- 728 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YOL-3
İşte her şeyi o günlerde orada öğrendim.Karanlık hücremde. Rahip Martin, benim yeni öğretileri kazanacağımdan hücreye tollamak için sıtını dönerek masasına yaklaştığı esnda bende yüzümü cama doğru çevirdim.
"
İlk kez gökyüzünün fotoğrafını çekmek istedim.Belkide çekmiştim.Onu da sonradan hatırladım hep. Rahip Martin düzenli duran masasının köşesindeki küçük zili çalarken zili görmesemde sace çalan zil sesini duyuyordum.
Ama bu ses benim dışarıya bakışımdaki dikkatimi asla dağıtmıyordu. Önceden duymuş olduğum şeyleri yaşayacağım için sevinçliydim.En azından merakım giderilecekti. Çünkü gideceğim yeri, benden önce orada kalmış olanların anlattıklarından bilirdim sadece.
Zili duyan genç Rahimbe Sofi ve Meri içeri girmiş ve boyunları bükük yerdeki kırmızı halının motiflerini inceler gibi daldın ve suskun durdular. Rahip sırtı dönük söyledikleri yüksek tavanlı geniş odaya yayılırken dikkatimi tek dağıtan şey bir sayıydı.
Hemde rahibin ağzından yanlış çıktığını sandığım iki kelime oldu.İki diyeceği sırada bir demişti. Gün diyeceği yerde hafta kelimeleri ağzından çıkmıştı.
Tam düzeltmek için dudaklarımı aralayacaktım ki Rahip Martin aynı kelimeleri ikinci kez kullanması başımı döndürmeye ve anlamama fazalsıyla yetmişti. Rahibin o yönüdü de ezberlemiştim. Hiçbir şeyi ikinci kez yanlış telafuz etmezdi.
O kadar bunamamıştı. Tam tersi benim gördüğüm Rahip oldum olası her geçen gün sanki beynini tazeler gibiydi. Bunayan benim düşüncelerim mi diyede sorduğum olmadı değil. Yada hep beklemişimdir ne zaman ikinci defa yanılmalarla çelişkilerle cevap vereceğini. Bunun imkansız olduğumu bilsemde. Neyse işte.
"Bir hafta hücre."
diye sesin üzerine halıya bakan rahibelerden Sofi’nin gözlerinin doluluğunu, Meri’nin bakışındaki kederi, maviye çalan gökyüzüne ilişen beyaz bulutu görmüştüm. Birde sırtı dönükte olsa Rahip Marti’nin gözünden kırmızı halıya iz bırakan göz yaşını.
İşte o an nedenini bilmeden odadakilere üzüntü verdiğim için kendime kızdım. Öyle kızdım ki cebimdeki saklayıp durduğum mavisini her gece ellediğim misketimi cama atıp kırmak ve göğe salarkende duvarı aşıp aşmaması ilk kez umrumda olmayacaktı.
Hatta diğer cebimde düşlerimdeki okyanusu içine çekeceğim kalemi bile kırmayı düşündüm. Onları daha fazla üzmeyeceğimi bilseydim çoktan yapardım. O sırada bana Tanrıdan ilk mesaj gelmişti.
Az önce kırmayı düşündüğüm pencereden güneşten gelen bir göz kırpış hayatımı değiştirdi. İlk IŞIK değerken yüzüme ikici olarak masasının yanında ğalayan Rahip Martin’in gözünden halıya yaklaşan ikinci damlayı parlatmıştı.
İşte o an kendime bile belli etmeden cevimde duran mavi misketimi ve dolma kalelmimi çakırmadan pantolonumun ceblerine dokunarak sevdim. İşte o anımdaki ruh halimi ne yaşadım ne hisettim geri kalan hayatım boyunca.
Araftaki bir haldi belkide o an.Başka tarifi olamaz benim için. O an Rahibe Rose’un yüzüne bakmayı ve ellerini tutmayı ne çok istemiştim. Yaramı akşamdan sarmış olan meleklerin kanatlarındaki dokunuş çoktan yüreğime dokunmuştu okşarcasına.Bir tesellim onların yanımda oluşu birde pencereden sızandi o an.
Rahibe sırtımı dönerken iki rahibeyle ilerldim uzun ve geniş koridorda. Ben önde onlar arkamda gelirken Sofinin cebindeki anahtar seslerini birde kendi içlerinden benim için söylediği Tanrıy la konuşma dualarını duyabiliyordum.
Her adım atışta bende Rahip Martin’in gözerindeki damlaların durması için ona dua ediyordum.Benim duam kendi içimdeyken, arkandan gelen Rahibe Sofi ve Meri dudaklarıyla konuşuyordu.
Sonunda indiğimiz mahsen denizden çaldığı rutubetli havayla selamlamıştı beni. Öyleki rutubetten girceğim hücrenin boyalarının bir kısmı dökülmüş pas tutmuştu. O an tek sevindiğim şeydi o noyaların mavi renk oluşu. Karanlıkta rengi ayırt edilemeyeceğini bilsemde.
Ritüelim bana yeni bir göz verecekti. İşte her şeyi orda öğrenecektim ben. Ve o an daha önce bilseydim eğer çoktan oaraya girmenin YOLlarını bulurdum. Bunları tabiki şimdi söylüyordum yoksa o anı o zamanki akılla yaşanmamışlıkla yaşasaydım eskisi gibi yapar hareket ederdim.
İnsan yaşadıkça öğreniyor.Benim Rahip Martin’den sonradan öğrendiğim öğretiler gibi. Kapı üstüme kilitlenirken iki şeyi aynı anda özledim Rahibe Rose’un yanaklarıma dokunan elleri ve bu gün tellerin üstünden aşırdığım anı.
O an iyi taraflar buldum kanadıyla yüreğimi okşayanların sayesinde. Şimdi bile gayet iyi hatırlıyorum. Sevdiğim kalemim, sevdiğim en maci misketim ve kapalı ve küflüde olsa maviye boyalı bir kapım iki kanatlıda meleğim yanımdaydı.
Ve buraya girmeden önce gökyüzüne bakmış, Rahip Marti’nin halıyı bir damlayla ıslatmış, en çokta güneş göz kırpmıştı. Bunlar bana yetecekti bir haftalık hücre hapsimde....
DEVAM YAZMAYA...:-)
klavye yorgunluğu yazma rahatlığı...oh be....ENYA-FAİRYTALE-diyorum sadece..
YORUMLAR
DİLEK YILDIZI
masal_o
DİLEK YILDIZI
AÇIK HAVA VE MAVİ GÖK EN GÜZELİ KARANLIĞI GÖRMEDEN "IŞIĞIN" DEĞERİ ANLAŞILMAZ BELKİDE...
hele ben atmaya devam edeyim bakalım daha neler saçmalayacağım :-)