22
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1891
Okunma

- Hadi bakalım, şimdi usulca geçeceksin bu nehri...
- Beni ne hale soktun, aynaya baksam kendimi tanımam. Bir kamburum eksikti.
- İkimizde biliyoruz ki; o sadece senin dış görünüşün. Senin ne yaşta olduğunu aynalar da biliyor, bizde. Hemen şımarma, bin tekneye hadi.
- Hiç bir yeri göremiyorum ki, gözlerimi de bozacak ne vardı sanki.
- Her şey aslına uygun olmalı unutma. Bu gözlük iyi olmuştur umarım.
- Yakıştı mı ?
- Beyaz sakallarına mı ?
- Söylemesen olmaz değil mi ?
- Bin tekneye, hep kıyıdan git. Gittiğin yerde seni yaşlı bir kadın bekleyecek. Ona kamburunun çok ağrıdığını söyle, hatta ağla. Yaşlılığın ne zor olduğunu anlat.O konuşmaz, sadece dinler. Bekle.
- Ne kadar bekleyeceğim ?
- Göreceksin.
- Kamburum canımı acıtıyor.
- Ona söyle.
.
.
Sıska bir tekneydi bindiği, tıpkı şu hali gibi. Kollarına baktı. Neredeydi kocaman pazıları ? Ne olmuştu ona ?
Ağaçlar nehrin kıyılarını yalıyordu. Neden hep kıyıdan git demişti ki. Halbuki bu nehri ezbere bilirdi. İstese nehrin dibindeki her taşı eliyle koymuş gibi yerinden çıkarabilirdi. İlk defa bir tekne onu kullanmış, nehir bitmek bilmemişti.
Akşam güneşi göründüğü zaman sırtını yaslayacak bir yer aradı. Kambur; "burdayım" der gibi oldu. Kürekleri bıraktı. Az öteden duman kokusunu duydu. Evet yaklaşmıştı. Elinden attığı küreklere sevinçle sarıldı.
Kamburunu unuttu, sıska pazılarını da...
Devam edecek.
öyküsatıcısı2012Davidoff