadaş oldukları anlaşılan Editöre sitem ediyordu, yazmasına alışık olmadıkları iç karartan gerçekleri yazdığı için..
Bayan Editör ise hak veriyordu üyeye neredeyse özür dilercesine...
Dini yazılar yazan bir üye ise yazısından ibret aldığını yazan bir bayan üyenin yorumuna karşılık; insan olarak dünyaya gelmenin çok büyük bir ödül olduğunu aksi takdirde Allah korusun! ot olabileceğimiz ihtimalinden söz ediyordu gönül rahatlığıyla...
Rahmetli Meral Okay’ın o güzelim insani güzellikleri topluma verdiği kültürel ve sanatsal onca emekleri; öldükten sonra bedeninin yakılmasını istediği dedikodusunun ortalığa düşmesiyle birlikte o da gözlerden düştü aynı anda. Çünkü İslam inanışına aykırıydı böyle bir eylem. Oysa diri diri yakılsaydı bir otel odasında örneğin bundan ne rahatsızlık duyan biri çıkacaktı hatta ne de kendisinden nefret eden!
Erkek genç bir ilahiyatçı insanoğlunda akıl mı? zeka mı daha önemlidir? konulu bir söyleşi sırasında karşısındaki gözlüklü sunucuya yeni bir şey icat etmiş gibi gözlerini ve ağzını heyecanla kocaman açıp Avrupalılar akıllı değiller. Onlar yalnızca zekidirler. Akıllı olan Müslüman toplumlardır. Çünkü zeka bir an parlar ve söner. Onlar toplumları tüketime alıştıran buluşlar yapabiliyorlar ancak. Oysa akıl kalıcıdır ve gerçekleri görmemizi sağlar diyordu..
Güleç yüzlü kadın İlahiyat profesörü ise İslam Peygamberi Hz Muhammed’in eşi Hz Hatice’nin altmış yaşında hamile kalmasını kocasına olan aşkına bağlıyor ve kendisinin de aynı yaşta olduğunu söylüyordu gözleri dolu dolu..
Bir anne-babanın yaşları 16-19 arası olan kendi kızlarıyla ailece sürdürdükleri ensest ilişki hakkında annenin öldürülmekten korkuyordum! sözleri. Ve biri liseye diğeri üniversiteyi giden kızların onca yıl suskun kalmaları nasıl açıklanabilir dersiniz? Ölmek bu denli hayasızca ve rezilce bir yaşamdan daha mı kolay ve eğlenceli geliyordu yoksa? Hiçbir gerekçe bu suskunluğu mazur gösterememeli!
Sayın yazar; ben sizin Allah korusun! dediğiniz küçücük bir ot tutamı, minicik bir karınca ya da kurumuş bir dal parçası olmayı, yüce varlık diye tanımladığınız insanın yerine defalarca yeğlerim inanın…
Ben Rabbimin yansımasını insanoğlunda görenlerden değilim…
Bu yazıya pek kimsenin yüz vereceğini sanmıyorum. Çünkü içinde aşk yok-meşk yok.
Sanal alemin çekici hoş eğlenceli labirentlerinde gezinmenin memnun mutlu salınışları yok.
Cinlik şeytanlık kurnazlık formülleri yok.
Güneşi balçıkla sıvamaya kalkışmanın akıl tutulması yok öncelikle.
İyilik doğruluk başarı ve saygınlıktan çok, sapıklıkların sapkınlıkların cinayetlerin akıl almaz entrikaların döndüğü Osmanlıya methiye yok.
Dinle imanla islamla Kuranla yatıp kalkarken yatacak yeri olmayanların verdikleri fetvalara övgü yok.
Kapkara yağmur bulutları gögyüzünü kaplamışken güneşin paıldadığından söz etmenin sahtekarlığı körlüğü yok.
Türü bilinmeyen kuşların dilinden tutun da kaynana diline kadar kullanılan dillerden eser yok. Yarış haline gelmiş ancak hala anlaşılır hale gelmemiş imge-simgelerle bezeli saçmalıklar yok. Hiçbir dilbilimcinin anlayamayacağı dilden yazılan bir yazı da değil üstelik.
Başarısız olduğuma inandığım birkaç karalama da benden olsun bu Kirliliğe katkı mahiyetinde!..
***
Kalbim gök gürültüsünü andıran bir iniltiyle şaha kalktı sağ yanım-ı terk etmenin sarhoşluğunu yaşarken. Atom bombası gücüyle vurdu sol yanım-daki sen-i. Yapay gönül bahçeni ince gözyaşlarım kara saban yerine işledi inceden inceye. Balta doğramış dudak-lar boyadı kızıla koyak-ları ölümün esrarlı öpüş-lerinde çırpınırken. Güneşin yedi rengine asarken kendini gözbebeklerim sümüklü böcekler matem giysilerinin parlak görselliğinde duadaydılar. Buzullar ormanında gül yüzlü kaktüs kokulu kadınlar Artemis’in üryan bedenin taşa çeviriyorlardı kadınsı bir iç doyumla. Gecenin ak kısrağı gündüzün kapkara gelinliğiyle toprağı döllemiş saçlarıma dikildi ayaksız bedeniyle dört nal!
YORUMLAR
TÜLİN ÖZTUNÇ
kategorisine uygun buluyorum bir çoğunu. Anı- masal-tiyatro-gezi-mizah olamayacağına göre...
Esenlikler dilerim.
Güzel geldi bu deneme. Böyle düşünceleri duymak istiyor insan. Saygılarımla.