İnsanımızın güzelliği
Sanmıyorum ,bizim insanımızın sıcaklığını, başka ülke insanlarında bulacağımızı. Sevgi dolu
yuz. Kimse bunu inkâr edemez. Zor durumlarda gözümüzü kırpmadan yardıma koşarız her
zaman. Yolda birbirini hiç tanımayan iki insan gözgöze gelse biri mutlak gülümser .Ben gül
meye her zaman hazır olanlardanım.Gülümseyince karşımdaki insanın somurttuğunu görme
dim.
Bir aydır İstanbul’da çocukların yanındaydım. Ankara’ya dönmüş,oradan da Çubuk’a evime
dönüyordum. İncirli dolmuşuna benden sonra bir kadın daha bindi. Söföre Dışkapı köprüsü
nün orada ineceğini söyledi. Ben de orada inecektim ama şöföre söylememiştim. Onunla birlikte inerim diye geçirdim içimden.
Şöför belirtilen yerde durdu,ben işi sağlama alacağım ya" Burası Dışkapı köprüsü değil mi ?
Şöför:
-Sen nereye gidiyon abla, dedi.
-Dışkapıdan otobüse bineceğim.
Elimde bir poşet,sırtımda kol çantam araçtan indim. Benimle birlikte araçtan inen kadın
önümde yürüyordu. Benim adımlarımı duyunca yavaşladı.Yüzüme bakarak gülümsedi:
- Sen de mi hastaneye gidiyorsun ?
-Yok, ben Çubuk’a..
Ben sormadan konuşmaya başladı. Yaya geçidi köprüden karşıya geçiyorduk bir yandan.
Dikkat ederek yürüyordum, zemin ıslaktı. Hava yağmurluydu. O yürürken konuşuyordu:
-Dışkapı hastanesine dün geldim. Her şey var bende. Şeker, tansiyon. Doktorun yazdığı
reçeteyle bugün ilâçlarımı alacağım eczaneden.
-Hastane eczanesinden mi?
- Yok, hemen orada bir eczane var, oradan.
Bu arada merdivenlerden inmiş kaldırımda yürüyorduk. Kadın konuşuyordu durmadan:
-Yarın Yozgat’a gideceğim. Düğünümüz var.
-Yozgat’lı mısınız?
-Yozgat’lı. Ya siz nerelisiniz?
-Çubuk’luyum doğma büyüme..
-Biz Akdere’de oturuyoz .Evimiz orada.Dün dünürlere gittik.Zavallı adam çok hasta kanser
akcğer kanseri yazık.Gitmezsek çok ayıp olacaktı.
- Allah iyilik versin, çok üzüldüm. Geçmiş olsun.
-Sağol.Cümlemize inşaallah.
Konuşmamız bir süre daha sürdü.Ayrılma noktasına gelince :
-Hâdi kolay gelsin, hoşçakal, dedim..
Kadınla gözgöze geldik. Biraz inceledim. Gözlerinin altı çökmüştü. Yaşlı da sayılmazdı.İçim
den belki de benden küçüktür diye geçti. Bizim kadınlarımız erken yaşlanıyor. İçindekileri
dökmesini bildikleri halde.
Otobüse koştur, yer bul derken Çubuk’a geldim. O gün kardeşime gittim ve orada kaldım.
Ertesi gün evimizin önüne geldiğimde beni açılmış doğalgaz çukurları karşıladı. Caddeden
dolanarak evime geçecek bir yer buldum.
İşçiler evin önünde çalışıyorlardı.Bizim evin önüne doğru da açmışlardı doğalgaz çukurunu.
Önce Hacıali abi başını sallayarak bana doğru yürüdü:
-İyi ki geldin. Şunlar, şunlar lâzım dedi.
O konuşurken başka biri önüme geçti.Onun söylediklerinin hemen kendisine yazılıp verilme
si gerektiğini söyledi. Üstümdekileri çıkarmadan telefona sarıdım. Tapu işleriyle Fatma ilgileniyordu. Bir taraftan da evraklar koyduğumuz çantayı aldım yukarı evden. Kardeşim
geldiğinde istenilen tapunun fotokopisini buldum. Zaten aslını da bulamadık. Bizim ev
tapuya kerpiç ev olarak geçmiş. Neden böyle yazıldığını düişündüm.O zamanki yoksunlukla
herhalde" vergi az olsun diye yaptırmıştır babam" dan başka cevap bulamadım.
Son yazdıklarımı yazmayacaktım. Yazmak istediğim insanımızdaki güzellikti. Konu dağıldı.
Aynı gün işçiler çalışmalarını sürdürürken bir işçi ’abla’ diye camı tıklattı.Elindeki elektirik fişini cama doğru uzatarak:
-Bunu bir pirize takabilir misiniz? dedi..Tabii diyerek elinden alıp pirize taktım. sağol abla deyip gitti.
Ertesi sabah başka bir işçi beni bulduğuna memnun elindeki fişi uzattı :
-Abla size zahmet şu fişi bir yere taksanız? Ne zahmeti, bizim işimiz görülüyor, deyip elinden aldım.
Bir saate yakın bir zaman sonra dün fişi taktıran işçi geldi gülümseyerek:
- Abla, fişi çeker misiniz size zahmet. Hep size geldik kusura bakmayın.
- Yok canım ne kusuru.. Bir şey değil.Ne yaptım ki..
İşçilere baktım. Kimbilir nerelerden gelip çalışıyorlar. Ve yüzleri güleç, nezaketli,nazikler.
İşte bu bizim insanımız, sevgiyle, gülümsemeyle işini yapan..
19. 4. 2012 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Fethiye'de sıcak bir yaz günü kahvenin önündeki masalarda qarkadaşlarla oturmuş okey oynuyorduk. Bulunduğumuz yer Dalaman yolu üzerindeydi...Bir araba yanaştı kahveye ve yakında bir lokanta olup olmadığını sordu. ''Lokanta yok ama iki adım ötede bir düğün var...Yemek veriyorlar ..Oraya gidip karnınızı doyurabilirsiniz'' dedik...Düğün sabibi ya da akrabaları filan da değildik. Ama biliyorduk ki oraya yaklaşan bir kişi mutlaka o sofraya davet edilirdi.
Be n hiç bir zaman Fethiye'de olsun, Manavgat'ta olsun ya da Anadolu'nun bir başka yerinde ...Bahçesinde ekmek pişen bir evin önünden geçtiğimde elime bir dürüm sıkıştırılmadan o yoldan geçtiğimi hatırlamam...
İşte bizim insanımız bu dur.
Bu güzel yazı için çok teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle.
çinlilerin bir atasözü vardır gülmesini bilmiyorsan ticaret yapma diye.... yaratılanların içinde gülmek yalnız insana verilmiştir çok güzeldi saygılar
glenay
selâm ve saygılar, hep gülümseyerek..
ne güzeldi, keyifle okudum.
evet bizim insanımız sıcak, güleryüzlü, yardımsever.
okuyunca aklıma doğalgaz döşenirken ki işçilerle münasebetimiz geldi.anahtarı bırakıyoduk evden çıkarken, çayın çaydanlığın yerini de biliyolardı;kendileri demleyip içiyolardı.
hatta okuldan geldiğimde çay sıcaksa ben devam ediyodum:)))
sigaram bitmişse otlanıyodum falan...:)
teşekkür ettim yazı için.
glenay
simitler, çaylar onlar da kahvaltı yapıyordu. Bak ben çok düşüncesizim
onlara çay ikram etmeliydim.Yok ben babamın kızı değilim.
Neyse bir dahaki çalışmalarında akıl ederim herhalde.
Sıcak yorumuna teşekkürler deniz,
sevgiyle :)))
deniz-ce
bizimkiler evin içinde çalışıyolardı, ondan akıl edişim:)
yüreğin öyle güzel ki!
satırlarına da aynen yansıyor.
hep sevgimle kankim.
glenay
de Türk insanının sıcakkanlılığı..
selâm ve sevgiler..