AÇILMAYAN KAPI - 4
Yemeklerini yedikten sonra önce Yasir sofradan kalkmak için yeltendi.Bilal bey;
-Oğlum bizlere bu rızkı verene bir teşekkür etmek lazım gelmez mi?Haydi bir yemek duası yap da öyle kalkalım, dedi.Yasir tekrar sofraya oturdu sofra duası etmeye başladı.
-Allâhümme innâ nes’elüke temâm’en-ni’meh ve devam e’l-âfiyeh ve husn’el-hâtimeh,Allahümme zid vela tenkus birahmetike ya erhamerrahimiyn velhamdülillahirabbil alemin el Fatiha."Hep birlikte yemek duası için ellerini açıp dua ederlerken Küçük Fatıma da annesine bakarak o minik ellerini duaya kaldırmıştı.Az sonra Fatiha suresini okuyup" amin " diyerek ellerini yüzlerine sürerken minik Fatıma da ellerini yüzüne sürüyordu.Bilal beyin bu durum karşsında kızına karşı kanı bir daha kaynadı ve onu kapıp bağrına basıp öpüp kokladı.
-Canım benim sen nerden bilirsin dua etmeyi,eli yüze sürmeyi,dedi.
Ayşe hanım sofrayı toplarken Bilal bey akşam namazını kılmak için diğer odaya geçti. Yasir televizyonun karşısına geçti.Gençliğin verdiği etkiyle namazlarını aksatır olmuştu.Bilal bey,onları ikaz ediyor ama pekte üzerlerine gitmiyordu.Akşam namazını kıldıktan sonra odaya geri döndü.
-Bakalım ajanslarda neler var neler yok,dedi.Beraberce ajanları beklemeye başladılar.Ayşe hanımda bu arada sofrayı toplamış çayı ocağa koymuştu.Evde her gece mutlaka ve mutlaka çay demlenirdi.Bu kural olmazsa olmaz gibi bir şeydi.Bilal bey’in çaya olan bu düşkünlüğü diğer aile bireylerini de etkilemişti.Eğer Bilal bey bazen gece vardiyasına kalırsa bu deafa da Süheyl ya da Yasir daha ilk akşamdan sofra kurulurken annelerine çayı ocağa koymasını tembihlerlerdi.Bilal bey çekyatın birisine uzanıp kucağına kızı Fatıma’yı oturtarak onunla ilgilenmeye başladı.Daha ajanslara on beş dakika vardı.
Ayşe hanım da ortalığı toparlamış bir iki kap kacağı hemen yıkamış odaya gelmişti.Ayşe hanım,hamarat bir kadındı.Maşallahı vardı.İlk akşamdan bulaşık falan bırakmaz.Kirli kapları kesinlike mutfakta bırakmazdı.Titiz,temiz bir kadındı.Gece yatıp ta sabah kalkıp mutfağa giren birsi her şeyi pırıl pırıl ,yerli yerinde bulurdu.Hafta dolmadan camları siler,yere biraz kırıntı düşse gırgırla hemen temizleme yoluna giderdi.O nu da az sonra yapayım demezdi.Kışın soba için odun gıfrar (doğrar),kömürleri birer atımlık poşetler halinde hazırlar bir kenara kordu.Yazın tarhanasını yapar,bulgurunu kaynatır,kendi salçasını kendisi çekerdi.Kamyonlarla gelen kırmızı salçalık biberlerden bir çuval alır, onu el ile çekilen salça makinasında saatlerce çevire çevire salça yapardı.Domates salçasını da genelde kaynanası Zahide hanım yollardı.Ayşe hanım kayın babası Ahmet beyi de,kaynanası Zahide hanımı da çok severdi.Bir eli sürekli üzerlerindeydi çünkü.Kendisini kızları gibi severlerdi.
Ayşe hanımın iki tane özürlü kayını vardı.İsimleri Hasan ve Hacı idi.Onları ayrıca sever.Onların gönlünü hoş tutmayı sevap sayardı.Ayrıca Mehmet,İbrahim,Hüseyin isminde üç kayını daha vardı.Mehmet hava astsubaydı.İncirlikte görev yapıyordu.üç kayını da neşeli,muhabbetli insanlardı.Hanife ve Tuba isminde iki görümcesi vardı.Hanife evli idi Toprakkale de oturuyordu.Tuba ise rahmetli enişteleri polis Şuayb’ın hastalıktan dolayı vefatı dolayısı ile genç yaşta dul kalmıştı.Kendisinin ise bir kız kardeşi ve iki erkek kardeş vardı.dört kardeştiler.Aslen Düziçi’nin "Demirciler" köyünden idiler ama yılardır Düziçi merkezde otururlardı.Beyi Bilal beylerin nüfusları kalabalıktı.Toplam sekiz kardeştiler.Özellikle bayramlarda bu kadar kalabalıkla bir araya gelmek kendisini de Bilal beyi’de mutlu ederdi.Bolluk,bereket derdi onca çoluk çocuğu bir arada görünce.Hiç birisi ile de sorunları olmazdı.Gayet güzel geçinip giderlerdi.Beyi ise Düziçi’nin Akçakoyunlu köyünden idi.Ayşe hanım ailesinden gelen bir gelenketen dolayı abdestli namazlı bir kadındı.Küçük yaşlarda Kur’an öğrenmiş,hayır işlerine meraklı,yardımsever,dedikodu ortamlarını pek sevmeyen bir kadındı.
Az sonra ajanslar başlamıştı.Bilal bey ajansları pür dikkat dinlerdi.Bir satırını dahi kaçırmak istemezdi.Siyah beyaz ekranda spiker Mesut Mertcan’ın tok sesi ile ajanslar başladı.Bu arada Fatıma sanırım altını ıslatmış olmalı ki ağlayıp sızlamaya başladı.Bilal bey;
-Hanım şu kızı bir sustur,bak ajanslar başladı,dedi.Bu arada kapı şiddetli ve seri bir şekilde çalmaya başladı.Hep birlikte ayağa fırladılar.Bu hayra alamet değildi.Doğruca kapıya koşturdular.Fatıma da bu arada daha çok ağlamaya başlamıştı.Kapıyı çalan komşularının oğlu Ali Emre idi.Ali Emre ile Süheyl imam Hatip’ten arkadaş idiler.
-Bilal amca,Bilal amca Süheyl abim,Süheyl abimin.. diye nefes nefese bir şeyler anlatmaya çalıştığını görünce kafalarından sanki kaynar sular dökülmüştü o an.Süheyl’e bir şey mi olmuştu yoksa!
(Devamı gelecek...)