- 1032 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KORELİ
Babam Kemalpaşa’nın bir köyünde demircilik yapmaktaydı.
Köylünün tarımla ilgili araç ve gereçlerini onarırdı.
Annem de köyde tarım işçisi olark tarlalarda yevmiye ile çalışırdı.
Ben 8-9 yaşlarındaydım. Oğlan kardeşim de benden 3 yaş ufaktı. Birde yeni doğmuş 43 günlük bir kız kardeşim vardı. Köyde kiraladığımız bir evde oturuyorduk.
Birgün babam aniden kalp krizinden vefat etti. Annem biri daha yeni doğmuş üç çocukla ortada kalakalmıştı.
Babamın yedisinin olduğunun ertesi günü ev sahibimiz bizi zamanında kira ödemediğimiz gerekçesiyle çiseleyen yağmur altında eşyalarımızla (ki onlarada eşya denirse) kapının önüne koyuverdi.
Köy muhtarı halimize acıyarak bizi köyün hemen dışındaki tek göz odalı bir kulübeye soktu.
Annem yine köylünün tarla işlerine gündelikle gidiyordu. Benden küçük oğlan kardeşimde henüz yeni doğmuş kızkardeşime annemin çalıştığı tarladaki bir ağaç gölgesinde veya bir hendekte ki gölgelikte bakıyordu. Zavallı annem aynı sırayı beraber yaptıkları arkadaşlarından daha çok çalışarak onlar bir sıra yaparken annem iki sırayı bitirir hemen kardeşimin yanına gelip ona süt verirdi.
Annem boş kaldığı zamanlarda da muhtar tarafından bize tahsis edilen evi onarır,ona bir şeyler ilave etmiye çalışırdı. Zamanlala da tamamen annemim gayretleriyle evimiz iki oda birde küçük salon gibi mutfak gibi bir şeye sahip olmuştu. Annem kendi çabalarıyla evimizi yaptığından köylü anneme usta Fadime derlerdi. Rahmetli annemin elinde her iş gelirdi. Hatta bir ara babamın bıraktığı alletlerle yapabildiği kadar zirai alet tamiriyle bile uğraşmıştı.
Zor durumdaydık. Zar zor geçimimiz temin ediyorduk. Çocukluk aklımla bir gün kimseye haber vermeden evden çıkıp yakın köyün kahvesine gittim. Orada muhtarla konuşup durumumuzu anlattım ve bana göre bir iş istedim. Orada bulunan köyün zenginlerinden biri beni yanına çağırdı,baştan aşağı süzdü ve “Benimle çalışırmısın” dedi. “ Olur” dedim. Vazifem,ahırdaki birkaç büyükbaş hayvanla tarlalarına dadanan domuzları geceleri kovalamaktı. Başka çarem olmadığı için anlaştık. “Benim bir isteğim var” dedim. “Nedir” diye sordu. “Benim annemle kardeşlerime götürmek üzere hiç olmzsa yarım çuval un verinde ben onu anneme götüreyim ondan sonrada gelip yanında çalışayım” dedim. Muhtarın araya giremesiyle bana yarım çuval un verdi. Bir atın üstünde beni köyüme gönderdiler. Annem beni çok merak etmiş. Anneme durum annalttım. Küçüksün falandedi ama benim başka çarem olmadığından mecburen kabul etti. Unu anneme teslim ettikten sonra akşam üstü geri döndüm.
O zamanlar her evin sokağa bakan avlusunun bir ucunda hayvan ahırları bulunurdu. Bu ahırlar ekseriye ev altlarında olurdu. Çünki ahırlar kışın sıcak olduklarından üzerlerindeki odalarıda sıcak tutarlardı.
Ahıra girişin hemen yanında ,daha çok sokağa bakan kısmında bir bekar odası bulunurdu. Hayvanlara bakan kişiye bekar (hayvan çobanı) denirdi. Bu odalarada bekar odası denirdi. Bu odada ocak,mangal,yatak gibi orada kalacak olan kişiye lazım olabilecek şeyler bulunurdu.
Bekarların hayvanların ahırında kalmasının nedeni, hayvanlara daha yakın olması,onlarla daha iyi ilgilenmesiydi. İş veren olan kişi isterse zaman zaman evinde pişen yemekten ve yapılan yiyeceklerden bir miktar gönderirdi. Sağ olsun evin hanımı bana bu konuda çok yardımcı oluyordu. Her öğün bana yemek gönderirdi.
Tarlada domuz kovalama işi daha çok gece yapılırdı. Gece domuzlar tarlaya geldiklerinde ben bağırarak elime aldığım boş tenekeyi koşarak çalar, domuzları korkutup kaçmalarını sağlamaya çalışırdım. Domuzları korkutup kaçırırken ben çok korkardım. Çoğu zaman içinde kaldığım çardağın üstüne çıkarak hem bağırır hemde boş tenekeyi çalardım.
Yanında çalıştığım adam pek insan kıymetini bilen biri olmamasına rağmen eşi çok iyi biriydi.
Bir müddet onun yanında çalıştım. Aldıklarımı annemlere götürü verirdim. Çalıştığım adamın eşide annemin yanına giderken onlara çocuklarından kalan giyecekleri ve yiyecek gibi bazı şeyler gönderirdi.
Annem çalıştığım yeri merak edip bir gün geldi . Kardeşlerimle birlikte bir gece benim kaldığım bekar odamda misafirim oldular. Evin hanımı Allah (cc) onlardan razı olsun.
bize çok iyi bakmıştı.
Birkaç sene sonra daha iyi iş bulmak için annemlerle birlikte Bursa’ya göçtük.
Bursa’da demir yolu denen mevkide iki göz odalı bir ev kiraladık. Ben bir dokuma atölyesinde çalışmaya başladım. Oğlan kardeşimde okuldan kalan zamanlarda çalıştığım atölyede getir götür işleriyle uğraşıyordu. Patronumuz çok iyiydi.
Oğlan kardeşim ilk okulu bitirince ikimiz birlikte aynı dokuma atölyesinde çalışmıya başladık. Annemde ziraat işçisi olarak tarlalara gidiyoru. Kız kardeşimde bir zaman onunla beraber gidip,orada çalışan işçilere su veriyordu. Halimiz bayağı düzelmeye başlamıştı. Yeni bir eve çıktık. Ama hiçbir zaman eski günlerimiz unutmuyorduk.
Ne kazanıyorsak annemize veriyorduk. Annemizde çok acil ihtiyacımız dışında hiçbir şeye para harcamıyordu. Zamanla kendimize göre oturduğumuz mahallede küçük bir eski ev aldık. Uzun zaman burada oturduk. Ben askere, Kore’ye gittim. Askerliğimden sonra dönünce yine dokumalarda çalıştım. Kore’de askerlik yaptığımdan tanıyanlar bana Koreli derlerdi.Oğlan kardeşimde askere gidip geldi. Oda dokumalarda çalıştı. Zavallı annemde hala tarım işine gidiyordu. Kız kardeşimde evde ev işleriyle uğraşıyordu. Bir müddet sonra evimizi yıkıp oğlan kardeşimle birlikte yan yana iki katlı bitişik nizamda iki ev yaptık. Annemde tapuyu oğlan kardeşimle benim üstüme vermişti. Zamanla ben evlendim.Bir kaç sene sonra oğlan kardeşim evlendi.
Bu arada oğlan kardeşimle birlikte çalıştığımız patronumuzun yardımıyla kendimize birkaç dokuma tezgahı aldık. Başladık kendi işimizdeçalışmaya.
Kız kardeşime de talip çıktı,oda evlendi. Evlendi ama kocası bizim o kadar sorup soruşturmamıza rağmen kumarbazın biri çıktı. O kadar düzeltmiye çalıştıysakta adam hasta derecesinde kumarbazdı. Kaybedince evde kardeşimizi dövüyordu. Bu seferde biz adamı hırpalıyorduk. Derken bir gün fazla kaybedip içkili olarak eve gelince evde yine kavgaya tutuşuyorlar. Kardeşime vurduğu bir yumrukla kardeşim kendinden geçiyor. Enişte beyde içkili içkili gazlambası elinde tuvalete giderken düşüyor kendinden geçiyor. Çıkan yangın sonunda evle birikte kızkardeşim ve eşide yandı.
Biz adeta şoka girdik. Annem bu olay üzerine rahatsızlandı. Ne kadar doktora götürdüysek netice alamadık.
Bir sabah işe giderken annemin odasına uğradığımda zavallı annemi seccadesinin üzerinde secde ederken buldum. Bir müddet bekledim. Hiç kıpırdamadığını görünce “Anne” diye dokunduğumda annem yana yıkıldı, namazında vefat etmişti.
Zamanla eşlerimiz geçinememeye başladı. Kardeşimle işlerimiz ayırdık. Yine aynı arsa üzerine yaptığımız evlerde yan yana oturuyorduk.
Bu rada benim dört çocuğum oldu. Dördüde kızdı. Oğlan kardeşiminde iki kızı bir oğlu oldu.
Bir gün benim kalp hastası olduğum anlaşıldı. Emekliliğimde gelmişti. Eşimin ve çocuklarımın “Bak bunca sene çalıştın,halimiz vaktimiz iyi,çocuklarımızıda evlendirdik emekli ol” baskıları sonucu tezgahları sattım,emekli oldum.
Emekli oldum ama hala beni tanıyan dokuma fabrikaları sahipleri çağırdıklarında gidip çalışyordum. Yan gelir oluyordu.
Emeklilere maaşları için o zamanlar daha yeni yeni banka matik kartları veriliyordu. Banada verdiler. Zamanı gelince gidip banka matikten aylığımı alıyordum.
Bir gün damadım gelerek “Baba bana yarın bir miktar para lazım” dedi. Eşim “Baban yarın maaşını alacak nasıl olsa”dedi. “Tabii“ dedim. “O zaman ben sabahleyin geleyimmi ?” diye sorunca “Gel oğlum” dedim.
Eşim “Bey damadı işten çıkarmışlar evde yiyecek bir şey yoktur onun için gelmiştir garibim” dedi.
İyi biriydi damadım. Gerçi bütün damatlarım iyiydi ama bu ilk olduğundan daha bir başkaydı bizim için. Bir müddet hastalığı nedeniyle çalışamadığından işten çıkarılmış,oda bakkala yaptığı borç için yarın ödeme yaparım diye söz vermiş garibim.
Ne yapsın ? kime gitsin tabiki bana,bize gelecek…
Maaşı yarın alacaktım ama kuyruğa sabah erken saatlerde girmek gerekiyordu. Banka matiklerin önüde erken saatlerde kuyruk oluyordu.
Hanıma “Ben bu akşam saat 24’ ten sonra gün bir sonraki güne geçtiğinden gideyim heykeldeki bankanın önündeki bankamatik ten paramı çekip geleyim” dedim.
Eşim “ Kar yağdı,ortalık buz bir şey olmıyasın” dediysede ben kararımı vermiştim. Madem sabahleyin damadımızın para sorununu çözmek için söz vermiştik bu gece bu işi halletmeliydim.
Saat 24 den sonra yukarı çıktım.
Kar yağmış hafif erimiş buz tutmuş ve hala hafif hafif kar yağıyordu.
Banka matikin önünde benim gibi birkaç kişi daha vardı. Sıra gelince paramı aldım, cebime koyup karşı tarafa geçmek için dikkatli şekilde yürümeye başladım.
Sadece acı bir firen sesi duyuldu…
Tabutun içinden çıkarılan mefta yağan karın altında mezarına kondu. Yapılan dulardan sonra herkes dağıldı.
Herkes dağıldıktan sonra kadın eşinin mezarının yanına geldi. Yağan karın altında uzun uzun gözyaşlarıyla dua ettikten sonra yavaş yavaş kızlarını kolunda mezarın başında ayrılırken hala gözyaşlarını tutamıyordu.
Mustafa Arif Razgartlı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.