- 926 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
23 NİSAN COŞKUSU VE ÇOCUKLARIMIZ
M.NİHAT MALKOÇ
Milli egemenlik, egemenliğin millete ait olduğu gerçeğini teslim etmektir. Halkın görüşünün esas alınmasıdır. Halkın seçtiklerine saygı duymaktır. Kişi ve zümre egemenliğini reddetmektir. Onun içindir ki milli egemenlik, monarşi ve oligarşiyle bağdaşmaz.
Türkiye Cumhuriyetinin mimarı Atatürk, millî egemenliği ta Erzurum ve Sivas Kongrelerinde aklına koymuştu. Bunun ilk işaretini “kuvayı milliyeyi amil ve irade-i milliyeyi hâkim (milli güçleri etken ve milli iradeyi egemen) kılmak esastır” diyerek vermişti. Atatürk, Ankara’ya gelince ilk olarak bu konuyu gündeme getirerek şöyle demişti:
“Bir millet, varlığı ve hakları için bütün kuvvetiyle, bütün fikri ve maddi güçleriyle alakadar olmazsa, bir millet kuvvetine dayanarak varlığını ve bağımsızlığını temin etmezse, şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz... Bu sebeple teşkilatımızda milli güçlerin etken ve milli iradenin egemen olması esası kabul edilmiştir. Bugün bütün cihanın milletleri yalnız bir egemenlik tanırlar: Milli egemenlik...”
Osmanlı’nın enkazından yepyeni ve dipdiri bir devlet çıkaran Atatürk, milletine inanıyor ve güveniyordu. Milletin seçeceği insanların millî iradeyi yansıtacağını düşünüyordu. O, halkın egemenliğinin yansıması olan cumhuriyeti benimsiyordu. Fakat bu işler bir anda olabilecek işler değildi. Halkın bir kısmının bu radikal karara direnmesi riski de vardı. Onun içindir ki Atatürk önce saltanatı kaldırmış, halifeliğin kaldırılması işini sonraya bırakmıştı. Atatürk, saltanatın kaldırılması görüşmelerinde şunları söyleyerek niyetini belirtmiştir:
“Cihan tarihinde bir Cengiz, bir Selçuk, bir Osman devleti tesis eden ve bunların hepsini hadiselerde tecrübe eyleyen Türk Milleti bu defa doğrudan doğruya kendi nam ve sıfatında bir devlet tesis ederek bütün felaketlerin karşısında doğuştan taşıdığı kabiliyet ve kudretle yerini aldı. Millet, mukadderatını doğrudan doğruya eline aldı ve milli saltanat ve egemenliği bir şahısta değil, bütün fertleri tarafından seçilmiş vekillerinden meydana gelen bir yüce mecliste temsil etti. İşte o meclis, yüce Meclisi’nizdir.”
Bilindiği gibi TBMM, 23 Nisan 1920’de açılmıştı. O gün, günlerden Cumaydı. Bu bir tesadüf değildi. Zira Cuma, Müslümanların bayramı olan bir gündü. TBMM’yi açmaya karar verenler, Cumanın bereketinden ve birleştiriciliğinden istifade etmek amacındaydı.
Zaman döndü dolaştı, yine bir 23 Nisan’a daha eriştik. Çocuklar bugün her zamankinden daha mutlu ve coşkulu… Atatürk’e her zamankinden daha minnettarlar. Çünkü onlara bu bayramı hediye eden Atatürk’e derin bir vefa duygusu içerisindeler.
Bu millet zor dönemlerden geçerek bugünlere geldi. Şanlı milletimiz tarafından çok zor şartlarda emsali görülmemiş bir var olma savaşı verildi. 23 Nisan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı anlamlı bir gündür. Bu millet yaşadıkça cumhuriyet de, millî egemenlik de yaşayacak. Çocuklarımız bunun teminatıdır. Türk çocuğu, istiklalini ve istikbalini canından aziz bilecektir. Çocuklarımız özgür ortamlarda büyüsün. Yüzleri hep gülsün yavrularımızın… Bütün çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum. Sözlerimi şair Behçet Kemal Çağlar’ın “Hürriyet Bayramımız” adlı şiiriyle bitirmek istiyorum:
“İnsan için hürriyet, ekmek gibi, su gibi,
Hürriyetsiz sürünmek, ölüm uykusu gibi...
Üç kıtada sayısız devlet kurmuş Türklere,
Sömürge halkı gibi kim bakacak boş yere?
Birinci Cihan Harbi, çullanmış bütün cihan:
Türklük için en çetin, en karanlık bir zaman...
Atatürk başa geçip silkinince ansızın,
Türklük hakkından gelmiş bin türlü imansızın,
Hür yaşamak azmini görürüz insanda biz,
Göğsümüz kabararak 23 Nisan’da biz.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.