- 960 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
ALİ OSMAN’DAN ÂL-İ OSMANA -23 -
Hekimoğlu Ali Paşa Kızı yerine koyduğu, baktıkça kızını gördüğü Nur Efşan’ı mümkün olduğu kadar oyalayıp uzun bir süre yanında kalmasını istiyordu. Onu Molla Ali Osman’la tanıştırmak istemesinin altında yatan sebep de buydu. Ama önce yoluna koyması gereken bazı işleri vardı.Devlet işleri için bir takım tayinler yapması gerekiyordu. Ayrıca kendisine her şeyi vermiş olan bu yüce devlete bir kalıcı eser bırakmak istiyordu. İşte ilk olarak bu iş için kolları sıvadı. Bir Cami yaptıracaktı.
Günlerce İstanbul’un çeşitli semtlerini dolaştılar Nur Efşanla birlikte. Bir taraftan ona İstanbul’u gezdiriyor, bir taraftan da camiyi inşa ettireceği yeri ve arsayı seçmeye çalışıyordu. On beş gün kadar süren bir arama ve inceleme sonunda Fatih Semtinde karar kılındı ve Hekimoğlu Ali Paşa Camii Şerifi için Bismillah dendi.
Şimdi sırada Nur Efşan ile Molla Ali Osman’ın tanıştırılması vardı. Nur Efşan da merak etmekteydi bu adı dillerden düşmeyen Mollayı.
Hekimoğlu Ali Paşa Sünni Müslümanlarca da önem verilip kutlanan ama Alevilerce bir bayram olarak kabul edilen Hıdırellez Günü eşi, maiyeti ve Nur Efşan’ı yanına alarak Üsküdar’a geldi. Önce Valide camiini, sonra Mihrimah Sultan Camiini ziyaret ettiler. Oradan da Aziz Mahmut Hüdai dergahına geldiler. Askerler ve diğer görevliler dışarıda beklerken Ali Paşa, eişi ve Nur Efşan sessizce medresenin pencerelerine yanaştılar. İçeride Molla Ali Osman öğrencilerinin sorularına cevap vermekteydi? İşin ilginç tarafı soru tam da kendisiyle ilgiliydi.
-Hocam Gerek Selçuklularda, gerekse diğer Türk Devletlerinde devşirme sadrazamlar görülmezken Osmanlı’da niçin çok sayıda devşirme sadrazam vardır? Ayrıca Padişah anneleri yani valide sultanlar da hep devşirmedir. Ayrıca şehzade katliamları da var. Hiç kardeş, kardeşi katleder mi? Böyle bir şeye nasıl cevaz verir koskoca şeyhülislamlar?
Ali Paşa yanındakilere sus işareti yapıp kulak kabarttı. Kendisi de Bir Venedikli dönmenin oğluydu. Yani bir bakıma devşirmeydi. Konu onu da oldukça ilgilendirmekteydi ve Molla Ali Osman bu soruya nasıl cevap verecekti.
-Baka şakird ( Öğrenci-talebe ) Önce son sualinden başlayalım. Osmanlıdan önceki iki devlete bakalım: Biri Büyük Selçuklulardır, öteki de onun Diyar-ı Rumdaki ( Anadolu ) devamı olan Türkiye Selçukluları. Bunlarda Şehzade öldürmeye cevaz veren kanunlar yoktur. Ama ömürleri ne kadar olmuştur? Büyük Selçuklular…1040 da Dandanakan muharebesinden hemen sonra kuruldu 1147 de Katvan Savaşıyla yıkıldı gitti. Yüz senelik bir ömür…Türkiye Selçukluları Tam anlamıyla Miryokefalon Savaşından sonra Bağımsız bir devlet oldu…Yani 1176 da…1243 te Moğol istilasıyla yani Kösedağ Savaşıyla da yıkıldı gitti…Yaklaşık bir yüz senelik ömür de onun…Osmanlı ise 1299 da kuruldu…Yıl 1732…Beş yüz seneye yakın yaşamakta.
-Yani Hocam Bu şehzadelerin birbirlerini öldürmeleri sayesinde mi Osmanlı Devleti bu kadar uzun yaşamaktadır?
-Baka Evlat…Sebebi bu kadar basit şekilde ele alamayız. Şimdi sorarım sana Osmanlıdan önce tabii ki Fatih’in kanunnamesi yoktu. İyi de o devletlerde şehzadeler birbirlerini öldürmüyor muydu hiç? Ya da Osmanlıda Ahmed Han-ı Evvel ( I. Ahmet ) Fatih kanunnamesini ilga edip ( geçersiz kılıp ) Şehzade katliamının önüne geçmek istemesine rağmen önlenebildi mi padişah olanın diğer kardeşlerini öldürmesi? Velhasılı evlat Osmanlı her ne yaptı ise ‘’Devlet-i Ebet Müddet ‘’ için yaptı. Şimdi gelelim devşirme Sadrazamlara…
Ali Paşa iyice kulak kabarttı. Konu tam olarak kendisiyle ilgiliydi çünkü.
-Evlat…Hekimoğlu Ali Paşa mesela…Bir Venediklinin oğludur. Babası sonradan Müslüman olmuştur. Anası babası Türk olan bir Paşadan aşağı kalır bir hizmetini, devlet ve din-i İslam için soyu sopu öz be öz Türk ve Müslüman olan bir başka Paşadan zerre kadar eksik bir tarafını söyleyebilir misiniz? Hem Sadrazamların hepsi devşirme değildir ki…Bu iş liyakat işidir. Kim o makama layıksa o getirilir. Haa zaman zaman layık olmayanlar da gelmiştir o makama ama bu konuda da Türk ya da bir başka milletten ayrımı yapılmamıştır. Hem evlatlarım yedi yaşlarında anne babasından ayrılan , Müslüman ve Türk ailelerin yanında onların çocukları olarak yetiştirilen bir çocuk için artık ‘’Bu Sırplıdır, Rumdur, Hristiyandır , başka millettendir ‘’ denilebilir mi? O artık hem Türk’tür hem de Müslüman…’’Onun damarlarında Hristiyan kanı var, Rum kanı var’’ gibi sözler kavmiyetçiliktir( Irkçılık ) ki Yüce Peygamberimiz bunu şiddetle yasaklar bizlere.
-Hocam..Memlik-i Âl-i Osmanda milletler arasında kaynaşma sağlamak için yapılmış olamaz mı bu uygulama?
-Elbette ki öyledir… Bir Rum , bir Hırvat, Bir Arnavut evladının Koskoca Osmanlı’nın sadrazamı bile olabildiğini görünce adeta kendiliğinden devşirme olarak vermek istemektedir evlatlarını. Yani zannedildiği gibi o çocuklar onların ellerinden ille de zorla alınmamaktadır. Şimdi ben size bir soru sorayım. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz Hendek Savaşını kimin verdiği akıl sayesinde kazandı?
-Selman-ı Farisinin
-Selman-ı Farisi nereliydi ?
-Acemdi..
-Peki ona ‘’Sen acemsin, eski bir mecusisin ( Ateşe tapan ) sana güvenemem’’ deseydi ne olurdu?
-Medine etrafına o hendekler kazılmaz ve savaş da kaybedilirdi.
-Anlamaya başlıyorsunuz.
-İlk müezzin olan Bilal nereliydi?
-Habeşli
-Seyfullah ( Allah’ın kılıcı ) olan Halid Bin Velid…Seyfullah olmadan önce neydi? Bir kafir…Uhud Savaşında Müslümanlara en çok zararı o vermişti değil mi? Ama Müslüman olduktan sonra Allahın kılıcı oldu…Hazreti Ömer Radyallahu Anh ( Allah ondan razı olsun ) Müslüman olmadan önce kız çocuğunu diri diri toprağa gömmüştü…Müslüman olduktan sonra ise adaletin sembolu olmadı mı?..Aşere-i mübaşereden biri ( Dünyada iken cennetle müjdelenen on kişi ) olmadı mı? Şimdi anladınız mı evlatlarım?
-Anladık Hocam…Yani Osmanlı Devleti ırki geçmişe değil İslam olup olmamasına bakıyor.
-Evet…Şimdi gelelim Padişahlarımızın niçin hep ecnebi soylu olduğuna…Evet…Orhan Gazi Cennetmekan zamanından beri bütün Padişah validelerinin hiç biri Türk soyundan değildir. Neden?
-Neden Hocam?
-Çünkü eğer padişah valideleri de Türk soyundan olsalardı onların erkek kardeşleri, amcaları, dayıları, dedeleri ve sair erkek erkek akrabaları da saltanatta hak iddia edebilirlerdi. Zaten var olan şehzade kavgalarına bir de anne tarafından kan bağlı olanların taht kavgaları eklenirdi. Siz hiç bir padişah validesi ya da hatununun yakın akrabasının Osmanlı tahtı için mücadele ettiğini, savaş yaptığını gördünüz mü? Ama Padişah valideleri de Türk olsaydı durum değişirdi. Türk olan validelerin erkek yakınları da Türk oldukları için Saltanat kavgasına düşebilirlerdi. Türk Devletlerinde saltanat sadece Türkler için söz konusudur. Bir de biraz önce de söylediğim gibi Osmanlı Devletinde hiç bir zaman ırk ön planda tutulmamış, İslam olmak ön planda tutulmuştur. Padişah valideleri de hiç birimizin Müslümanlığından şüphe duyamayacağımız validelerimizdir. En çok dedikodusu edilen Hürrem Sultan’ın, Kösem Sultan’ın hem Türklüğü, hem de Müslümanlığı hangi Türk soylu hatundan daha aşağıdadır?
Verilen cevaplar bazı öğrencileri tam olarak tatmin etmemişti. Bir başkası söz isteyerek konuştu.
-Ama Hocam…Padişahlarımızdan Osman-ı Sani( II. Osman ) Şeyhülislamın kızı ile evlendi. Böylece bu yabancı hatunlarla evlenme geleneğini bozmaya çalıştı. Onun öz be öz Türk bir Hatunla evlenmesinin hiç bir zararı da olmadı.
-O kadar emin konuşma evlat…Osman-ı Sani Cennetmekan Yeniçeri Ocağını kaldırmaya karar vermişti Lehistan seferinden sonra…Bu sırrı kime anlattı? O Türk olan eşine…O Türk olan eş ne yaptı? Başkalarına anlattı..Taa ki yeniçeri ağasının kulağına gidene kadar…Sonuç malum…Biliyorsunuz. Bizim Türk kızları maalesef sır tutamıyorlar…Bir sebep de bu galiba sultanların hep yabancı hatun almasında…Latife ederim evlatlar. Evet Osman Han böyle bir teşebbüste bulundu ama ondan sonrakiler gördüler mahsurlarını demek ki ve eski usule devam ettiler.
Hekimoğlu Ali Paşa dersi sonuna kadar izleyebilirdi ama kadınların ayakta beklemekten yorulduklarını gördü. Hafifçe öksürerek geldiklerini bildirdi.
Hekimoğlu Ali Paşa’yı kalabalık bir grupla birden bire karşısında gören Molla Ali Osman şaşırdı önce. Ama çok da sevindi. Savaş meydanlarının aslan yüreklisi, barış günlerinin güvercini bu kahraman Paşa’yı çok severdi.
-Hoş geldiniz Paşam…Safalar getirdiniz dergahımıza…
-Hoş bulduk Molla. Devlet-i Âl-i Osman’ın işlerinden vakit bulup ancak gelebildik sana. Nasılsın. İyi misin?
-Hamdolsun Paşam. Yüce Rabbime binlerce hamd-ü senalar olsun. Asıl sizi sormalı siz nasılsınız?
-Elhamdulillah. Biz dahi iyiyiz molla. Bu gün sana bir sürü misafir getirdim. İçlerinde kerimem dahi vardır.
-Kızınız mı? Paşam kerimeniz Hakkın rahmetine kavuşmamış mıydı? Yeni bir tane mi oldu yoksa?
-Yok Molla bu yeni değildir. Aslında Tebriz Hanı Bisutun Hanın kızıdır.
-Hoş gelmiş Safalar getirmiş Paşam. Buyurun içeri. Hatunlar şöylece hareme geçsinler. Bizler de içeride selamlıkta oturalım.
-Yok Molla…Bu güzel günde herkes parklara, bahçelere doluşmuş yer içerken, salıncaklar kurup sallanır, ateşler yakıp üzerinden atlarlar iken medreseye tıkılmayalım. Bizler dahi eğlenelim. Şu bahçeye çul, çapıt serdirin bahçede oturalım.
Paşanın adamları ve dergahın öğrencileri bahçeye minder yastık , kilim döşemeye başladılar. Kadınlar ve cariyeler ile erkekler arasına bir perde çekildi. Erkekler tarafında sadece Paşa, Molla ve Nur Efşan oturuyordu zaten. Nur Efşan ise adeta Züleyha olmuş bu Yusuf’un mücesem bir halde karşısında duran suretine bakıyordu.
Paşa söze başladı:
-Eee Molla yaşın otuz beş filan oldu değil mi?
-Otuz altı oldu Paşam.
-Bakarım hâla bekarsın. Düşünmez misin izdivacı?
Nur Efşan Ali Paşa’nın niyetini anlamıştı. Yanakları kıpkırmızı oldu. Hafifçe başını öne eğdi. Kalbi küt küt atmaktaydı.
-Paşam izdivaç düşünmeyle olacak bir iş değildir. Nasip meselesidir. Bir de niyet etmek lazım tabii ki?
-İyi ya sen de niyetlen o zaman. Memlekette kız kıtlığına kıran mı girdi? Nice güzel, asil, ehl-i namus kızlar vardır. Sen yeter ki niyet et ben dahi evlendiririm seni kendi ellerimle.
-Paşam ben müsaadenle içeri bakayım. Ben başlarında olmadan bu şakirdler hiç bir şey yapamazlar. Size ikramda kusur etmeyelim.
-Kaç Molla kaç…En müşkil sorulara bile en mantıklı cevapları bulmaktan, en mantıksız insanlarla bile ilim tartışması yapmaktan kaçma ama söz ne zaman evlilikten açılırsa kaç.
-Paşam kaçmak değildi maksadım. Benim de sana bir teacübüm ( sürprizim ) olacak. Onu getirmeye gidiyorum.
-Teacüb mü? O da ne ola ki?
-Dedim ya Paşa’m teacüb. Gelince göreceksin nasılsa.
YORUMLAR
sami biberoğulları
Çok sağ olun var olun.
Selam ve saygılarımla.
Hocam tarihi bilgilerimi yenilemeye zevkle devam ediyorum...
Çok öğrenecek biligiler var , devam lütfen...
Sevgi ve tebriklerimi yolluyorum...
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Değerli Hocam, öncelikle yazma azmü cezmü şevkünüze hayranım...akabinde o kadar akıcı ve aydınlatıcı yazıyorsunuz ki...ne diyeceğimi nasıl yorum yazacağımı bilemiyorum...Seri yazı yazmanın tembelliği sırtına binmiş birisi olarak, sizi kendime mihmandar seçmişim bilesun hocam... Ayrıca teşvik edici yorumlarınız da cabası...Yoksa cascavlak ortada kalacam vallahi...selam ve hürmetlerimle
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Erzurumlu Selim
sami biberoğulları
sami biberoğulları
Öğrendiklerim, araştırarak bulduklarım ve kendi inandıklarım çerçevesinde tarihim,izin bir bölümünü elimden geldiği kadar tarafsız bir şekilde ele almaya çalışıyorum. Bunda bir nebze olsun başarı sağlayabiliyorsam ne mutlu.
Selam ve saygılarımla.
Sayın Hocam,
Bu kadar güzel bir yazıda, ben ikna olamadım demeyi , hiç istemezdim. Geçmişim, Selçuklu Türklerine dayanır.( Deli Bahri -1 yayın dizisinde anlattım) Bence, Anadolu Selçuklu Devletini, asıl yıkılma sebeplerinden birini, Haçlı Seferlerinin durdurulması için harcanan, çabalara da bağlamak gerekir.
Osmanlıyı yok eden, kendisini bütün dünyaya düşman eden, üretimsiz bir toplum olarak, sırf ganimet
toplamak için girdiği savaşlarda, hızını alamayıp küçük kızları , küçük çocukları da toplayarak, esir pazarlarında satarak , düşmanlarına korku ve dinmeyen bir kin duyguları da, ekmiş olmasıdır.
Yabancı bir kadının, üstelik esir edilerek ,başına pek çok şey gelmiş olan, bir yabancı kadının , Sultan olduktan sonra , o çocuğu yetiştirirken, kendi kurtuluşu, öz milletinin kurtuluşu düşüncelerinin, ne kadar önde olacağını , düşünmek bile istemem.
Sayın Hocam, bir İtalya seyahatimde , bir rahip ile olan sohbetimiz esnasında ,bana gösterdiği resimlere cevap veremedim . Vahşice çizilmiş bir Osmanlı eri, kadının elinden ve kucağından ,iki kız çocuğunu, çekerek alıyordu o resimde.
Siz tarihçi siniz ,ve bu konularda da, size Hocam diyebilirim. Ama, fikren zıt olabileceğimiz konularda
, bazen de öğrenmek adına düşüncelerimi söylememe müsaade ederseniz , çok sevinirim. Etmezseniz, bir daha bu konulara asla girmem.
Saygılarımla Hocam.
sami biberoğulları
En sondan başlayayım cevabıma.
Öncelşkle fikren zıt olduğumuz bir konu yok...Sadece olaylara farklı pencerelerden bakıyoruz o kadar. Yani şunu demek istiyorum...İnsanların esir edilmesi...Köle olarak satılması...Çocukların anne-babalarından zorla alınmasına duyulan karşı oluş...Bütün bunlarda hemfikiriz.
Ayrıldığımız noktalar dediğim gibi bakış açısı...Siz günümüz penceresinden bakarken ben o günün penceresinden bakıyorum olaylara. İtalya'da gördüğünüz o resim ürpertici elbette...Ama neticede bir resimdir ve de kurgudur...Yani bir fotoğraf değil...Oysa İnternette Engizisyon yazdığınızda Google e karşınıza çıkacak işkence malzemeleri çok daha korkunçtur. Ve de gerçektir...Hayali bir resim değildir yani.
Osmanlı Devletinde zannedildiği gibi her elegeçirilen ülkenin bütün çocukları, kadın ve kızları esir pqazarlarında satılmaz ya da hereme getirilmez...Sadece Hristiyan ailelerin ( On aileden sadece bir tanesinin ) çocuğu alınır. Bu çocuklar zenci köleler gibi ömürlerinin sonuna kadar pamuk tarlalarında , kauçuk ya da kahve tarlalarında karın tokluğuna da çalıştırılmazlar. Kimi kapıkulu askeri olur, kimi de enderun denilen okullarda yetiştirilerek en yüksek mertebe olan sadrazamlığa kadar yükselebilirdi..Yani günümüz şartlarına göre barbarlık, ya da vahşet olan ama o günün şartlarıylsa değerlendirdiğimiz zaman Osmanlı Devleti çağdaşları içindeki en insani yöntemi uygulamıştır yine de...O bakımdan İtalyan rahibin gösrediği o resimden utanmamak gerekir benim kanımca.
Mesela ben olsam o İtalyan rahibe Her hangi bir müslüman ülkenin literetüründe '' Ülkemizde Türk sarığı görmektense Kardinal külahı görmeyi tercih ederiz '' diye bir ifade olup olmadığını sorardım. Ya da her jhangi bir Avrupa ülkesi için ( Mesela İtalya olabilir ) ''Türk atlıları Vistül'den su içmedikçe Lehistan'a [Polonya ] Huzur yoktur '' gibi bir ata sözü olup olmadığını sorardım.
Değerli Arkadaşım...Osmanlı Devletini hiç üretmeyen, sadece ganimetle geçinen bir devlet olarak görmek de çok yanlıştır...Dünyada hiç bir devlet ganimetle 600 yıla yakın bir hayat süremez. Kuruluşunda üç yüz çadırdan ibaret olan bir aşirete hiç kimse bırakmazdı o kadar bol ganimeti.
Osmanlı Devleti sizin belirttiğiniz gibi kin ve nefret tohumları eke eke gelmiş bir devlet de değildi. Öyle olsaydı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler birliği kadar olurdu ömrü... Sadece 74 yıl ( 1917-1991 )Çünkü ne kadar güçlü olursanız olun insan tabiatına aykırı bir yönetim uyguluyorsanız ömrünüz fazla olmaz.
Padişah annelerine gelince: Olayın sebenini yazımda kısaca ifade ettim. Osmanlı haremine alınıp da daha sonra padişah olan kızlar içinde en büyük yaşta saraya gelen hatun aslen bir Venedikli olan III. Murat'ın eşi, III: Mehmet'in annesi Safiye Sulandır ( Bafo )ki o bile 14 yaşında gelmiştir Saraya...Diğerleri çok daha küçük yaşlarda...Dolayısıyla bunlar artık hem Türktür hem de müslüman...Kendi milletleri diye bir şey söz konusu olmamıştır...(Safiye hariç...O Biraz imtiyazlar kopartmıştır Venedikliler lehine )
Velhasılı kelem... Sizinle konuşmaktan ve fikir alış verişinde bulunmaktan zevk duyarım...Bana yazmaya devam edin. Düşüncelerimizi paylaşalım..
Selam ve saygılarımla.
Her yazınız öğretici hocam. Zevkle okuyorum. Emeğinize sağlık. Saygılarımla...
sami biberoğulları
Karınca kararınca elimden geleni yapmaya çalışıyorum...Takdir sizlerin artık...Yorumlarınızla bana enerji vermeye devam ettiğiniz sürece inşallah yazmaya devam edeceğim.
Selam ve saygılarımla.
sen yaz hocam yaz hem bu işi iyi biliyorsun hemde fazlasıyla yüklüsün....şunu demeden geçemiyeceğim birde güzel kadınlarmış güzelin milliyeti pek aranmaz hocam...örneğin hürrem sultanı oynayan bile saygılar
sami biberoğulları
Bu Padişahların annelerinin yabancı kadınlardan olma işind sanırım biraz kıskançlık dürtülerimiz de var...Millete bir bak Allah'ını seversen Rus, Ukraynalı, Moldovalı, vs kadınlar...Kadın '' Bende aids '' var diyor, bizim Türk erkekleri yine de kendi evindeki tertemiz avrada değil de onlara koşuyorlar...Sonra da neymiş efendim Padişahlar niçin yabancı karı almımışlar...Sanki günümüzdekiler çok farklı...Ya da kendisi Padişah olsaydı gidip Karaköse'den evlenecekti...
Selam ve sevgilerimle can abim.
!961 Nobel Edebiyat ödülü alan İvo Andric in Drina Köprüsü "devşirme günlerinin anısına Sokulunun Drina Nehri üzerinde yaptırdığı köprünün asırlar boyu süren acılı hikayesi" diye yazar.Annelerinden zorla alınan çocuklar arkalarından koşan annelerine son kez ellerinin uzatırlar.....diye devam eder....takipteyim selamlar....
sami biberoğulları
Sokollunun yaşadığı yıllarda dünyanın pek çok yerinde pek çocuk annelerinin ellerinden zorla alındı. Bu çocukların büyük bir kısmı Avrupa'da, Amerika'da hatta Rusyada bile zengin baronların, düklerin, asillerin tarlalarında köle olarak, hiç bir hak ve hürriyete sahip olmadan yaşadılar. Osmanlı da bazı çocukları annelerinden aldı. Ama o çocuklar zaman zaman kendilerini annelerinden zorla alan devletin en yüksek mertebesine ulaştılar. Sokollu gibi.
Bu yapılanı haklı gösterir mi? Günümüz penceresinden bakarsanız hayır...Ama tarihi olaylara günümüz penceresinden ve günümüz anlayışı ile bakamayız. Demokrasi ve insan hakları gibi kavramların olmadığı bir dünyada Osmanlı Devleti her şeye rağmen en iyisini yapmıştır.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Çok öok sağ olun var olun.
Selam ve saygılarımla.
Sevgili Hocam
Bu günkü yazınızı sanki benim için yazmışsınız. Osmanlıda aklımı kurcalayan sorularımı molla cevaplamış. Haklısınız Türklüten çok İslam olmuş geçmişimizi belirleyici.
Aslı Ukrayna da okurken orada Gagauz Türkleri ile tanışmış İstanbul Türkçesiyle konuşuyorlarmış. ve Hiristiyan mışlar. Ama ben hiç bir tarih kitabında soyumuz olarak gösterilmiyor. İskender'in de Türk olduğu biliniyor ama o da Tarih de bizden gözükmüyor.
Demek ki Öncelik İslam sonra Türklük. Sabit fikirli deyin isterseniz ama yinede ben anası babası Türk kızlarıyla evlenmelerini isterdim ve anası babası Türklerden devletin o kadar üst mevkisinde olmasını isterdim.
Molla nın geçmişinde bir aşk acısı olabilir mi acaba
bu tam eğitici olmuş benim için özellikle tebrikler
selam ve sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA tarafından 4/19/2012 9:17:31 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Gagavuz ve Yakut Türklerinin hristiyan olduğu bilinmektedir...Biz bunu anlatırız zaten. Ayrıca Bulgar ve Macarların da Türk soyundan geldiğini söyleriz...Ama İskender kesinlikle Türk filan değildir. Osmanlı Padişahlarından Kanuninin biler kıskandığı bir İmparator olmakla beraber İskender Türk değildir maalesef.
Hükümdar annelerinin neredeyse tamamı Türk asıllı değildir...Ama bunun sebebini yazdım zaten...Osmanlıda '' Türk Milleti '' kavramından daha çok '' Ümmet-i Muhammed '' Kavramı vardır. Ayrıca sınırlar içinde yaşayan her kes Osmanlıdır. Ben çok küçük yaşlardan itibaren Türk ve müslüman olan padişah annelerinin Türklük ve müslümanlıklarının sorgulanmasını doğru bulmuyorum.
Mollayla ilgil soruna gelince: Henüz ben de düşünmedim...O kısma bakacağım.
Selam ve sevgilerimle.